“ArGe”de “Arakla Getir” anlayışı artık tarih oluyor

Türkiye’deki kurumlar için ArGe’nin “Arakla Getir”den ya da “Arakla Geliştir”den, artık “Araştır Geliştir”e doğru evrildiğini görüyoruz.

Haberin Devamı

Eskiden iş adamları yurt dışında gördüğü bir ürünü satın alır, ülkeye dönünce sözüm ona ArGe birimlerindeki mühendis ya da teknikerlerin eline tutuşturur, “Alın bunu inceleyin ve benzerini yapın” derdi.

Bu yüzden sanki kopyacılık marifetmiş gibi “Filanca iş adamının, filanca ülkelerdeki fuarlara katılması yasakmış” şeklinde tevatürler dolaşırdı ortalıkta hep.

Bu çakma yeniklikçiliğe de utanmadan ArGe çalışması denirdi ülkemizde. Bu mantık uzun yıllar böyle devam etti.

O yüzden koca koca fabrika ya da üretim tesislerinin en küçük odalarının kapısında ArGe tabelası oldu yıllarca.

Bu anlayış yüzünden uzun yıllar yurt dışına beyin göçü oldu. İşte bu araklamacı kafa nedeni ile know-how ihraç eden ülke olmak yerine know-how ithal eden ülke olduk hep.

Haberin Devamı

Ve hep bu aynı kafa yüzünden dünya çapında katma değer üreten, ArGe’nin önemini kavramış, uluslararası ticarette ülkemizin yüz akı denebilecek, hepimizin artık adlarını ezbere bildiğimiz sınırlı sayıda kurumlar ya da gruplar oldu ülkemizde.

Teknolojinin ilerlemesi, iletişim kanallarının gelişmesi, Türk iş dünyasının da buna bağlı olarak zihniyet değişimi yaşaması ve artık kurumların başına daha iyi eğitim almış, dünya görüşünü şekillendirirken çağı yakalamış 2. Ve 3. nesil fertlerin geçmeye başlaması ile ArGe kavramı yeniden anlam kazandı ülkemizde.

Bugünlerde öne çıkan pek çok kurumda ArGe birimleri nerdeyse üretim alanı kadar yer kaplıyor. Pek çok grupta ArGe birimlerinde çalışan mühendis, bilim adamı ve tekniker sayısı neredeyse üretimdeki personel sayısını yakalamış durumda.

Bunun işaretlerini ülkemizde yapılan patent sayısından anlıyoruz. Çok değil 10 yıl önce Türkiye’deki sanayi kuruluşlarının patent başvurusu sayısı 2 bin civarındayken bu rakam bugün 6 kat artmış durumda. Başvuru oranlarına baktığımızda makine, petrokimya, elektronik sektörleri önde gidiyor.  Bu demek oluyor ki; Türk markaları her yıl 12 bin adet civarında yeni ürün geliştiriyor. Bunun işaretlerini artan ihracat rakamlarından da anlıyoruz. İhracattaki artış her ne hikmetse ülke olarak geliştirdiğimiz know-how oranına paralel artmış.

Yeterli mi? Hayır…

Haberin Devamı

Örneğin Güney Koreli’ler her yıl 50 binin üzerinde yeni ürünün patentini alıyorlar. Japonya, ABD ve Avrupa’dan daha pek çok örnek verebiliriz. Sanayisi gelişmiş ülkelerin her birinde ortalama her yıl 30, 40 binin üzerinde patent başvurusu yapılıyor.

Rakamların bu kadar yüksek olmasının nedeni de aslında çok basit. Söz konusu ülkelerdeki kurumlarda çalışan her bir mühendis ya da bilim adamının yılda en az bir yeni ürün geliştirme zorunluluğu var.

Bizde ise düne kadar ArGe birimleri “10 dönüm bostan yan gel yat Osman” yerleriydi. Aslında işin özünde biraz da ArGe’nin ne olduğunu tam kavramamış olmamız yatıyor sanırım. Çünkü bugüne kadar ülkemizde geliştirilen ya da icat edilen veya tasarlanan pek çok yeni ürüne ilişkin proje daha önce benzerleri başka ülkelerde bulunduğu için çöpe gitti. Nedenine gelince daha ürün geliştirmeye başlamadan yetirince araştırma yapılmaması. Oysa kurumlar ürün geliştirme faaliyetlerine başlamadan önce patent vekillerine bunu sorsalar, sadece bir saat içinde tasarladıkları ürünün bir benzeri dünyanın diğer ülkelerinde daha önce geliştirilip geliştirilmediğini öğrenebilirler. Bu sayede zaman ve para harcamaktan da kurtulurlar ve yeni projelere daha fazla kaynak aktarabilirler.

Haberin Devamı

Kimi zamanda ülkemizdeki kurumlar, geliştirdikleri yeni ürün ve icatların patent tescilinde atalet içinde kalıyorlar. Böyle olunca da başkaları o fikir ve projeleri onlardan araklayıveriyorlar. İşte o zamanda bizim kurumlar Çocuklar Duymasın dizisindeki Seyyar Tayyar’a benziyorlar. Onlar icat ediyor ve o ürün patlayıp gidiyor.

Sözün özü; yeni bir şey mi icat edeceksiniz o halde size üç altın öneri:

1- Önce araştırın, marka vekilinizi devreye sokun bakın dünyada bir benzeri daha önce yapılmış mı?

2- Hemen tescil altına alın ki üzerinde hem kurum hem de ülkemizin mülkiyet hakkı olsun. Bu sayede know-how üretilebilsin.

3- Bu tescili sadece ülkemizde değil dünya çapında da yaptırın ki, geliştirilen know-how ihraç edilebilsin.

Haberin Devamı

Ertan Acar’ı http://www.facebook.com/ertanacar001 ya da http://www.twitter.com/ertanacar’dan takip edebilirsiniz...

Yazarın Tüm Yazıları