(İmkânınız varsa, bir ney eşliğinde, yüksek sesle okuyun bu şiiri. Ve Yunus’un nasıl dalga dalga büyüyerek, silinip sözü sanki Tanrı’ya bıraktığına, devleşerek ene-l-hakk deyişine ve son beyitteki düşüşün güzelliğine dikkat edin. Ve tabii bu mucizevî Türkmen kocasının, Avrupa’yı Engizisyon’un yakıp kavurduğu 13-14. yüzyıllarda yaşadığını da unutmayın!)
Haber eylen aşıklara, aşka gönül veren benim
Aşk bahrısı olubanı, denizlere dalan benim
Deniz yüzünden su alıp, sunuveririm göklere
Bulutlayın seyran edip, arşa yakın varan benim
Yıldırım olup şakıyan, gökte melâik dokuyan
Bulutlara hüküm süren, yağmur olup yağan benim
Gördüm göğün meleklerin her biri bir işte imiş
Hak çalabın zikrin eden, İncil benim Kur’an benim
Gördüm diyen değil gören, bildim diyen değil bilen
Bilen oldur gösteren ol, aşka esir olan benim
Benim canım uyarıktır, dost yüzüne bakan benim
Hem denize karışmaya ırmak olup akan benim
Irmak gibi ben çağlarım, gâh gülerim gâh ağlarım
Nefsim ciğerim dağlarım, kibrükini yakan benim
Ben Hazret’e tuttum yüzüm, ol aşk eri açtı gözüm
Gösterdi bana kend’özüm, âyetikül denen benim
Şâh didârın gördüm ayan, hiç kümansız belli beyan
Kâfir ola inanmayan, ol didâra bakan benim
Bu cümle canda oynayan, damarlarında kaynayan
Külli dillerde söyleyen, külli dili diyen benim
Şerh benim hükmümdedir, her kanda ben oturmuşum
Mülk benim emrimdedir, yıkan benim yapan benim
Evvel benim âhır benim, canlara can olan benim
Azıp yolda kalmışlara Hızır medet eren benim
Halk içinde dirlik düzen, dört kitabı doğru yazan
Ak üstüne kara dizen, ol yazılan kuran benim
Yunus değil bunu diyen, kendiliğidir söyleyen
Kâfir dürür inanmayan, evvel âhır heman benim
*
Adımı Yûnus taktım, sırrım âleme çaktım
Bundan ileri dahi, dilde söylenen benim