Athena yeni sezonda O Ses Türkiye jürisinde olacak mı?

Güncelleme Tarihi:

Athena yeni sezonda O Ses Türkiye jürisinde olacak mı
Oluşturulma Tarihi: Haziran 03, 2017 10:40

Athena üyeleriyle Caddebostan’da, müştemilattan çevirdikleri yeni stüdyolarında buluştum. Grup yeni albümlerinin kayıtlarını burada yapacak. Ve Athena tarihinde ilk kez gruba bir kadın müzisyen katılacak... 17 yıl aradan sonra Açıkhava konserine hazırlanan Athena’ya aklıma gelen her soruyu sordum. Gökhan, “Dışarıdan baktığınızda aslında ne görüyorsanız ben oyum. Bir dindar görüyorsanız bir dindarım. Bir ateist görüyorsanız bir ateistim. Bir solcu görüyorsanız bir solcuyum. Bir ülkücü görüyorsanız bir ülkücüyüm. Ama aslında hiçbiri değilim. Ben benim” dedi.

Haberin Devamı

◊ Stüdyonuz çok güzel olmuş. Belli ki çok uğraşmışsınız burasıyla...
- Gökhan Özoğuz: Çok uğraştık. Biliyorsun stüdyolarda yükseklik çok önemlidir. O yüzden mekanı biraz genişletmeye çalıştık. İlk defa kendimize ait güzel bir yerimiz oldu. Senelerdir buranın çeyreği kadar bir stüdyoda çalışıyorduk.
- Hakan: Burası eskiden müştemilatmış. Biz de müştemilat diyoruz o yüzden. İlk halinde mutfak, salon gibi bölmeler vardı. Biz bütün bunları açınca mekan ferahladı. Ve hepsi bir bütün oldu.

◊ 17 yıl aradan sonra Harbiye Açıkhava’da sahneye çıkacaksınız. 16 Haziran’da akustik bir konser vereceksiniz...
- Gökhan: Hakan’la 1988 senesinde Açıkhava’da Pentagram konserine gitmiştik. “Burada konser versek ne güzel olur” diye hayal kurmuştuk. O zaman daha grubumuz filan da yoktu. 13-14 yaşlarındaydık. Sahnedeki rock’çı ve metalci abileri görünce çok etkilenmiştik. Sonra 1998 yılında ilk albümümüzü çıkardık. Açıkhava’da ilk konser verdiğimizde o gün kurduğumuz hayali hatırladık sahneye çıkarken. O günden bugüne 17 sene oldu. O yüzden yeniden Açıkhava’da konser vermek bizim için büyük keyif olacak.

◊ Siz piyasaya yeni çıktığınızda ben Star Haber’de çalışıyordum. Haber merkezinin başında rahmetli Ufuk Güldemir vardı. Hatırlıyorum; sizin konserin görüntüleri gelmişti. Millet birbirine omuz atıyordu, acayip bir kalabalık vardı. Ufuk Güldemir “Bu çocuklar müthiş, her gün haberlerini yapın” dedi. Neredeyse her gün sizin konser görüntülerinizi verdik. Hatta sokaklarda insanlara meşhur dansınız pogoyu yaptırıp öyle de haber yapıyorduk. Neden daha sonra Açıkhava’da konser vermediniz?
- Gökhan: Bunu bilmiyorduk bak... İlk albümümüzden sonra iki kez Açıkhava’da konser verdik. Son 2 senedir akustik konserler de yapmaya başladık. Kendi şarkılarımızı farklı sound’larda yorumladık. Ama bizimki sadece akustik gitarla çalmak gibi değil. Zaten bir yerden sonra ne hikmetse kendimizi tutamıyoruz ve alevlenip patlamaya başlıyor. Bizimki semi-akustik oluyor o yüzden. Önce Babylon’da, sonra da Zorlu’da birkaç konser verdikten sonra bunu Harbiye Açıkhava’ya da taşıyalım dedik. Çünkü Açıkhava’nın olayı çok keyifli.

