Aşk, bir depresyondur

Bodrum'daki teknesinde önceki gün aniden fenalaşan ve dün de İstanbul Alman Hastanesi'ne getirilen Fikret Kızılok, arkadaşımız Yener Süsoy'la yaptığı röportajda özel yaşamı hakkında açıklamalarda bulundu. ‘‘Marksistten öte komünist’’ olduğunu söyleyen Kızılok, güncel siyaseti de eleştirdi.

Evlendiğim 2 kadını da sevdim

Yener'ciğim, aşk diye bir şey yok, sevgi var. Aşk bir depresyon hareketi, insanın kendine ayna tutması, üstelik geçici. Hazır olan bir şeyi içmek gibi bir şey. Sevgi ise gittikçe yukarıya çıkan, doldurdukça kıymetli olan bir şey. Ben iki evliliğimdeki kadını da sevdim. Birincisinin kıymetini anlamadım, çok gençtim,

26 yaşındaydım ve kendimle meşguldüm.

Şeyda 12 yıllık bu evliliğimizden bana çok güzel bir çocuk verdi. Yağmur şimdi 23 yaşında, Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi 3. sınıfta. Okulunun en iyilerinden biri, bana nasihat verecek kadar da olgun ve de çapkın. İkinci eşim Dicle'yle 1993'te evlendik. Mimardı, muhterem bir insandı. mesleğini yapmadı, vejetaryenlikle ilgili kitap yazdı, fotoğrafçılıkla uğraştı.

En beğendiğim siyasetçi İsmail Cem

En beğendiğim siyasetçi İsmail Cem. Ciddi bir insan, politikayı, bakanlığını çok temiz yapıyor.

Süleyman Demirel, Türkiye Cumhuriyeti'nin gelmiş geçmiş en büyük demagogudur. Türkiye'nin siyasi taşlarını kötü yönde bile bile değiştirdi, ülkenin altını üstüne getirdi. Yüzüme baka baka yalan söyledi. Nerede iki anahtar?.. Ödünç oy diye bir şey olur mu kardeşim? Demirel klibini bütün bunları anlatmak için yaptım.

İkinci cumhuriyetçileri hiç sevmiyorum. İlkinin cılkı mı çıktı, 70 senelik taptaze bir Mustafa Kemal hálá dimdik ayakta. Hiç Mustafa Kemal'in yanıldığını gördün mü? Çevremiz duman olmuş, dipdiri bir Türkiye ayakta duruyor. Altyapısı taş gibi sağlam duran bu cumhuriyeti bırakacağım, ikinci cumhuriyetçi olacağım, hadi canım sen de.


28 Şubat doğrudur az bile yapılmıştır

Türkiye Cumhuriyeti ordusu olduğu sürece bu ülkede şeriat olmaz. Erbakan beş sene iktidarda kalsaydı, başka bir Türkiye'yle karşılaşabilirdik. 28 Şubat çok doğrudur, az bile yapılmıştır. Fazilet Partisi bir değil iki defa kapatılsaydı, daha iyi olurdu.

Ecevit'in çizgisi zikzaklarla dolu

Ecevit'i çok severim, iyi bir şairdir falan ama, siyasal çizgisi zikzaklarla dolu. Fethullah'ın nasıl bir mürteci olduğunu bilmiyor mu, bal gibi biliyor. Böyle bir adamdan alacağı oy ne işe yarayacak? Tabii ki on senede bir durdururlar adamı. Bülent beyin çekilmesi yetmez, bu Meclis'in tamamen lağvolması lazım. Hemen siyasi partiler yasası değişecek.

Bahçeli, ılımlı ve dürüst insan

Devlet Bahçeli'nin son 15 yıldır nereden nereye geldiğini iyi biliyorum. 22 yaşında ülkücü harekete heyecanla girmiş ama, sonrasında kendini iyi tartıp planlamış. Bahçeli bence ılımlı ve dürüst bir insan. Uzlaşmanın ne olduğunu ve kıymetini biliyor.

Erbakan, Türkiye'yi dinamitleyen adam

Erbakan Türkiye Cumhuriyeti'ni temelinden dinamitleyen adamdır. Adam, Türkiye'deki bir konuşmasında ‘‘Çok mutluyum, Mekke ile Medine arası yemyeşil olmuş’’ dedi. Kardeşim söylediğin Amasya-Yozgat arası mı ki mutlu oluyorsun? Bu kadar Arap tutkunu, siyasi şizofreni var. Tayyip de yenilikçi filan değil, o da bu oyunun bir parçası.

Yılmaz iyi niyetliydi

Mesut Yılmaz işe pırıl pırıl başlamak istedi ama, sonra Türkiye'deki siyasetin ne olduğunu gördü, çözdü, devam etti ve işler dejenere oldu.

Bu meclistekiler birbirini aklıyor

Nerede bilmem ne varsa bu Meclis'in içine sokulmuş, yarısından çoğunun suç dosyası var, hepsi birbirini aklıyor. Bunlar kendiliklerinden yeni bir anayasa yapamazlar, bunu ancak bir darbe yapar. Böyle bir darbeyi beklemediğim için bir zaman daha sürüneceğiz. Ya da çok büyük bir ekonomik dar boğaza gireceğiz, bizi savaştıracaklar, o sırada siyasi tablo değişecek.

