Ülkelerin kaçınılmaz kaderi var mı?

Güncelleme Tarihi:

Ülkelerin kaçınılmaz kaderi var mı
OluÅŸturulma Tarihi: Mart 03, 2008 17:00

Genelde, bir fal olarak tanınan Astroloji aslında çok farklı bir yerdedir; bir tür sosyo terapi olmasının ötesinde akademik platformda özellikle de istatistiksel öngörülerde kullanılabilir.

Haberin Devamı

Okuyucularımla bu yazıda, Mundane denen bu astroloji-istatistik konusunu paylaşıyorum. Bu yöntem savaşlar için olduğu kadar, ekonomide, politika ve doğa olaylarında da kullanılmakta. Burada yıldızlar bizi yönetiyor kuşkusunun veya inancının yerine, gezegenlerin yer değiştirmeleriyle, dünyada yaşanan olaylar arasındaki matematiksel ilişki düşüncesinin konulması gerekmektedir. Ve Türkiye geçmişe bakmamız kaydıyla, acaba şimdi nereye gidiyor?

Savaş yasaktır... savaş suçtur... savaş günahtır...

Her geçen gün daha çok insan, buna inanıyor; savaşın çaresi veya önlemi olarak düşündüğümüz demokrasi ise, özellikle Komünist rejimlerin çöküşünden sonra daha fazla benimsenmesine rağmen, savaşlar yine de azalmıyor. Ama hala sığınacağımız bir umut limanı var. Çünkü tarih bize demokrasilerin kan bedelinin, totaliter rejimlerden daha az olduğunu öğretiyor. Fakat, hala mutlu değiliz, demokrasiye daha çok inanmamıza rağmen, yine de barışa ulaşamıyoruz... Peki neden?

Haberin Devamı

Öncelikle bilelim ki, savaşların ve yanısıra da toplumsal çalkantıların ve çatışmaların anakronik süreçleri vardır. Yani nasıl bilinen ve klasik nedenlerle başlayan, gelişen ve olgunlaşan kaçınılmaz hastalıklar varsa, kitlesel oluşumlar, dönüşümler ve süreçler de böyledir, zamanı gelince olması gerekenler, yaşanması kaçınılmaz neden ve sonuçlar vardır. Örneğin Yugoslavya'daki etnik iç savaş anakroniktir yani yanlış zamanda yaşanmıştır, çok daha öncelerde olmalıydı. Fakat bilinmesi gereken bir diğer altın kural ise, kaderin daima kendi planını gerçekleştirmeye çabaladığı ama son kararı hür iradenin verebileceğidir, kasdedilen kavram eğer gereken farkındalık ve kararlılık içindeysek hür iradenin kaderi yönlendireceği şeklindedir. Tabii ki beceri ve istek sentezinin doruğuna ulaşabilmemiz şartıyla...

Oysa insan toplumu hemen hemen her zaman kaderci olmayı sevmektedir, tevekkülle olayları kabullenmekte, mücadeleyi, çabayı çabuk bırakmakta, değişim içgüdüsünü köreltmektedir. Kurtuluş Savaşı'nın ünlü cümlesi olan "Milletin makus talihini yendik..." düşüncesi, düşüncemizin bulunmaz bir örneğidir ve Mustafa Kemal Atatürk'ün kadere boyun eğmeyenler sınıfından olduğunu bize kanıtlamaktadır. Elbette ki tarihin akışı içinde benzer örnekler her zaman pozitif değildirler, Adolf Hitler gibi sonuçları negatif olan örnekler de vardır. İşte burada, üstteki yaklaşım yerini bulmaktadır yani sorun gereken süreç ve zaman içinde çözümlenememiş, ertelenmiş  ve sonucun bedeli iki kat daha ağır olmuştur. Birinci ve İkinci Büyük Savaşlar'dan söz ediyorum. Benzer sonuçları, Filistin, Irak ve PKK örneklerinde de bulabiliriz. Tüm bu örneklemelerde zaman/hür irade ilişkisi belirgin olarak kendisini gösterir. Liderlerin veya yönetenlerin kişilikleri, becerileri ve zamanlamaları daima tarihin doğal akışını etkilemekte ve yönünü değiştirebilmektedir.