◊ Umut, Sinan ve Emre, siz 17 sene önce neredeydiniz?
- Umut Arabacı (bas): Ben o zamanlar Bilgi Üniversitesi’nde Müzik bölümünde okuyordum. İlk kayıt deneyimlerimi yaşıyordum. Daha kariyerimin başındaydım. Ama bu adamlar kopup gitmişti. Televizyonda filan izliyordum. Bir gün yollarımızın kesişeceğini tahmin bile edemezdim. Ben gruba dahil olalı 7 sene oldu.
- Sinan Tınar (davul): Ben İzmir’de lisedeydim. Metalciydim o zamanlar. Lise gruplarında davul çalıyordum. Arada televizyonda Athena’yı görürdüm. Belki sizin yaptığınız o haberleri filan izlemişimdir. 5 sene önce Athena’ya katıldım.
- Emre Ataker (klavye): Ben de 8 sene önce gruba katıldım.

BUGÜNE KADAR EN ÇOK BAS GİTARİST DEĞİŞTİRDİK

◊ Bugüne kadar grupta kaç müzisyen değişti?
- Gökhan: En çok bas gitarist değişti. Grup kimyasını tutturabilmek için çok farklı yerlerde buluşuyor olmak gerekli. Bir şekilde kanın tutması gerekiyor. Hayata bakışından karakterine, müziğinden duruşuna kadar birçok şeyin tutması lazım. Bunu da zaman gösteriyor zaten. Bu bir karışım haline geliyor. Bu karışımdan bir müzik çıkıyor ortaya. Herkesin ortak yaptığı doğru bir şey halini alıyor. İşte bu ekiple gerçek anlamda ilk defa bunu yapıyoruz. Bu ekip olmasaydı, uzun süre ağırdan alıp müziğin üzerine çok fazla eğilmeyebilirdim. Mesela daha önce klavyeyi hiç düşünmemiştik. Albüm kayıtlarında birkaç kere arkadaşlar çalmıştı ama klavye, ikinci melodi ve ana bir enstrüman olarak ilk kez Emre ile girdi gruba.

◊ Önümüzdeki sene 20’nci yılınızı kutlayacaksınız, değil mi?
- Gökhan: Aslında 1993’te başladık ama piyasaya çıkışımız 1998.

◊ Grup işi zor değil mi? Kaprisler, kavgalar falan...
- Hakan: Evet. Grup işi aslında emek işi.
- Gökhan: Geçen gün Selda (Bağcan) ablayla yemek yedik. O da grup konusunda aynı şeyi düşünüyor. “Benim orkestramda çalan başka yerde çalamazdı, bunu namus bilirdik” dedi. Gerçekten de öyle.

◊ En son Sinan girmiş ekibe. Peki, müzisyen arkadaşları nasıl seçiyorsunuz? İlan vermiyorsunuz ya...
- Gökhan: Menajerimiz Seçil’in (Atan) eşi Burak vasıtasıyla tanıştık. Bir arkadaşın gelir seni bir kızla tanıştırır ya, onun gibi bir şey. Mesela Sinan’la birlikte üç-dört arkadaşımız daha gelmişti. Zaten ilk şarkıda tuşeler filan hissediliyor. Sinan davulun başına oturdu ve ilk ataktan sonra “Tamam” dedik. Sinan’dan sonra diğer adayları çağırmadık. Enstrüman çalmakta, müzisyenlikte bir tavır oluyor. O tavır varsa, gerisine zaten çok fazla bakmıyorsunuz.
- Hakan: Sinan, Athena tarihinde arkadaşımız olmadan gelen ve daha sonra arkadaşımız olan ilk kişi. Bundan öncekilerin hepsi arkadaşımızdı.

◊ Sinan, sen grubu nasıl buldun?
- Sinan: Benim için de acayip bir süreç. İlk girdiğimde rüya gibi bir şeydi. Çünkü girmeden birkaç sene önce Rock’n Coke sahnesinde ve Ankara’da izlemiştim. Orada “Böyle bir grupla çalmak ne güzel olurdu” diye hayalini kurmuştum. Benim için müthiş bir şans. Hayalime kavuşmuş oldum. Şimdi daha iyi bir beşli olmak için ne yapabiliriz, onu düşündüğümüz bir süreç olarak görüyorum şu anki durumumuzu. Athena çok özel bir grup.

