Asrın çocuğu

Pakize SUDA
Haberin Devamı

Serdar Ortaç'a teşekkür borçluyuz. Hepimiz. Oynak şarkıları için. Takside duyuyorum, arabayı kenara çektirip inip zıplayasım geliyor.

Şarkı sözleri için. Kelimeleri hiçbir anlam ifade etmeyecek biçimde arka arkaya dizebildiği için. Öyle aklına ne geliyorsa. Hiç kendini yormadan. Çocukluğumuzdaki gibi. Hani uydururduk. Bayılıyorum. Mesajlardan, derinliklerden uzak. Rahatlıyorum.

Tipi için. Çapkın Japon. Utangaç bıçkın.

Filozof yanı için. Kendisiyle yapılan söyleşilerde tanıma fırsatı bulduğumuz. Yormayan. Onun derin zannettiği.

Hoşgörüsü için. Sataşmayan kimse kalmadı. Herkes diline doladı. O kimseye kızmadı. Akıllı. O bize malzeme oldu, biz ona merdiven. Seviyoruz onu. Yani ben seviyorum. Kıza kıza, sinir ola ola. Alıp eve götürmek istiyorum. Evin oğlu olsun. ‘‘Anne bak bi şarkı yaptım’’ desin. ‘‘Aferin oğluma’’ diyeyim. Zıp zıp zıplayalım.

***

Şimdi ‘‘Nereden aklına geldi Serdar Ortaç?’’ diyeceksiniz. Pazar günü Radikal'de Hızır Tüzel'in yaptığı söyleşiyi okudum. Zaten Hızır Tüzel'in söyleşilerine doyum olmuyor. Bir de Serdar'la olunca...

Tüzel bir yakıştırmadan söz ediyor. Homoseksüel yakıştırmadan. Serdar'ın cevabı, ‘‘Ben kendimi homoseksüel olarak hissetmiyorum.’’ Hissetmek. Yatak döşek yatan adam kendini hasta gibi hissetmiyorsa mesele yok. Olmak ya da olmamak önemli değil. Önemli olan hissetmek. Hissetmiyor.

Üstelik evrendeki iki cinsten biri olan ‘‘erkek’’ cinsine dahil olmaktan memnun. ‘‘Memnun olmayan ıstırap çeker’’ diyor. ‘‘Hem bu tarafta hem cehennemde.’’ Yani memnuniyetsizlerin cehenneme gideceğinden emin. Siz siz olun sakın halinizden şikayet etmeyin. Hani ‘‘Bende şans olsaydı anamdan erkek doğardım’’ falan. Sakın.

***

Serdar erkekliğinden memnun. Ama kullanmıyor. ‘‘Yazın dondurma, kışın salep’’ diyor. Hep dondurma ya da hep salep olmazmış. Aşk da öyleymiş. Hep kadın, hep kadın olmazmış. İnsanın aklına hemen başka şey geliyor ama değil. Yukarıda söyledi ya. Istırap meselesi. O halde ne olacak? Salep mevsimi cinsellik rafa kalkacak. O da öyle yapmış. Yazlık elbiselerle beraber kaldırmış.

Serdar'ın cinselliği herkesinki gibi değil. Söz dinliyor. ‘‘Toz ol’’ deyince toz oluyor. Dondurma mevsiminde geri çağıracak çağırmasına da çocuklarının annesi olabilecek kadını bulursa. Pek umutlu değil. Yani oturduğu mahalleden. Etiler'den. Bakkaldan çıkan kızların, misal Sultanbeyli'deki bakkaldan çıkan kızlara benzemediği kanaatinde. Küçük Japon'larına anne olmayı hakketmediklerini düşünüyor. Aradığı kadının bir gün Etiler’e yolunun düşeceğine inanıyor. Bu kafi değil tabii. Serdar’ın da o sırada sokakta olması gerekli. Bu da kafi değil. İfadesine göre Allah’ın bu kadını Serdar’a şırıngalaması lazım. İğneci gibi. Zaten Allah yeteneği de bu yolla vermiş Serdar’a. Öyle diyor. Beklemek yerine neden Sultanbeyli’ye taşınmaz? Bilmem. Uzak diye olabilir. ‘‘Nereye’’ mi? Etiler’e tabii.