Haberin Devamı

Ve tabii ki bu yazıyı okurken kaçınılmaz doğayı unutmamanız gerekir, örneğin şu anda henüz ucunu gördüğümüz küresel ısınma veya deprem gibi doğal afetler, şu ya da bu nedenle kaderi etkileyecek niteliklere sahip olan insanların zamansız ölümleri kaderin avantajı olarak kabul edilirler yani biz maçı daima deplasmanda oynarız...

Biz zamanı dünyanın güneşin etrafındaki dönüşüyle ölçeriz ve aynı olay Güneş Sistemi'mizin tüm gezegenleri için geçerlidir. Bu dairesel karakteristik hareket, belki ebedi değildir ama bildiğimiz kadarıyla evrenin her yerinde geçerlidir. Dünyamızda 24 saat yarısı gece, yarısı gündüz olan bir gündür, bu bir periyottur, yılın mevsimlere bölünmesi gibi, burada karşılıklı ilişkiler vardır, dünya döner gece olur yine döner gündüz olur. Gezegenimizin rotası Güneş'e olan uzaklığı orantısında mevsimleri oluşturur yani söz konusu karşılıklı ilişki budur, biz buradan zamanı anlar ve ölçeriz. İki gezegenin karşılıklı ilişkisi de böyle düşünülmelidir, birbirlerinden uzaklaşır ve yaklaşırlar, konumları bize bir ölçü verir; kısacası olaylarla, hareketleri karşılaştırırız. Dönemsel vizyon düşüncesi çok eskidir öylesine ki insanlığın gözlem yaptığı ilk günler kadar eskidir. Klasik Yunan'da yaşamın dönemsel yenilenmesi, başta Plato olmak üzere, Pythagoras, Heraclitus, Empadocles ve sonraki düşünürler tarafından anlatılmıştır, şimdi bizler onların hesaplamalarını ve düşünce biçimlerini yeniden keşfediyor ya da hatırlıyoruz...

Haberin Devamı

Mundane Astroloji'ye göre yüzyılımızda belirginleşen kültürel değişimler ve artan türevleri, üç dış gezegenin dönemsel dinamiğine bağlıdır. Burada, sistematik bir düzenleme göremezsiniz ama olanları anlamak ve kozmik sistemi tanımak, özellikle entellektüeller için şaşırtıcıdır. Uzun yıllar önce, BBC Televizyonu'nunda Amerikan İç Savaşı ile ilgili çok düşündürücü bir belgesel yayınlanmıştı. Acaba neden isyan o zamanda başlamıştı? Gerek Jüpiter, gerekse de Satürn, Uranüs, Neptün ve Pluto ile ılımlı bir ilişki içindeydiler; Gouchon'un "Kozmik Dönemsel indeks" indeki kayıtlar doğruydu ve bu indeks 20. Yüzyıl için ünlü tarihçi-astrolog Andre Barbault tarafından desteklenmişti, "Les Astres et l'Histoire-1967 ve L'Astrologie Mondiale-1979". Barbault'un hazırladığı, antik çağdan başlayıp 1950'de biten savaş listeleri, çok etkileyicidir ayrıca tahmini kurban sayıları da verilmiştir.