◊ Gökhan grupta sen öne çıkıyorsun ama...
- Gökhan: Her şeyin bir yüzü vardır, bu da öyle bir şey. Aslında ülkemizde bu iş kültür olarak genellikle hep tek kişi üzerinden ilerlemiş. Assolistlik olayı varmış eskiden. Zamanında tanburiler, udiler varmış ama assolistlerin arkalarında kalmışlar. Grupta beş kişi var ve beş kişinin de çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Mümkün olduğunca da vurgulamaya çalışıyoruz. Hepimizin iş bölümü var. Ben de üzerime düşen görevi yapıyorum. Bu unsurlar bir araya geldiği zaman Athena oluyor. Yoksa Gökhan Özoğuz diye bir proje olsaydı başka bir şey olurdu.

◊ Tek başına bir şey yapmayı hiç istemedin mi?
- Gökhan: Yok. Sadece 2000 senesinde dans müziği daha çok tekno üzerine bir girişimim vardı. Orada bir süre devam ettim. Ama bir süre sonra Athena ile birbirlerini çalmaya başladılar. Athena ile konser yapıyorduk, sonra ben DJ setinin başına oturuyordum. Birbirlerinin rolünü çalmaya başladılar. Sonra karar verip Athena’yı seçtim.

Haberin Devamı

Athena yeni sezonda O Ses Türkiye jürisinde olacak mı



GRUBUN EN ARIZALISI KİM?

◊ Emre, kardeşlerle çalışmak zor değil mi? Bu adamların hangisi daha arıza?
- Emre: Adres belli! (Gökhan’ı işaret ediyor)
- Gökhan: Emre, Sinan ve Umut, ortamı çok güzel yumuşatıyorlar.
- Hakan: Gökhan sen neyin üzerini kapatmaya çalışıyorsun? (Gülüyor)
- Emre: Bence Gökhan’ın dediği gibi herkesin farklı karakteri ve iş bölümü var. Herkesin iyi olduğu konular var. Herkes iyi olduğu konuda kendini daha iyi ifade ediyor.
- Gökhan: Hepimiz müzisyen olarak duygusalız. Ama Sinan mesela denge unsuru olarak daha ortada duruyor. Yönlendirebiliyor.

◊ Sinan da sana arıza demesin diye bu girizgâhı yaptın galiba Gökhan...
- Sinan: Ben aslında psikoloğum. O yüzden kimseye arıza demem. Şöyle söyleyebilirim; Gökhan biraz daha kalp, Hakan biraz daha beyin. Farklı yerlerde farklı işlevleri var. Biri sağa çekiyor, biri sola. Kimin kazandığı ise biraz karışık.
- Emre: Bir de şöyle bir şey var; bu adamlar doğdukları günden beri beraberler. Her şeyi paylaşıyorlar. Arada küçük kardeşlerin tartışması gibi komik durumları oluyor.

Haberin Devamı

SABAH 4’TE DE YATSAM 8’DE ÇOCUKLARLA KALKARIM

◊ Gökhan şimdi 40 yaşında, üç çocuk babasısın. Hayatında neler değişti?
- Gökhan: İnsan gerçekten hiç değişmiyor. Sadece çocuklar olduktan sonra hayatta yalnız olmadığımı, birilerinin artık benim sırtımda olduğunu hissettim. Çünkü çocuk büyük bir sorumluluk. Onları sırtında taşımak zorundasın.
Ama ben kendimi bildim bileli hep aynıyım. Hayata bakışım hep aynıydı. Heyecanım, duramama halim filan. Hiç değişmedi. Meşrep hiç değişmiyor. Sadece yaşla beraber daha oturaklı ve yaptığın işi daha bilinçli yapmaya çalışıyorsun.

◊ Gece yaşayan biri olarak hayat tarzın etkilenmedi mi?
- Gökhan: Etkilenmez mi! İkizler 1 yaşında, kızım Ayşe 4... Mesela sabah 04.00’te yattım diyelim, sabah 08.00 gibi çocuklarla kalkıyorum. Bir yaştan sonra zaten doymuşluk oluyor ve dışarı çıkma hali kalmıyor. Zaten müzik yapıyorum. Evde acayip bir alem var. Spor da var. Bu da fazlasıyla yetiyor. Çocuk olduktan sonra bilinçli hareket etmeye başlıyorsun. Duygusallığından çıkan şeyi bilinçli sunuyorsun.