***

Ebru Gündeş’le dostluğuna gelince... Sevgili olamadıklarından mecburen dost olmuşlar. Birbirlerinin sevgilileriyle ilişkilerini gözlemişler. Iıh. Beğenmemişler. ‘‘Sen bana ‘kardeş’ de ben sana ‘bacı’ ’’demiş Serdar. ‘‘İnsanlar sevgilileriyle olunca değişiyorlar’’ diyor. ‘‘Kadınlar tavuk, erkekler horoz oluyor’’. Burasını anlayamadım. Beni aşıyor.

Serdar’ın iki lafından biri Allah. Kumar tutkusunu bile Allah’ın lütfu olarak nitelendiriyor. Öyle ya, kumar yerine kadın düşkünlüğünü verebilirdi. Bi kere herkese bir kötü alışkanlık veriyor Allah. Bu iki kere iki dört. Beş tane kötü alışkanlık var:

Sigara

Alkol

Kumar

Uyuşturucu

Kadın düşkünlüğü

Size hangisini verdi bilmiyorum. Ben birinci kategoriye giriyorum. Sigaracılara. Serdar’a kumarı vermiş. Bir kişiye hepsini birden verdiği hiç görülmemiş. Öyle diyor Serdar. Bir de şunu diyor; ‘‘Bana en çok gideni verdi.’’ Bak bunu hiç düşünmemiştim. Sigara bana gidiyor mu acaba? Yoksa alkol daha mı çok yakışırdı.

Uysa da uymasa da şu günlerde kumarı bırakmış Serdar.

***

Nazara inanıyor. Hem de çok. Her ay kurşun döktürüyor. Birkaç kez bu esnada başının üstüne örtülen çarşaf yanmış, alevler eve sıçramış. Yangın çıkaran kurşun. Sanki elektrik kontağı. Bir gün evle beraber cayın cayır yanarsa, faili kurşun. Azmettiren nazar.

Üzerinde nazar boncuğu taşıyor. Unutursa daralıyor. Hapiste yatmasını bile nazara bağlıyor. 70 gün boşu boşuna yatmış. Devletten suç alacağı var. Şimdi 70 güne tekabül eden (Eğer dizgi hatası değilse o ‘tekamül’ diyor) bir suç arıyor.

En sonunda üzerinde ‘‘Allah’’ yazan bir kolye takmaya başlamış. O gün bugündür çok huzurlu. Yakında sadece ilahi bestelerse şaşmam.

***

Bu söyleşiyle daha da sevdim Serdar’ı ama övgü dolu sözler söylemek istemiyorum. Neme lazım. Yarın başı ağrısa ‘‘Kadının nazarı değdi’’ diyebilir.

Mış muş...

Uludağ’da tuvalet yapacağız diye aldıkları izinle otel yapmışlar.

Yemin etseler başları ağrımaz. Her odanın bir tuvaleti vardır elbette.

Michael Jackson müziği bırakıyormuş.

Mecburiyettendir. Kestire biçtire ne ağzı burnu kaldı, ne kulağı.

İtalya’da bir erkeğin chat yaptığı ateşli evkadını karısı çıkmış.

Kadınınki de nasıl bir ateşse, burnunun dibindeyken yakamamış da...

Recai Kutan ‘‘Zeki Müren’i ben keşfettim’’ demiş.

Memlekete ilk ve son hizmetiniz de bu oldu zaten.

Bülent Eczacıbaşı ‘‘Haydi Türkiye diye bağırmak istiyorum’’ demiş.

Hiç tavsiye etmem. Bir zamanlar biri ‘‘Haydi Türkiye’m ileri’’ diye yırtındı durdu da kendisine bile faydası olmadı.

Yazarın Tüm Yazıları