Askeri dönemi çağrıştıran bir basın cezası

İŞÇİ Partisi’nin resmi yayın organı durumundaki haftalık Aydınlık dergisinin yayınının geçenlerde İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi tarafından bir ay süreyle durdurulması, Türk kamuoyunda gereken ilgiyi görmedi.

Haberin Devamı

Bu derginin mensuplarından Deniz Yıldırım ile aynı çizgideki Ulusal TV yöneticisi Ufuk Akkaya, terör örgütü üyeliği ve gizlice kaydedilmiş telefon konuşmalarını yayımlama iddialarıyla iki ayı aşkın bir süredir tutuklu bulunuyordu.

Dünyanın herhangi bir demokrasisinde bir yayın organının faaliyetinin mahkemelerce askıya alınması, kaşların kalkmasına yol açan sıkıntılı bir durumdur.

DEMOKRASİ ANLAYIŞI AÇISINDAN KABUL EDİLMESİ GÜÇ

Aydınlık’ın kapatılmasına yol açan süreç, CMK 250 Madde ile yetkili savcılığın, derginin 6 Aralık tarihli sayısında “kişilerin terör örgütlerine hedef gösterildiği ve terör örgütünün propagandasının yapıldığını” belirterek, yayın durdurma, dağıtım ve satışını yasaklama ve el koyma talebinde bulunmasıyla başlamıştır.

Haberin Devamı

Nöbetçi Hâkim Yakup Hakan Günay, derginin yayımlandığı gün yapılan bu talebi yerinde bularak, “5187 sayılı Basın Kanunu’nun 25/2 maddesi gereğince derginin ilgili nüshalarına tamamına el konulmasına, dağıtım ve satışının yasaklanmasına, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 6/son maddesi uyarınca yayınının 1 ay süreyle durdurulmasına” karar vermiştir. Karara aynı mahkeme nezdinde 10 Aralık tarihinde yapılan itiraza henüz yanıt verilmemiştir.

Şikâyete konu olan “Vatanı Savunmak Suç, Bölücülük ve Casusluk Serbest, Türk Ordusuna Tasfiye Harekâtı” başlıklı yazı okunduğunda, derginin desteklediği ileri sürülen terör örgütünün Ergenekon olduğu anlaşılıyor.

DIŞ DÜNYADAKİ ELEŞTİREL BAKIŞI TEYİT EDECEK

Aydınlık dergisinin dünya görüşüyle ve yayıncılık anlayışıyla aynı dalga boyunda olan biri değilim. Ancak bir derginin, atfedilen suç ne olursa olsun, bir ay süreyle kapatılmış olmasını da demokrasi anlayışım çerçevesinde kabullenemiyorum.

Mevzuata bakıldığında, ilgili yasaların, mahkemeleri, bu tür yaptırımlar uygulayabilmelerini mümkün kılan oldukça geniş yetkilerle donattığı gerçeğiyle karşılaşıyorsunuz.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), yaptığı açıklamada Aydınlık’la ilgili kararın “12 Eylül hukukunun uygulamaya koyduğu yayın durdurma yanlışının günümüzde de sürmekte olduğunu” gösterdiğine dikkat çekti.

Haberin Devamı

TGC, kararın “Türkiye’de basın özgürlüğü vardır” şeklindeki açıklamaların gerçeği yansıtmadığını belgelediğini de söyledi. Burada yapılan göndermenin, geçen hafta Washington’da “Türkiye’de basın özgürlüğüyle ilgili bir sorun yoktur. Türkiye’de basın özgürlüğü ABD’dekinden de ileridedir” şeklinde konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a gittiği şüphesiz.

Aydınlık hakkındaki kararın muhtemel bir sonucu, gerek AB’nin son ilerleme raporu, gerek ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yıllık insan hakları raporunda ortaya konan Türkiye’deki ifade özgürlüğüne ilişkin eleştirel bakışı dış dünya nezdinde teyit edecek olmasıdır.

IPI’NIN ÇAĞRISI: HÜKÜMET YASALARI DEĞİŞTİRSİN

Haberin Devamı

Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) de bir açıklama yaparak, Aydınlık’la ilgili yaptırımın Türkiye’de 2009 yılındaki üçüncü yayın durdurma kararı olduğunu, daha önce “Günlük” gazetesinin yayınının da haziran ve ağustos aylarında iki kez durdurulduğunu hatırlattı. IPI Direktörü David Dodge ise şöyle konuştu: “Bu tür gazete kapatmalarının tekrarına izin verilmemelidir. Hükümet, mahkemelerin bu tür keyfi kararlar alabilmelerini izin veren yasal sistemi düzeltmelidir. Aydınlık’ın durumunda, bu derginin yaptığı habercilikten dolayı misilleme gördüğü şüphesi doğmuştur.”

Neresinden bakılırsa bakılsın, Aydınlık’ın yayınının durdurulması basın özgürlüğü açısından problemli bir durum olarak beliriyor. Ayrıca bir yayın organının maruz kaldığı bu yaptırım karşısında sergilenen büyük suskunluk, Türkiye’deki çifte standartların altını çizmesi açısından örnek bir olay olarak karşımızda duruyor.

Yazarın Tüm Yazıları