Askeri darbe ve müdahalelerin hiza ve istikameti

AĞUSTOS 1948’den bu yana gazete okuruyum. Bu süre içinde gazete yazarlarının çoğunun tartışma sanatından habersiz olduklarını gördüm. Bu kanım iyice pekiştiği için Hürriyet Gazetesi’nde yazmaya başlarken hiçbir yazarla tartışmamayı ilke edindim.

Bazı yazarların adlarını anmam, düşüncelerini eleştirmem onlarla tartışmak istediğim için değildir. Tarih için bir tutanak denemesidir.

Edebiyat dünyasında olduğu gibi gazetecilikte de bütün sloganları, tabuları, klişeleri, konfeksiyonları, tapon taşeron mallarını irdeliyorum.

Bu nedenle askeri darbe ve müdahaleler konusunda düşünmeye çalışırken, başkalarını da düşünmeye davet ettim. Çünkü askeri darbelerin sırf demokrasiye düşmanlık olsun diye yapıldığına ilişkin klişe ve konfeksiyonların doğru ve gerçekçi olmadığı kanısındayım.

Gazete yazarları, savlarım üzerine düşünmek yerine benim askeri darbeleri aklamak istediğimi ileri sürdüler. Ne demek istediğimi anlamadılar; çünkü yazılarım klişe kodlar üzerine bina edilmemişti.

ABD ASKERİ YEMİNİ

27 Mayıs, Cumhuriyet’in temel değer ve nitelikleriyle oynanmasına alışkın olmayan TSK’nın Cumhuriyet rejimini koruma ve kollama girişimidir. Hazırladığı anayasa, o zamana kadar var olan dünya anayasalarının en özgürlükçü, en demokratik olanlarından biridir.

Bu cümleme hemen gene klişe tepkiyle karşı çıkılabilir: ‘Demokrasilerde askerin böyle bir görev ve yetkisi olamaz’ diyebilirler ve akan suların duracağını sanırlar. Ben de o zaman ABD askerlerinin göreve başlarken ettikleri yemini yazarım buraya:

‘I, (Scott Hill,) do solemnly swear (or affirm) that I will support and defend the Constitution of the United States against all enemies, foreign and domestic....’ (Ben, Scott Hill, iç ve dış bütün düşmanlara karşı ABD Anayasası’nı koruyacağıma ve kollayacağıma bütün kalbimle yemin ederim...)

Scott Hill, ABD Anayasası’nı nasıl koruyacak acaba?

27 MAYIS’IN FARKI

Bir başka klişe düşünceyi hemen düzeltelim: 27 Mayıs dışında kalan üç müdahalenin Türk solunu yok etmek için yapıldığı ileri sürülür. Bu sav bir vehim ve böbürlenmedir. 12 Eylül ve 12 Mart müdahaleleri, 27 Mayıs ile bozulan oyunun, dolayısı ile Menderes rejimi için hazırlanan programın restorasyonu için yapılmıştır. Bu restorasyon sırasında her zaman sol ve zaman zaman milliyetçi sağ sertçe zapt-u rapta alınmıştır.

Bu nedenle düşünelim: 12 Eylül, 12 Mart ve 28 Şubat müdahaleleri olmasaydı, AKP iktidarı imal edilip Türkiye, Avrupa Birliği’ne üye adayı yapılabilir miydi? 27 Mayıs dışında kalan bütün askeri müdahaleler devletçi ekonominin yerine liberal serbest piyasa ekonomisini yerleştirmek ve dış politikada ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ ilkesinin yerine başka bir ‘şey’ getirmek için yapılmıştır.

BEN NE YAPIYORUM

Söz konusu üç yazımı, insanları bu paragrafta özetlediğim düşünceye yönlendirmek için yazmıştım. Basının büyük bir bölümünün klişelerle düşünmeye alışkın olduğu gerçeğini unutmuşum. Şimdi ben ne yapıyorum: Askeri müdahalelerin geri planı üzerine mi düşünüyorum, yoksa askeri darbeleri övmekte miyim? (Devam edecek.)
Yazarın Tüm Yazıları