Haberin Devamı

Ciddi bir çalışma ve hesaplamanın sonunda, son üçyüz yılda dönemsellik yani tekrarlar açıkça görülür hatta daha da ötede özgün bir ritm vardır. Eğer Frans›z tarihçi Bouthoul'un, Barbault'a yolladığı 1740-1974 dönemine ait savaş listesine "Le Defi de la Guerre 1976" göz atılırsa söz konusu ritm çok daha iyi görülür. Bu iddia, Gronigen Üniversitesi, Dutch Polemological Enstitüsü taraf›ndan da desteklenmiştir, ayrıca Leiden Üniversitesi Sosyal Anlaşmazlıklar Araştırma Merkezi'de aynı fikirdedir yani savaşların dönemselliği vardır. Barbault'nun savaşlarla ilgili çalışmalarında cevabını bulamadığı en önemli soru, hiçbir astroloğun İkinci Dünya Savaşı yıkımını tam olarak neden önceden bilemediğidir? Oysa, Gouchon cevabı bulmuştur; beş dış gezegenle ilgili hesaplar (Jüpiter'den Pluto'ya) çok net olarak ülkeler çap›nda bir anlaşmazlığı göstermektedir (Burada okuyucuyu sıkmamak için, yapılan uzun hesaplamaları ve grafikleri vermiyorum,  merak edenler referansları bulabilirler) Özet olarak Jüpiter'in diğer yavaş gezegenlere doğru olan hareketinin eğrisi savaş habercisiydi, buradaki dalgalanmalar, zıtlaşmalar ve çakışmalar durumu gösteriyordu. Çünkü Birinci Dünya Savaşı tamamen aynı konumda başlamıştı.

Haberin Devamı

Burç ve fal astrolojisinden başkasını tanımıyan okurlarımıza durumu daha iyi anlatmak için şöyle diyebilirim. Mundane de bir astroloji türüdür ama fal değildir, istatistiklere ve örneklere dayanır, örneğin Jüpiter belli bir zaman içinde belli hareketleri veya diğer gezegenlerle belli konumları oluşturmuşsa, karşılığ›nda yaşanan olaylar vardır ve bunlar karşı karşıya konur. İşte iki büyük savaşın başlangıcında, Jüpiter başta olmak üzere beş dış gezegenin konumları aynıydı. 1950'de benzer bir durum daha yaşandı ama farklılıklar vardı ve bu kez dünya savaşı yerine daha küçük olan Kore Savaşı yaşandı. Birçok astroloğa göre, dönemsel çevrimler  iyi göstergedirler, dengenin derecelerini gösterirler, ayr›ca bu göstergelerin ekonomik ve politik ilişkilerde de geçerli oldukları da kabul edilir.

Yakın tarih bize daha iyi tablolar verir; 70'lerin sonuna doğru dönemsel indekslerin düşüş evresi, dünya ekonomisinin sars›lma dönemine yani yüksek enflasyona, artan iflaslara ve büyüyen işşizliğe raslam›şt›r. Ayn› dönemde uluslararası ilişkilerin kötüleşme hızı artmış ve Sovyetlerin Afganistanı'ı işgali ile İran'daki fanatik devrim gercekleşmiştir. 1983/84 döneminde dönemsel indeks yükselmeye başlay›nca, ekonomide geçici düzelmeler görülmüş, uluslararası ilişkiler daha yumuşam›ş, Gorbachov'›n y›ld›z› parlarken, SSCB'de reformlar kolaylaşm›şt›r. 1989/90 dalgas› zirveye ulaşt›ğ›nda ise, Doğu Avrupa'n›n Komünist diktatörleri yıkılırken, SSCB ile ilişkiler kopmaya başlamış ve aynı anda da ekonomik durum dünya çapında yine kötüleşme sürecine girmiştir. Bu örneklerdeki amaç, son 300 y›ldaki dönemsel indekslerdir. Hipoteze göre, yükselen eğriler hakim iyimserliği, göreceli dengeyi, yaratıcılığı ve gelişmeyi işaret etmektedir, alçalan eğriler ise, karışık ilişkiler evresini, yıkımları, pesimizmi, karmaşayı ve yine göreceli kaosu göstermektedir. Ve bizim sorumuz, savaş indekslerinin bu hipotezi destekleyip, desteklemediğidir? Daha aç›kças› görülür ki, eğrilerin düşme dönemlerinde daha çok savaş›n oluşmas›, yükselme dönemlerinden çok daha fazlad›r ve işte bu, doğrusal bir ilişkinin göstergesidir.