◊ Hakan sen bunları gördüğün için mi çocuk yapmaktan kaçıyorsun?
- Hakan: Ya benimki üçüz olursa diye korkuyorum! (Gülüyor) Gökhan zaten benim yerime de yaptı. Benimki olana kadar yeğenlerimle vakit geçiriyorum. Çocuğum varmış gibi hissediyorum. Ama olduğu zaman çocuklar dörde mi çıkar, beşe mi çıkar bilmiyorum. Çünkü bizim ailede ikiz çok.

Haberin Devamı

AiLEMLE ORTALIKTA OLMAKTAN HOŞLANMIYORUM

◊ Magazinsel bir yaşamınız yok. Sosyal medyada da çocuklarının fotoğrafı filan yok...
- Gökhan: Çünkü aile insanın özelinde yaşanan bir şey. Ortada yaşanacak bir şey olduğunu düşünüyorum. Ev hayatı insanın mahremi gibi geliyor bana. Ortaya açılan şeylerin tadı kalmıyor. Çocuklarımız ileride zorluklar yaşamasınlar diye mümkün olduğunca içeride tutuyoruz.

◊ Hakan, evlendikten sonra senin hayatında değişen bir şey oldu mu?
- Hakan: 2 yıllık evliyim. Eşim Almanya-Berlin doğumlu. Orada büyümüş. Dolayısıyla sık sık Berlin’e gidiyoruz. Evlenmeden önce evlilik için hazırdım. Sadece doğru anı bekliyordum. Çok fazla değişiklik olmadı.
- Sinan: Grubun kalanı da bekar. (Gülüyorlar)

◊ Peki, hayranlar grupta en çok kime yazıyor?
- Sinan: Bize yazıyorlar en çok. Ama Gökhan’a olan aşklarını yazıyorlar!
- Gökhan: Müziğimizi sevenler bizi sosyal medyada takip ediyor. Hepimizi çok seviyorlar. Bu da muhteşem
bir şey.

Haberin Devamı

GRUBA KADIN MÜZiSYEN GELiYOR

◊ Grupta bir de kadın müzisyenin olacağını duydum...
- Hakan: Evet. Athena tarihinde bir ilk olacak.
- Gökhan: Yeni sound’larımızda perküsyon ihtiyacımız oldu. Kendini iyi ifade edecek birini bulamıyorduk. Seçil Kuran adında Emre’nin de sınıf arkadaşı olan bir arkadaşımız var.
Borusan Filarmoni’de çalıyor. Konserlerimizde zamanı uyduğu sürece bize eşlik edecek.

BiZDE KALIPLAR YOK MÜMKÜN OLSA UÇALIM iSTiYORUZ

◊ Grup içinde demokrasi var mı?
- Gökhan: Bazı kararlarda o konularda daha çok tecrübesi ve bilgisi olan direksiyonu çevirebiliyor. Ama kimse dönüp buna saçma demiyor. Dünyadaki gruplarda da çok örneklerini görüyoruz. The Beatles’tan tut da Red Hot Chili Peppers’a kadar. Mesela Red Hot Chili Peppers’ta Anthony Kiedis ile John Frusciante’nin sürekli kavga ettiğini biliyoruz.
- Hakan: Oasis’te de ikizler var. Onlar sahnede birbirlerine girdiler.
- Gökhan: Herkes dünyayı kendi gözünden görüyor. Demokrasi var ama istisnai durumlar da olabiliyor. Benim uçuşlarla alakalı bir sorunum var. Vertigom tutabiliyor. Uçak yolculuklarında sıkıntı yaşıyorum zaman zaman. O yüzden dördünün istediği yere gidemediğimiz durumlar oluyor.
- Sinan: Ama müzik üretimi konusunda rahatız. Herkes istediğini yapabiliyor. Bana ilk girdiğim yıllarda “İstediğini yapabiliyor musun?” diye soruyorlardı. Her zaman istediğimi yapabildim.
- Gökhan: Athena’nın bugünkü sound’unda Emre’nin, Sinan’ın, Umut’un çok büyük rolü var. Bizde kalıplar yok. Mümkün olsa uçalım istiyoruz. O noktada Hakan ayaklarımızı yere bastırıyor. Bazen çok uçtuğumuzun farkına o varıyor.