Bugüne kadar siyasete girmem için çok teklif geldi ama, sahtekár olamadığım için kabul etmedim. Girer girmez okuması yazması olmayan bir ilçe başkanı sana emredecek. Bu sistem değişecek, ne kadar direnirlerse dirensinler.

Kader beni ilgilendirmez

Türkçeyi kendime göre kullanmaya ‘‘Zaman Zaman’’dan sonra başladım. Ben anlamı yüklerken içindeki bütün duyguları kendime göre anlatırım. Kendimi böyle buldum, kelime de üretiyorum. söz gelimi ‘‘görsemek’’ gibi. Çoğu kimse belki bunu anlamıyor, halbuki çok anlaşılacak, çok arı bir Türkçe. Benim artık küçük kelimelerle uğraşacak halim yok. Yaşamadığım bir boyutun şarkısını yapmak istemiyorum. Mesela ben yukarıya direkt bağlı olduğum için kader beni ilgilendirmez. Onun için kaderle ilgili bir şarkı yapmam ve kendimi kadere bırakmam. Bu yüzden plaklarım çok satmıyor. Son yıllarda 7 tane CD yaptım, her birinin tirajı 50-60 bin arasında kaldı. ‘‘Yana Yana’’ ise 8 senede 200 bin sattı, hálá da satıyor. Ben klasikleşmedim; klasik müzik, müze müziğidir. Yeni çağ insanları müzelere gidip Mozart'ı, Beethoven'ı dinliyor. Ben hangi sevginin, hangi sorunun içindeysem onun şarkısını yapıyorum.

Marksist ötesi komünistim

Ben Marksist’in daha ötesinde bir komünistim. Marksizmin bilimsel yanı beni ilgilendiriyor, ekonomik yanı değil. Kentli olduğumu unutup işçilere ‘‘Ben de sizdenim’’ demedim, militanlık yapmadım. Beni onların çocuklarının geleceği ilgilendiriyor. Bugünler kimseyi aldatmasın, dünya yakın gelecekte kendini yeniden arındırmak zorunda kalacak. O arındırma içinde siyasal akımlar da yer değiştirecek. Kapitalist ülkelerin içindeki düşünen insanlar yavaş yavaş baş kaldıracak. Ozon delindi, yarın öbür gün oksijen darlığı başlayacak. Hesaplanmış ki, 17 sene sonra temiz oksijen yüzde 23 azalacak. Amerika bugünkü egemenliğini daha ne kadar götürebilir, kaç tane daha araba ihraç edebilir? Bu yüzden kapitalist ülkelerin kendi içlerinde bir siyasal çözülme olması kaçınılmaz. Dünyada henüz büyük projeler yapılmış değil. Şimdi tüketme zamanı. Ne zaman ki çevre bitecek, o zaman bizim işimiz başlayacak.

Sadun Boro babam gibidir

Kalamış'lıyım, deniz sevdası bana babadan miras. Çocukken hep babamın teknesinde kalırdım, sadece yemek zamanları zorla eve getirirlerdi. Babamın erken yaşta ölümünden sonra denizciliğin ötesini, hayatın gerçeklerini akrabam olan Sadun Boro'dan öğrendim. O bana hep ‘‘Seni mutlu edecek anları asla erteleme’’ dedi. Kadınlar için ‘‘Kibrit kadar kafaları vardır’’ derdi. Çoğu zaman Sadun ağabeyle İngiliz Limanı'nda aynı şamandıraya bağlanıp günlerce beraber oluruz. Ben bu kamaralardan kurtulamadım. çünkü buraları daha samimi, daha evcil. Şu yumuşacık yatağımda tabiat sallıyor beni. Diş hekimliğini de bunun uğruna bıraktım.


Hayati tehlikeyi atlattı

BODRUM'da kalp ritmi yükselmesi nedeniyle hastaneye kaldırılan Fikret Kızılok, dün THY uçağı ile İstanbul'a getirildi. Kızılok'a uçakta iki de doktor eşlik etti. Alman Hastanesi'ne kaldırılan sanatçının hayati tehlikeyi atlattığı bildirildi. Kızılok'u, oğlu Yağmur'un yanı sıra, ayrıldığı eşi de yalnız bırakmadı. Sanatçının rahatsızlığını duyan dostları hastaneye akın etti.

Getirildiği Alman Hastanesi'nde kontrol altına alınan Kızılok'un doktoru Kardiyolog Prof. Dr. Yılmaz Nişancı, ‘‘Stabin, yani kalbin hızlı atışı normale döndü. Kalbinde pil bulunan Kızılok'a şu an ameliyat gerekmiyor. Kendisi yoğun bakımda 10 gün kalacak. Monitöre bağlı olarak takip ediyoruz. ilk tedaviler yapıldı. Hayati hiçbir tehlikesi yok’’ dedi. Kızılok, 106 kiloya çıktıktan sonra perhiz yaparak 21 kilo vermişti.


Yazarın Tüm Yazıları