Arşın oradaysa Fenerbahçe burada

NURSUNA ve Salih Memecan’ın evinde Başbakan’la yenilen yemek konusuna hiç girmedim.

Çünkü daha önce Can Paker’in evindeki yemekle ilgili birkaç ayrıntıyı aktardım diye başıma gelmedik kalmadı.

Ağzı bozuk arkadaşlarımızdan epey hakaret de yedik.

O nedenle bu defa bu konuya girmek konusunda çok da iştahlı olmadım.

Ancak önceki akşam öğrendiğim bir ayrıntı, bende tam anlamıyla "şeytan dürttü" etkisi yaptı.

Doğrusu pek araştırmadım, belki bazı yazılarda bu ayrıntıya yer verilmiştir.

Yine de işin içine Fenerbahçe girdiği için ilginizi çeker diye düşündüm.

* * *

O akşam masada Fenerbahçe konusu da açılmış.

Ali Koç, Başbakan Erdoğan’a şöyle bir espri yapmış:

"Türk ekonomisinin son 10 yıllık durumuna bakıldığı zaman şöyle ilginç bir korelasyon gözleniyor: Fenerbahçe’nin iyi gittiği yıllarda Türk ekonomisi de iyi gidiyor. Fenerbahçe’nin durumu iyi olmayınca Türk ekonomisinin performansı da düşük oluyor."

Bu analizi yaptıktan sonra Başbakan’a şunu söylemiş:

"Eğer ekonominin düzelmesini istiyorsanız, dua edin Fenerbahçe’nin durumu düzelsin."

Bu konuşmanın üzerinden 1 aydan çok zaman geçti.

Fenerbahçe’nin durumuna bakınca, şöyle bir tablo var önümüzde.

O günlerde takımın durumu çok iyi değildi.

Ama Galatasaray maçından sonra hafiften bir yükselme var.

Ligde puan cetveline bakarsanız, şanslar aşağı yukarı eşitlenmiş durumda.

Yani Fenerbahçe, şampiyonluk şansını sürdürüyor.

Türk ekonomisinin performansına bakarsak, orada da şöyle bir gidişat var.

Türk parasının dolar karşısındaki düşüşü durmuş, hatta biraz istikrara kavuşmuş gibi.

Borsadaki düşüşler de yavaşladı.

Yani Fenerbahçe’nin durumuna benzer bir tablo var diyebiliriz.

Tabii Ali Koç’un kehanetinin doğru çıkıp çıkmayacağını sezon sonunda daha iyi anlayacağız.

* * *

İşin şakasını bir tarafa bırakırsak, ekonomik kriz Türkiye açısından oldukça kritik bir döneme giriyor.

Fenerbahçe’nin başında Aragones var, Türk ekonomisinde ise Başbakan Tayyip Erdoğan.

Şimdi hem Fenerbahçe hem Türk ekonomisi açısından gerçek anlamda "iyi yönetim" dönemi başlıyor.

Başbakan’ın ekonomi politikalarındaki performansını, bu dönemdeki yönetim başarısıyla ölçeceğiz.

Neden derseniz, hepinize Hürriyet Ekonomi sayfasında dün başlayan Ayşegül Akyarlı Güven’in yazı dizisini okumanızı tavsiye ederim.

Herkesin anlayacağı dilden ekonomik krizi anlatıyor.

Geçtiğimiz 7 yıl, bütün dünyada ekonomilerin çok iyi gittiği yıllardı.

Dünyada inanılmaz bir sanal para bolluğu vardı.

Dünya ekonomisinin gerçek değerinin yüzde 40 üzerinde káğıt piyasalarda elden ele, ülkeden ülkeye dolaşıyordu.

Teknolojik gelişmeler nedeniyle malların fiyatları düşmüştü.

Ucuz emek sahibi ülkelerin devreye girmesiyle malların fiyatları düşmüş, bütün dünya bir "Walmart pazarı" haline gelmişti.

Enflasyonu çift haneli ülke neredeyse kalmamıştı.

* * *

Bu konjonktür birçok ülkede iktidarların başındaki insanlarda yanlış bir izlenim doğmasına yol açtı.

Her biri kendisini Nobel ekonomi ödülü alabilecek kabiliyette birer "iktisat sihirbazı" sandı.

Dünya ekonomisinin kendi kendini yönettiğini unutup, bu küresel performansı kendi performansları sanıp egolarını iyice şişirdiler.

Oysa yönettikleri ülkeler de bu küresel Kastelli’lerin yarattığı saadet zincirinin birer halkasıydı.

Bunu göremediler.

Sonunda o saadet zinciri koptu.

Hem de en kuvvetli halkasından koptu.

Kuvvetli halka kopunca zayıf halkalar da tarumar oldu.

Şimdi dünya yeniden "reel ekonomiye" dönüyor.

* * *

Şimdi hepsinin önünde tarihi bir fırsat var.

Ülkelerini ekonomik krizden çıkaracak "management kabiliyetine" sahip olup olmadıklarını göreceğiz.

Kemal Derviş, bundan 8 yıl önce bunu başarmıştı.

Sıra Başbakan Erdoğan’da.

Arşın oradaysa, Fenerbahçe burada...
Yazarın Tüm Yazıları