Arkası yarın, peki yarın var mı?

Güncelleme Tarihi:

Arkası yarın,  peki yarın var mı
Oluşturulma Tarihi: Nisan 27, 2017 15:14

Enver Aysever, yeni romanı ‘Gece Bekçisinin Rüyası’nda beş ana karaktere ses olurken, günlük politik karmaşayı da esere dahil ediyor.

Haberin Devamı

Attilâ İlhan, Enver Aysever’e bir gün şöyle der: Kahramanlarını nerede ve hangi kılıkta bulacağın belli olmaz.
İşte ‘Gece Bekçisinin Rüyası’nda tam da böyle olur. Bağdat Caddesi’nde arkadaşlarıyla laflarken fark ettiği bir garson kız, onun karakteri A.’nın da ilham kaynağı oluverir. Viyana’da gördüğü bir psikanaliz odası ve oradaki sandalye yine kitabındaki ruh hekimine modellik yapar.
Aysever, romanını yazma sürecini anlattığı bir yazısında son bölümü Londra’da yazdığını söylüyor. Ona eşlik edense Virginia Woolf oluyor. Ancak o sanki bu iki edebiyatçının Londra kafelerindeki edebi ‘arkadaşlığı’ndan çok önce kitabın ta başlarında selamlıyor Woolf’u, “İnsanın kendine ait bir odası olması kolay sağlanamayacak bir imkândır (...) Gizlenmek için, düşünmek için, hayal kurmak ve oynaşmak için oda önemli. Yazmak içinse ayrıca önemli” diyerek...
Aysever’in romanında beş kahraman var. Biri sesini yitiren kadın, diğeri kadının zihninde kaybolan bir ruh hekimi, İstanbul’a seslenen aktör, valizi elinde, rüyalarını üç kişilik gören yaşlı komşu ve onlara “Size güzel şarkılar çalmak isterdim” diyen bir radyo.
En dikkat çeken karakterimizse A. Gözünüzde canlansın diye, kendine ait odasında hasta görmediği zamanlar radyo dinleyen ‘ruh hekimi’nin cümlelerine başvuralım: “Kapıdan giren genç kadının şaşırtıcı görüntüsü irkiltti beni önce. Kısacık kesilmiş saçları, hani neredeyse makineyle alınmış ense ve yanlar, öne doğruysa perçem gibi düşürülmüş. Kopkoyu bir gri, neredeyse laciverde yakın bakışlar. Gözler sürmeli gibi, sadece onlar öne çıksın istenmiş sanki, dudaklar kendiliğinden kırmızının bir tonu. Sanki keş birinin morarmış ağzı bu. Kollar kaslı, bakışlar keskin, tavır erkeksi...”
Aysever, bu romanında da memleket hallerini satırlarına yansıtıyor. Kâh “o anneler de konuşmayı çoktan unutmuş, işitmekten vazgeçmişlerdi” dediği ‘Cumartesi Anneleri’nin yanına varıyor, kâh Kanun Hükmünde Kararname’lerle işinden olanlara, 15 Temmuz’a gidiyor. Sonra bir karakter çıkıveriyor ortaya ve “Lan özgürlük diye diye sı.tılar memleketin içine” diyor. Bu karakter bizi artık her gün karşılaştığımız ve umudumuzu yitirmemize sebep olanlara götürüyor.
Dahası var...
“Siz üstü gazeteyle kapanmış cesedin yanından geçeceksiniz önce, kiminiz evde gözyaşı dökecek, kederle haykıranınız olacak. Evi sıcak ekmek kokmayacak bir daha Malatyalı Yaban’ın. Kanı sızacak, iz olacak kaldırıma ve o gün memleketinizde beyaz bere satışları patlama yapacak...” İşte bu cümleyle Hrant Dink’in dostluğunu anımsayan, onu bizler gibi sevenlere, büyük harflerle “Unutmayacağım” dedirtiyor.
Aysever’in kitaplarında sık rastlarsınız. Çoğu zaman her cümleyi öncesi ve sonrasındakinden bağımsız da düşünebilirsiniz. O cümlede kalabilir, hayattaki/hayatınızdaki karşılığına bakarsınız. “Yarım kalmış adamlar çağındayız”, “Ne yeni bir hayat kuracak gücüm var, ne de memleketimden kovulmaya katlanacak bir ruhum” gibi cümlelerde uzun süre kalabilirsiniz.
Bol edebiyat ödüllü Enver Aysever’in romanı ‘Gece Bekçisinin Rüyasısı’nı tavsiye ederim.

GECE BEKÇİSİNİN RÜYASI

Arkası yarın,  peki yarın var mı

Enver Aysever
Doğan Kitap, 2017
176 sayfa, 16 TL.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!