Elimizde önemli bir referans var; Lentz Bar›ş Araşt›rmalar› Laboratuar› Direktörü William Eckhardt'›n 1991'de yazd›ğ› "Dünyadaki Savaş ve Bar›ş Harcamaları" adlı kitap. Bu kitaptaki "1500-1990 aras›ndaki Savaş ve Savaş nedenli Ölümler" listesinin üzerinde duracağ›z. Listede, 1700-1991 aras›nda 492 savaş var ve her birisindeki asgari ölü say›s› binin üzerinde. Tüm bu savaşlar›n sonucunda, 134.880.000 insan yaşam›n› yitirmiş ve bu sayı 18. Yüzy›l'daki tüm Avrupa nüfusuna eşit, günümüzde ise Britanya Adalar›, Fransa ve Hollanda'n›n toplam nüfusu demek. Şimdi bu savaşlar›n başlangıçlarını dönemsel indekslere göre kontrol edelim, ilginç bir sonuçla karş›laşacağ›z...

492 savaş›n başlang›çlar›;
 Jüpiter evresinde; -248 +244  = 492
 Satürn evresinde; -254 +238  = 492

Art› veya eksiler dönemsel ç›k›ş ve inişleri gösteriyor, farklar raslant› düşüncesini itmektedir. Ama asıl önemli olan Jüpiter'in iniş ve ç›k›ş›nda oluşan savaşlard›r yani Jüpiter'in her iniş ve çıkışında savaş vardır. Bir de ölümlere bakalım...

1. 1.000'le 10.000 ölüm;   281 adet  Jüpiter evresi -135 +146
2. 10.000'le 100.000 ölüm;  152   "  Jüpiter evresi - 74  +  78
3. 100.000 kişiden çok ölüm;     59   "  Jüpiter evresi - 39  +  20
Toplam     492

Savaşlar›n, oluşmalar› ve bitişleri, dönemsel evrenin gelişi ve gidişi s›ras›ndad›r ama biz büyük savaşlara bakacağ›z. Önce Jüpiter, sonra da Satürn ve Uranüs'ün iniş ve ç›k›ş evrelerinde ortaya ç›kan 59 savaş önemlidir. 39 savaş Jüpiter'in düşüş evresinde, 20'si yükseliş evresinde ç›km›şt›r, Jüpiter ve Satürn evrelerinde ise, beş kez fazlalık görülür ve oran % 25.5'e yükselir. Bu hesaplamalar uzundur, sizi ayrıntılardan uzak tutuyorum...

Sonuçta genel bir orant›lamaya girersek, büyük savaşlar›n % 92'sinden Jüpiter sorumludur ve ölümlerin hemen tamam› onun dönemlerinde yer al›r. Tüm savaşlarda (492 savaş) yaklaş›k 135 milyon insan ölmüştür. 59 mega-savaşta ölenlerin say›s›  124 milyondur yani tüm ölenlerin % 92'si ve Jüpiter bu dönemlerde yükseliş evresindedir. Ve genel bir hesaplamaya gidersek, Jüpiter+Satürn+Uranüs'ün yükseliş evrelerinde ölenlerin oran›, tüm savaşlarda ölenlerin % 83'ünü oluştururlar...