◊ Hakan, Athena kurulduğu günden bu yana müziğinde neler değişti?
- Hakan: Temellerin değil ama rötuşların değiştiğini düşünüyorum. Dinleyici açısından yorum yapamam tabii ama içeriden bunu söyleyebilirim. Yine söz ve beste Gökhan ve benden çıkıyor ama bu üç arkadaş bize katıldıktan sonra daha cüretkar olduk. Müzikal anlamda birbiriyle ayrı olan ama bazı yerlerde de bağlı olan bir beşli var burada. Her müzisyenin ağırlıklı olduğu tarzlar var. Onların bütününde bir şey çıkıyor, özellikle de sahnede.

Haberin Devamı

TARAF OLMAK GÜZEL GÜNLERiN UZAĞA iTiLMESiDiR

◊ Son single’ınız “Geberiyorum”da fikir ayrılığı yaşadınız mı?
- Emre: Yaşamadık. Gökhan ve Hakan şarkıyı önceden de seviyormuş. Biz sonradan dinleyip etkilendik. En büyük zorluğu şiir olmasıydı...
- Hakan: Başta şarkı yapıyor gibi denedik. Sonra bir şeylerin eksik olduğunu fark ettik. En sonunda şiir kafasını bozmadan, şiire hizmet eden müzikli bir şey yapalım dedik. Son kararımız da bu oldu.

◊ Athena dinleyicileri şarkıyı nasıl buldu?
- Gökhan: Aslında şiirin adı “Geberiyorum” değil, “Günler”. Nazım Hikmet şiiri. Baktığınız zaman içindeki ruhun karanlık ve acı dolu olduğunu görüyorsunuz. Şarkının en büyük esprisi, içerisinde vurgularla bunu hissederek çalmaktı. Özellikle bu dönemde böyle bir şeyi yapmış olmak bize mutluluk verdi. Tam ifadesiyle “Geberiyorum kederden” deyişi çok güzel oturdu.

◊ Ülkede nedir seni kederlendiren?
- Gökhan: Zor bir dönemden geçiyor ülkemiz. Bir geçiş dönemi var. Çok fazla bölünmüşlük, çok fazla değişik taraflar oluştu. Taraf olmak aslında tamamen güzel günlerin daha uzağa itilmesinden başka bir şey ifade etmiyor bizim için. Taraftan çok, ortak bir dil bulmak gerektiğini düşünüyoruz.

Athena yeni sezonda O Ses Türkiye jürisinde olacak mı

BAKINCA NE GÖRÜYORSANIZ BEN OYUM

◊ Gökhan ilk çıktığında dövmeli, piercing’li biriyken, birden inançlı yanını, hatta tasavvuf dergahıyla ilişkili olduğunu öğrendik. Zaman içinde hem seküler, hem muhafazakar kesimden eleştiriler aldın...
- Gökhan: Biz çocukluğumuzdan beri ailemizden şunu gördük; kişi Hıristiyan da olabilir, ateist de olabilir. Kim olursa olsun, karşımızdakinin insan olduğunu ve kendini ifade etmekte özgür olduğunu unutmamalıyız. Hiçbir zaman insanları duruşlarıyla, kendilerini sergileyiş biçimleriyle kategorize etmememiz gerektiğini öğrendik. Ben bu işin insanların içinde olduğunu düşünüyorum. O yüzden kendimi dini bütün bir insan olarak ortaya sunmanın yanlış olduğunu düşünüyorum.

