Astrolog teşhis koyuyor manken diyet öneriyor

Son yıllarda sağlık konusunda fikir açıklamak çok kolay hale geldi!

Beni hoş görsünler ama şarkıcılar diyet tavsiyeleri yapmaya, mankenler anti-aging kitapları yazmaya, astrologlar hastalık teşhis etmeye başladı. Gerçek mesleklerini bilmediğimiz birçok uzman (!) kanseri, ülseri otla, çöple tedavi etmeye kalkıyor.

DETOKS kliniklerinde Avrupa’dan, Amerika’dan ithal (!) uzmanlar "detoks diyetleri" yaptırıyorlar. Dergiler, gazete ve televizyonlar "sağlık uzmanlarının sağlıksız ve tehlikeli önerileri" ile dolu. Akşam eve döndüğümde eşim Mihriban’ın o gün okuduğu sağlık önermeleri ile ilgili sorularını duyunca inanın benim de kafam karışıyor. Yakında "Ya bize okulda okutulan bilgiler yanlış, ya da bizim haberimiz yokken yeni icatlar yapıldı" diye düşünmeye başlarsak şaşırmayın!

KILI KIRK YARMAK

Ne var ki, sağlık ile uğraşmak, sağlık konusunda önermeler yapmak, kararlar vermek kolay bir şey değildir. Tecrübeli doktorlar tıbbi kararlarını yeni bir araştırmanın sonuçlarına bakarak vermezler. Bu ilk bilgilerin başka çalışmalarla da doğrulanmasını beklerler. Hekimliğin yazılı olmayan kurallarından biri de (ölçüyü kaçırmamak koşuluyla), birazcık "tutucu olmak"tır. "Bir bilgiyi ilk ve son kullanan hekim olmamak" şeklinde özetlenebilecek olan bu yaklaşım, tıpta hep vardır. Bugün de geçerliliğini koruyor. Söz konusu "insan sağlığı" olunca, bu "ölçülü tereddüt" son derece normaldir. Hatta işin doğrusu da budur. Medyada doktorlar dışında herkesin konuşması, önermelerde bulunması biraz da bundadır. Biz hekimler biraz tutucu, biraz endişeliyizdir. Kılı kırk yararız. Her bilgiye hemen inanıp, ilk hastamıza uygulamayız. Medyada birbiri ardına çıkan çarpıcı (!) sağlık haberlerinin tecrübeli hekimleri korkutmaya başlamasının temel nedeni de bu endişeden kaynaklanmaktadır.

Sorumsuzluk örneklerinden yüzlercesini bir çırpıda sıralayabilirim. Sağlık uzmanı olmayan biri, televizyona çıkıp "Sağlıklı kalmak istiyorsanız pirinç yemeyin, alkali sular için, makarnaya el sürmeyin, şekeri evinize sokmayın, tereyağını imha edin" diyebiliyor. Bir başkası köşesinde, "Sağlıklı kalmak istiyorsanız, süt içmemelisiniz, çünkü süt vücuda en zararlı besinlerden biridir, hatta yoğurt ve peynir bile yememelisiniz" diye yazabiliyor. Diğeri, "Şeker kanser, çay kansızlık yapıyor" diye ahkam kesiyor veya "Yağ şişmanlatmaz, şişmanlatan sadece şekerdir, yağ depolanmasının nedeni yalnızca şeker-insülin etkileşmesine bağlıdır" gibi önermelerde bulunabiliyor. "Bitkisel yağları zeytinyağı dışında kesinlikle kullanmayın" diyenlere, "Sigarayı vücudunuzdan atmak için günde kaç bardak su içmeniz gerektiğini" önerenlere sağlıklı kalmak için "çim suyu" içmenizi söyleyenlere de rastlayabiliyorsunuz. Tıbbın neredeyse 100 yıldır özel bazı durumlarda başvurduğu "lavman yapmak", yani bağırsağın içindeki muhtevayı boşaltma işlemini bir iyileştirme, bir tedavi, bilimsel bir detoks yöntemi gibi paketleyip size faydalı bir şeymiş gibi önerebiliyor. Bu güvenirliliği kuşkulu bilgiler, doktorların da, hastaların da, hastalanmamak için kendine iyi bakma telaşına düşenlerin de kafasını karıştırıyor.

KANSERİ ÖNLEYEN YİYECEK VAR MI?

Bir başka karmaşa da kanseri önleyen besinler konusunda yaşanıyor. Her gün yeni bir tavsiye ile karşılaşıyorsunuz. Bunların bir kısmı gerçekten doğru. Domatesteki Likopen’in meme ve prostat kanserine, elmadaki Pektin’in veya Terpen’lerin kalınbağırsak kanserine, D vitamininin meme, pankreas ve kolon kanserine, Yeşilçay’ın yemek borusu, mide, kalınbağırsak, meme kanserine karşı ciddi bir koruma sağladığı doğrudur. Lahanada, karnabaharda, brokolide bulunan bazı maddelerin (Sulforafan) kansere karşı vücudunuzu güçlendirdiği bilimsel olarak ispatlanmıştır. Ama "İsveç şurubu"nun, "şalgam" veya "kekik suyu"nun tek başına kanseri önlemesini beklemek saflıktır. Ayrıca, sadece belirli yiyecekleri yiyip hayatın diğer lezzetlerini ıskalayarak kanserden korunmayı da beklememelisiniz. Kanserden korunma, kanserle savaş amacınızı aktarlara, vitamin satıcılarına emanet etmemelisiniz. Ayrıca, kilo-kanser ilişkisini de fazla abartmayın. Fazla kilolu veya obez biri olmak meme kanseri veya prostat kanseri olma ihtimalini artırır ama bu çok ciddi kilo fazlalığınız olması halinde söz konusudur.

Dikkat edin ama abartmayın

Sağlığınıza dikkat edin! Yaşam biçiminize özen gösterin! Beden ve ruhunuz size bağışlanan en değerli armağan, en önemli emanettir. Kendinize iyi bakmaya, doğru beslemeye, sağlık sorunlarını zamanında tedavi etmeye çalışın. Ama sağlık konusunu abartarak birkaç kilo fazlalığınızı, bir dilim pasta, pizza veya baklavanızı, bıçak ucu kadar tereyağını, bir şiş Adana kebabınızı, birkaç parça pirzolanızı kendinize zehir etmeyin. Ayrıca, abartılmış, ticari hale getirilmiş "detoks" girişimlerinden kesinlikle uzak durun. "Vücudumu temizleyeceğim, detoks yapıp toksinlerden arınacağım" derken "retoks" yapmayın. Yani bedeninize ve zihninize yeni toksinler doldurmayın. Hayat, her şey tadında yapıldığı, "ifrat-tefrit" dengesi iyi kurulduğu zaman daha sağlıklı, daha keyifli ve daha uzundur. Sağlıklı bir yaşam sürmek hayatınızın amaçlarından biri değil, keyifli ve huzurlu yaşamanızın araçlarından biri olsun.
Yazarın Tüm Yazıları