Bu bir raslant› m›d›r? Öyleyse neden sadece bu gezegenlere ait bir raslant›d›r?Â

Bu çal›şma şu sonuçlara ulaş›r...
" 2. Tüm kurbanlar›n % 92'si, Jüpiter'in yükselişinde ölmüştür.
" 3. 22 mega-savaş›n nedeni de, ayn› döneme aittir.
" 4. 22 mega-savaş›n 18'inde tüm kurbanlar›n % 88'i ölmüştür; bunlar Jüpiter'in yükselişindedir.
" 5. En kötü savaşlar, Jüpiter'in düşüş evresinin diğer üç gezegen taraf›ndan k›r›lma çizgisinde ç›km›şlard›r;  buna "Dehşet Efekti" denir.
" 6. Bilinmeyen bir nedenle, Jüpiter dünyan›n neresinde yükselirse yükselsin, savaÅŸlar genelde Avrupa'da ç›kmaktad›rlar ya da Avrupa neden olmaktad›r. Jüpiter'in yükseliÅŸ evresinde baÅŸlayan savaÅŸlar, düşüş evresinin baÅŸlang›c›na kadar bitmemiÅŸlerse, düşüş evresinde ölümler çok daha fazla olmaktad›r.          Â
 Â
Elbette ki, bütün tarihi olaylar, bu yaklaşımın d›ş›nda da değerlendirilebilirler. Üzerinde çal›şılan süre hemen hemen üç yüzyılı kaps›yor ama geçen zaman içinde dünya nüfusu sekiz kat büyüdü. Savaşlar dünyay› son üçyüz y›lda çok değiştirdiler; 18. Yüzy›l'da Frans›z Devrimi'nden önce çok az say›da profesyonel asker vardı yani askerlik az›nlık bir grubun mesleğiydi ve bunlar devrimden sonra savaş sanatını kitlelere öğrettiler o zaman halk orduları doğdu. Endüstri Devrimi sonucunda ise, silaha yönelik bir savaş makinesi oluşmuştu art›k kurbanlar milyonlarla say›l›yordu. Buna rağmen insan›n değeri hala vard› ama bu değer ac›nin ve gözyaş›n›n enflasyon katsay›s›yla ölçülüyordu. 20. Yüzy›l'da savaşlar›n art›ş› bu ac› eşiğinin aş›lmas›n›n sonucuydu, savaşlar artarken insanl›ğ›n acı eşiğinin derecesi yani enflasyon katsayısı ayn› oranda artm›yordu.

İşte şimdi bu noktaday›z. Elde ettiğimiz kozmolojik dönemsel eğri referanslar›, astronomi ve burç falı d›ş›ndaki akademik astroloji ile yak›n ilgisi olmayanlar için çok aç›k olmayabilir ama güvenilirdir. Çünkü bizler, Güneş Sistemi'nin düzenli ve ritmik hareketinin içindeyiz yani ayr›lmaz bir parçasıyız, mikrodan makro hareketleri gözlemleyebilir ve yağmur bulutlarından yağmurun yağacağını önceden bildiğimiz gibi, gezegenlerin hareketleriyle, yaşad›ğ›m›z olayları dönemsel yani zamansal olarak karş›laştırıp kozmik ritmi ya da tekrarlar› öngörebiliriz.

Åžu anki kültürümüz, gezegensel evrelerin oluÅŸmalar› düşüncesiyle Antik ÇaÄŸ'daki kadar uyumlu deÄŸildir, geçmiÅŸte olduÄŸumuz kadar ÅŸimdi de karanlık uzay bizi ürkütüyor, öldürücü dünyadışı canl›lar fobisi kadar bilinmeyen güçlerin bizi yönlendirmesini de istemiyoruz, bir anlamda kendi kötülüğümüzden mutluyuz hatta yeteri kadar kötü olduÄŸumuzdan da eminiz. Bu baÄŸlamda, bu tür araÅŸtırmalar ve öngörüler, rahats›z edici ve hatta baz› algı düzeylerinde panik uyandırıcı sonuçlar getiriyor. Oysa daha dikkatli olabilir, kimbilir belki de bugün beÄŸenmediÄŸimiz bazı antik yöneticiler gibi davranarak, gök evrelerinin bizi kan ve savaÅŸa götürdüğüne inanabilir, mesnedimiz ne olursa olsun çok sevdiÄŸimiz bu ac› oyunundan biraz olsun kurtulabiliriz... Â

Not: 59 büyük savaşın başlangıcı 1701-13 İspanya iç savaşıdır, son alarak da 1992-96 Yugoslavya ‹ç Savaş› incelenmiştir. 1996 sonrası henüz değerlendirmeye alınmamıştır.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!