Arjantin lobisinin krizoburları da başaramadı

ARJANTİN olayı patladığı günden beri Türk basınını ve bazı siyasetçileri hayretle izliyorum.

Meğer bu ülkede ne kuvvetli bir ‘‘Arjantin lobisi’’ varmış. Daha doğrusu, ‘‘Türkiye'yi Arjantin'e benzetmek isteyen’’ bir lobi.

Türkiye bir türlü Arjantin'e benzemedi diye üzülenler mi dersin, ‘‘Yok mutlaka benzeyecek’’ diyenler mi dersin, ama hakikaten kuvvetli bir lobi.

Ne yazık ki Türkiye bu ‘‘krizoburları’’ bir türlü tatmin edemiyor.

Ülke bir türlü Arjantin'e benzeyemiyor.

Borsa yine yükseliyor, dolar yine düşüyor.

Krizoburlar da öfkelerinden iyice azgınlaşıyorlar.

Sizi mutsuz ediyor ama, ne yapalım ki, Türkiye iyiye gidiyor.

Çünkü ödevini Arjantin'den daha iyi yapıyor.

Popülist politikalara teslim olmuyor, yıllar önce yapılması gerekenleri geç de olsa bugün yapıyor.

SUSUP BEKLEYELİM

Daha gidecek epey yolumuz var.

Katlanılacak epey ıstırap, yaşanacak epey dram var.

Katlanacağız ve yaşayacağız.

Çünkü başka çaremiz yok.

Kimse de çıkıp ‘‘Biz demiştik’’ demesin.

Türkiye'de son 10 yılın devlet yönetiminde kimler varsa, bundan herkes sorumlu.

Dolayısıyla yapılacak en dürüst hareket, ‘‘susup beklemek’’ olacaktır.

Bir an düşünelim.

Türkiye, Arjantin'e benzerse bundan kim yararlı çıkacak?

İşsiz kalan, geçim sıkıntısı çeken insanlar mı?

Hayır, onların durumunda hiçbir değişiklik olmayacak.

Peki sendikalar mı?

Hayır, çünkü daha binlerce üyesi işsiz kalacak, aidatları sıfıra inecek.

Muhalefet partileri mi?

Bu soruya ancak başka bir soruyla cevap verebileceğim.

Arjantin felaketine uğramış bir demokrasi yaşamaya devam edebilir mi?

İşte o yüzden halkın ortak aklı, Arjantin lobisinin krizoburlarının gürültüsüne kulaklarını kapıyor.

KRİZDEN ÇIKACAĞIZ

Dolar sakinleşti.

Ne tepelerde yaratılan suni krizler, ne de Arjantin tipi felaket tellalları doları etkileyebiliyor.

Dolar birçok şirketin yıl sonu için hesapladığı kurun altında kalacak.

Çünkü şirketlerin çoğu doları 1.6 milyonun üzerinde bitecek diye hesaplamıştı.

Dolayısıyla bu durum yıl sonu bilançolarını biraz da olsa olumlu etkileyecek.

Gelecek yıla daha umutlu başlamalarına yol açacak.

Eğer çok büyük hatalar yapmazsak, negatif lobilerin etkisi sıfırlanacak ve Türkiye bu tarihi krizden yüzünün akıyla çıkacak.

Polisiye romandaki Güzin Abla

O cümleye Patricia Cornwell'in ‘‘Son İhtar’’ adlı kitabında rastladım.

Patricia Cornwell, Amerika'nın son yıllarda çıkardığı en başarılı polisiye yazarı.

Kitapları milyonlarca satılıyor.

Son zamanlarda ‘‘Karındeşen Jack’’ın kimliğini ortaya çıkarmaya çalışıyor.

‘‘Son İhtar’’ adlı kitabının Türkçe çevirisinin 185'inci sayfasında şöyle bir cümleye rastladım:

‘‘Sana bir liste yapayım doktor. Bunun sadece üç aylık bir dönemi kapsadığını da unutma. Richmond'a geliyor. Ben üniformaya geri dönüyorum. Birden ofisinde bir hırsız beliriyor. E-mail'lerine giren ve seni Güzin Abla'ya çeviren bir casus ortaya çıkıyor.’’

İşte bu bölümdeki ‘‘Güzin Abla’’ kelimeleri dikkatimi çekti.

Romanda bilinmeyen bir kişi, romanın kahramanı Kay Scarpetta adlı adli tabibin e-mail'lerine girerek, ona gelen sorulara cevap veriyor.

Yani, Güzin Abla'nın yıllardır Hürriyet'te yaptığı gibi soruları cevaplandırıyor.

Kitabın İngilizce orijinalinde herhalde ‘‘Güzin Abla’’ kelimesinin geçmesini kimse beklemiyor.

Öyleyse kitabı çeviren Taner Gezer, bunu hangi İngilizce ismin yerine koymuş?

Orijinalde ‘‘Dear Ebby’’ kelimeleri var.

O da Amerika'nın ‘‘Güzin Abla'sı’’.

Çevirmen, Amerika'da ünlü bir ‘‘medya psikoloğunun’’ Türkçe karşılığını ararken, bence yapılması gereken en doğru işi yaparak onu ‘‘Güzin Abla!’’ olarak çeviriyor. İşte ekonomi dilinde ‘‘marka olmak’’ buna denir.

‘‘Güzin Abla’’ bugün böyle bir Türk markasıdır.
Yazarın Tüm Yazıları