◊ Her gün ibadetinde olan biri misin?
- Gökhan: Hayata bakışının içindeki her şey bence bir ibadet. Bu işin ilk resmedilişi Aytunç Altındal’ın cenazesinde oldu. Birisi orada fotoğrafımı çekmiş ve paylaşmış. İnsanların bu tip inançla alakalı şeyleri kendi iç dünyalarında yaşamaları gerekiyor. Çünkü dışarıya verildiğinde riya içerebiliyor. O kisve ile başka şeyler yapabilmelerini sağlıyor. O yüzden mümkün olduğunca o olayları kendi dünyamda yaşıyorum. Dışarıdan baktığınızda aslında ne görüyorsanız ben oyum. Bir dindar görüyorsanız bir dindarım, bir ateist görüyorsanız bir ateistim. Bir solcu görüyorsanız, bir solcuyum. Bir ülkücü görüyorsanız, bir ülkücüyüm. Ama aslında hiçbiri değilim. Ben benim. İnsanların kendi düşüncelerini ve hissiyatlarını yaşadıkları bir dünya, benim için en güzel dünya.

HOLİGAN’I BÜTÜN TAKIMLAR İÇİN YAPTIK

◊ Siyasi duruşunuz nedir? Athena sola daha mı yakın duruyor?
- Gökhan: Evet. Sola yakın duruyoruz. Çağdaş, ileri görüş ve herkesin özgür olduğu bir dünyayı arzuluyoruz.

◊ Seni kendilerine yakın gören seküler kesim, fotoğrafların çıktıktan sonra “Döneme uydu” yorumu yaptı...
- Gökhan: Bir örnek vereyim. Gençken saçım yeşil ve Mohikan tarzındaydı. Hakan’ın saçı beline kadardı. Fenerbahçe’de yeni bir cami açılmıştı. Rahmetli babamla birlikte o halimizle cuma namazına giderdik. Bir kere bile camideki hacı amcaların ya da etraftaki kişilerin “Ne biçim şey bunlar” dediğini hatırlamıyoruz. Bu göreceli bir şey. Geçenlerde biri “Abi, seni Fenerbahçeli olduğun için seviyorum” dedi. “O zaman sevme” dedim.

◊ Ben Galatasaraylı olarak sevmiyorum sizi, en güzel marşı Fenerbahçe’ye yaptığınız için...
- Gökhan: (Gülüyor) Biz “Holigan” şarkısını bütün takımlar için yaptık. “Herkesin kendi takımına aşkını ifade etmesi için yapıyoruz” demiştik. 1998 yılında piyasaya çıktığımız günden beri hep ortak dil üzerinde durduk. İnsanlar buna “piyasa yapmak için” diyebilir ama öyle olsaydı ikinci senemizde dağılırdık. Herkesin kendi inanç şekli var.
Kimsenin kimseden üstünlüğü yoktur. Taraf olduğunuzda karşınızdaki insanın da sizin kadar hakkı, sizin kadar da haklı olduğunu bilmeniz gerekiyor.
Siz inandığınız şeye ne kadar tutkuyla inanıyorsanız bilin ki karşınızdaki kişi de aynı tutkuyla kendisine inanıyor, benimsiyor.

BiRBiRiMiZi YERMEKTEN VE ÖTEKiLEŞTiRMEKTEN AYAĞA KALKAMIYORUZ

◊ “O Ses Türkiye” size iyi geldi mi?
- Hakan: Muhteşemdi. Bir okul gibiydi. Çok iyi seslerle vakit geçirdik. Onlarla beraber müzik yapma fırsatı bulduk.
- Gökhan: Gerçekten çok iyi geldi. Şu anda dikkat edin, televizyonda müzikle ilgili hiçbir şey kalmadı. Anadolu’da o kadar büyük zenginlikler var ki... Şu anda The Lizard Wizard adında bir grup dünyayı kavuruyor, hem de Âşık Veysel’in “Kara Toprak” eseriyle. Neden buradan çıkmıyor da oradan görünüyor? Çünkü biz hâlâ kendimizi olmayacak şeylerle oyalayıp yeni şeylere açılamıyoruz. Birbirimizi yermekten, ötekileştirmekten ayağa kalkamıyoruz.

