Asker-sivil dengesi değişiyor

Son aylardaki gelişmeler ve özellikle de Kıbrıs konusundaki tutumuyla TSK, ülke yönetiminde bir zamanlar doldurduğu boşluğu hükümete bıraktığını gösterdi. Sivil-Asker ilişkilerinde yeni bir denge kuruluyor.

Yıllardan beri sürdürdüğüm şöyle bir gözlemim vardır:

“... Türk Silahlı Kuvvetleri darbeci değildir. Hedefi iktidara el koyup ülkeyi tek başına yönetmek hiç değildir. Sivil hükümetler ülkeyi yönetemedikleri, kargaşa çıktığı, koalisyonlar nedeniyle kararların alınamadığı dönemlerde boşluklar doğar. TSK işte bu boşlukları doldurur. Örneğin, Özal zamanında sivil hükümet yönetimde boşluk bırakmayınca, Asker de geri plana çekildi. Ne zaman ki koalisyonlara gidildi, o zaman yine ön plana çıktı...”

Bu gözlemim hala geçerlidir ve son bir örneğini de şu sıralar tekrar yaşıyoruz.

TSK’nın ülke siyaseti üstündeki ağırlığı en son 1993-2003 döneminde hissedilmiştir.

Refah oylarının yükselişi ile başlayan, Çiller-Yılmaz kavgalarıyla gerilen ve nihayet Çiller-Erbakan koalisyonu ile noktalanan dönemde bütün gözler TSK’nın üzerindeydi. Bu duruma hepimiz de alışmış, Askerin siyasetin bir parçası sayılmasını doğal karşılar olmuştur.

Bürokrasi hiç gerekmese dahi, “ne olur, ne olmaz” diye herşeyi MGK’dan sorardı.

Ancak herşey 2003 Kasım seçimleriyle değişti.

Sabıkalı olmalarına, kuşkuyla gözlemlenmelerine rağmen AKP’lilerin kazandıkları seçim ve elde ettikleri çoğunluk, dengelerin bozulabileceğinin ilk işaretini vermişti.

Ardından, Irak savaşı patladı.

Amerikalılar ile müzakerelerin yapıldığı dönemden, ünlü tezkere olayına kadar geçen süre ve özellikle Kuzey Irak’ta özel kuvvetlerimize mensup subaylarımızın kafasına çuval geçirilip tutuklanması asker-sivil dengesini bozdu.

Askerin ön plandaki, pırıltılı görüntüsü Kuzey Irak’ta yaşanan olaylarla erezyona uğradı. Bazı kuvvet komutanlarının yaptıkları “kimse kırmızı çizgilerimizin ötesine geçemez” tipi açıklamalar, TSK’ya çok pahalıya mal oldu. Herkes Kuzey Irak politikalarının yıllardan beri Genelkurmay tarafından oluşturulduğunu, sivil kadroların (Dışişleri ve Başbakanlık) devre dışı bırakıldığını biliyordu. Bu politikalar çökünce de, fatura TSK’ya çıktı.

Bütün bu gelişmeler sırasında, bir de TSK-PENTAGON kavgası yaşandı. Washington’dan kaynaklanan eleştirilerin hedefi ilk defa Genelkurmay idi. Adeta sarsılmaz sayılan bir duvar, bir tabu yıkılıyordu.

Bu olay da Türkiye’deki Sivil-Asker dengesini etkiledi.

KIBRIS ADETA ÖNEMLİ KALE İDİ

Kıbrıs sorunu, bu dengelerdeki en önemli kalelerden biriydi. Annan planıyla birlikte başlayan süreçte, TSK’nın önemli bir bölümü Annan’lı çözümü içine sindiremedi. Bu görüşlerini de bazen açıkça, bazen basındaki sözcüleriyle seslendirdiler.

Hükümet bu süre içinde iki noktaya çok dikkat etti.

- Askeri devre dışı bırakmiş izlenimi vermedi. Aksine görüşlerini sık sık aldı, ancak direktifleri Genelkurmay’dan alıyorlarmış görüntüsü de yaymamaya dikkat etti.

- Kararını verdikten sonra, çözüm için gereken tüm adımları cesurca attı. Asker ne derse desin, en iyi çözüm formülünü bulup imzalayacağını gösterdi.

Sonuç, Pazartesi günkü MGK toplantısında çıktı.

MGK’nın Asker kanadı, içlerine sinmese dahi, siyasi kararın hükümet tarafından anılacağını açıkladı.

Bildiri, Asker-Sivil dengelerinde yeni bir ince ayar yapıldığının işaretiydi.

Hükümet boşluk bırakmamış, Asker’de herhangi bir zorlamaya girmemişti. İçine sinmese dahi, çözüm formülünü onaylamıştı.

ORG ÖZKÖK’ÜN ÖNEMLİ ROLÜ

Tabii bu ince ayara ulaşılmasında, TSK açısından en önemli rolü Genelkurmay Başkanı Org. Özkök’ün oynadığı ısrarla söyleniyor. Son 2 yıldır (özellikle Kıvrıkoğlu döneminden Özkök dönemine geçildikten sonra) TSK ile çeşitli toplantılara katılan bürokrat ve siyasiler, iki komutan arasındaki yaklaşım farkının ne kadar büyük olduğuna ve Özkök Paşa’nın TSK içindeki çeşitli eğilimleri kontrol altında tutmaktaki maharetinin büyüklüğüne dikkat çekiyorlar.

Ne olursa olsun, bugün gelinilen noktada artık MGK’nın eski gücü veya korkutuluculuğu kalmamıştır. Sivil-Asker dengesi yavaş yavaş normale dönmektedir.

Ancak bu durum kimseyi yanıltmasın.

Eğer günün birinde AKP’nin başı döner ve Türban, İmam Hatip gibi konular başta olmak üzere, ülkenin laik düzenini bozacak adımlar atmaya başlarsa, bu dengeler yine bozulur.

Bu defa Asker tüm sivil toplum örgütlerinin desteğini de yanında bulur.

İyisi mi, araba doğru yola çıktı. Gidişi bozmayalım, arabayı yine devirmeyelim...

* * *

(Bu yazı, Posta Gazetesinde ve aynı gün Hürriyet Gazetesinin tüm dış yayınlarında, Hürriyet internet sitesinde (www.hurriyetim.com.tr) Milliyet internet sitesinde (www.milliyet.com.tr) ve Daily News ekibi tarafından tercüme edildikten sonra hem ana gazetede, hem de Daily News internet sitesinde (www.turkishdailynews.com.) yayınlanmaktadır.)
Yazarın Tüm Yazıları