Asla Nobel meraklısı bir yazar olmadım

08 Ağustos 2014

Haberin Devamı

Bu millette “Nobel merakı” da yeni çıktı.. Şimdi önüne gelen bana Nobel’e dair sorular soruyor. Hani acaba başka Türk yazar bu ödülü alır mı gibisinden.. Lafı döndürüp, sonunda bana getiriyorlar:

“Size neden Nobel Ödülü vermediler. Yoksa layık görmüyorlar mı?”

Elinizin körü. Bu memlekette Nobel alacak bir kişi varsa o da bendim. Edebiyat çetesinin oyununa geldim.

Tuttular ödülü Orhan Pamuk’a verdiler.

Bu kendine yetim süsü verip, babamın bavulu, diye boynunu büktü ya! Onun boynu bükük fotoğrafları, Batı’da minibüslerin arkasına yapıştırılan ağlayan çocuk posteri gibi etkili oldu.

“Bunu bakkala yollasan bir ekmek alıp getiremez, acından ölür” dediler. Nobel ödülünün parasından sebeplensin diye bir nevi yardım yaptılar.

Haberin Devamı

Zekât verir gibi verdiler ödülü.

Bana teklif etselerdi kabul eder miydim? Asla! Tokat gibi çarpardım ödülü suratlarına. “Beyler! Beyler!” derdim. “Ödülünüze çakayım, beni satın alamazsınız.” diye kükrerdim.

“Siz o ödülü gidip Fatih Terim’e, Arda Turan’a hatta Yıldırım Demirören’e verin ama bana teklif etmeyin. Sizi mahcup ederim.”

***

Yaşar Kemal’inden Zülfü Livaneli’sine, Ahmet Altan’ından Elif Şafak’ına kadar kimse heveslenmesin. Biz daha da Nobel ödülünü alamayız.

Neden mi alamayız? Vermezler de ondan.

Çünkü bizim yazarlarımız evrensel değerleri iyi savunamıyor. Bloklar arasında boşluklar var, kanat atakları zayıf.

Peki memlekette bunlardan başka yazar yok mu? Elbette var, temsil ben. Ama ben de diğer yazar arkadaşların itilip kakılmasını gurur yaptığımdan bu ödülü almıyorum. Gençler şimdi hatırlamaz, benim ilk edebi romanım “Fettahname” Avrupa’da tam yüz on sekiz dilde yayınlanmış “best seller” olmuştu.

Konusu saf bir delikanlı ile bahçevan Arap Beşir arasındaki hissi ilişkiye dairdi. Aşkta saflığı yakaladığınız zaman insanlar çarpılıyor. Eserin başarısı buradaydı.

Haberin Devamı

O Romanımın İngilizce çevirisini de Victor Hugo adlı genç bir Fransız yapmıştı. Alaka büyük olunca yeniden kaleme sarıldım ve “Kaymak Tabağı” adlı romanımı yazdım.

Sadece Lüksemburg’da iki milyon sattı.

Bakın Doğan Hızlan bunları iyi bilir. O vakitler ortaokuldaydı, boynunda bir tezgâh sokakları dolaşır “çakmaklara gaz, çakmaklara benzin, yakalara balina, fitiiiil!” diye bağırıp satış yapar bir yandan da okumaya çalışırdı.

Boynundaki papyonu hiç çıkarmaması boynunda yıllarca taşıdığı tezgâhın hatırasınadır. Baktım terbiyeli, efendi bir çocuk. Hemen yanıma aldım, benim “Kaymak Tabağı” romanının daktilosunu buna yaptırdım. Sonra Hürriyet’e yerleştirdim. Hâlâ orada olması lazım.

Haberin Devamı

Uzun etmeyelim işte o yıllarda bana Nobel vermek istediler, almadık. Zaten o zaman kıymeti yoktu, şimdi kıymetlendi. Bu saatten sonra da alamam, ceplerine soksunlar ödüllerini.

İyi ki de almamışım.. Ne yapacaktım Nobel ödülünü, cebime mi sokacaktım yani?

Bence tatlı bir karpuz Nobel’den iyidir

Yazarın Tüm Yazıları