◊ “O Ses Türkiye”de sizi tanımayanlar da tanıdı. Eleştiren bir kesim oldu mu?
- Gökhan: Hiç olmadı. Bir tek bazı müzisyen arkadaşlar yarışma için “O yarışmacılara sonrasında ne oluyor” gibi birtakım eleştiriler getirdi. Bunu açıklayayım. Oradaki insanların belki birçoğu sahneye çıkamayacak. Ama barlarda ya da ufak mekanlarda konserler yapmaya başlıyorlar. Seslerini Türkiye’ye tanıtıyorlar. Daha ne olsun?

◊ Önümüzdeki sezon da jüri koltuğunda olacak mısınız?
- Gökhan: Daha konuşmadık. Bu sene yeni bir albüm çalışmasına girmek istiyoruz.

◊ Acun Ilıcalı’dan daha teklif gelmedi yani...
- Gökhan: Acun, “Survivor” bittikten sonra dönüyor. Daha Acun’la hiç konuşmadık. O döndükten sonra konuşacağız.

SADECE LAFTA KALMASIN SAYGI DUYALIM

◊ “Ses Etme” şarkınızın klibinde bir crossdresser (karşı cins ile özdeşleşmiş kıyafetleri giyen kimse) ve trans bireyin nefret cinayetine uzanan hikayeleri anlatılıyor. Finali de çok etkileyiciydi. Bunu yapmak cesaret işi. Nereden çıktı bu fikir?
- Sinan: Biz bu klibi aslında 1 yıl önce yapmıştık. Gündem uygun olmadığı için yayınlayamadık. Film tadında bir yapmak istiyorduk. Öyle de oldu. Klipte oynayan Onur Gökhan Gökçek ile yönetmenimiz Gönenç Uyanık, senaryo konusunda çok yol gösterici oldu.
- Emre: İnsanların ne tepki verdiğini sosyal medya üzerinden takip ettik. İnsanlar tartışmaya ve birbirlerini anlamaya çalıştı. Klip ses getirdi.
- Gökhan: Sonuçta hepimizin ailesinin bir bireyi aynı şekilde kendini ifade etmek isteyebilir. Kimsenin ona karşı kötü bir şekilde hareket etmeye hakkı yok. O da bir insan ve onun kafasında da bir hayat şekli var. Sadece onu benimsemiş. Kendilerini öyle ifade ediyorlar. İçinden gelen dürtülerle öyle bir yönelimi var. O zaman yaradılışı mı yargılayalım?
- Hakan: Sadece
lafta kalmasın. Saygı duyalım.

YENi ALBÜMÜMÜZ ANADOLU’DAN DÜNYAYA GiDEN BiR YOL GiBİ OLACAK

◊ Ruhi Su’nun “Ellerinde Pankartlar” türküsünü yorumladınız. Ben çok beğendim. Yeni albümde Ruhi Su türkülerinden biri olacak mı?
- Hakan: Ruhi Su ya da başka konuk sanatçılar da olabilir.
- Gökhan: Ruhi Su, Âşık Veysel’den el almış, hem batılı hem doğulu bir usta. Opera geçmişi de var. Onu çalarken aslında çekiniyoruz. Çünkü çok haddimize değil. Ruhi Su’nun seslendirdiği bir tavrı sahneye koyarken, çalmaya başlıyoruz ve bir anda sahneye oturuyor. Albüm konusunda şu anda düşünme aşamasındayız. Anadolu’dan dünyaya giden bir yol gibi bir dünya müziği yapmayı planlıyoruz.

◊ Ruhi Su’yu sizin söylüyor olmanızın ayrı bir değeri var. Artık bu kültürü ne yazık ki sizin dışınızda taşıyacak ikinci bir isim yok...
- Evet, faklı yerlerde insanlar. Çok değişik ama herkesin tuttuğu bir köşe var. Herkes kendini ifade ederken kendine bir yer açıyor. İnandığınız şeyi sahneye koymazsanız bir yerden sonra çok yabancılaşıyorsunuz. Bir noktadan sonra “Bu ben değilim ki” oluyor.

◊ Bütün ekip aynı düşüncelere mi sahip? Farklı bakış açısında biri olsaydı gruptan elenir miydi?
- Gökhan: Bütünlükten yana olmayan biri olsaydı rahatsızlık duyardı. Kan uyuşması gibi. Kan uyuşmazsa elenirdi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!