Araştırmacıların ortak şikáyeti

ÜNİVERSİTELERDE yapılan tezlere ulaşmak da zordur, yararlanmak da.

Araştırmacı, o tezden yararlanmak istiyor, bürokratik işlemlerden sonra ancak okuyabiliyor ya da dijital bir kopyasını alabiliyor.

Tabii bu kopyalamayı yapan bir görevli varsa ve o da bu isteklere cevap verebilecek durumdaysa.

Tez fotokopisi verilmemesinin nedeni şu:

Kitabın korsan baskısı yapılmasın, fotokopi elden ele dolaşmasın.

İyi de, bunlardan yararlanmadıktan sonra bilimsel işlevlerini yerine getiremiyorlar demektir.

Tezin fotokopisini, dijital kopyasını almayan, alamayan bir kişi, gelip bunu birkaç gün içinde okusa, el yazısıyla önemli yanlarını yazsa, ad vermeden kendi çalışmasında kullansa...

Hiç kuşkusuz bilimsel ahlaksızlıktır, bilgi, emek hırsızlığıdır.

Söylemek istediğim, tezi vermemenin bir çözüm olmadığı.

BU DURUMDAN ZARAR GÖREN BİR ARAŞTIRMACI NE YAPACAK?

BİR
okurumdan aldığım e-postayı aktarıyorum:

"Size bir arkadaşımın yaşadığı olayı anlatmak istiyorum.

İTÜ Mimarlık Fakültesi’nde öğretim görevlisi bir arkadaşım, tez araştırması için kütüphane kütüphane gezmektedir. Konusu da çok güzel. Cemil Topuzlu, zamanında Avrupa’nın mimari yapısını öğrenmek ve bunları Türkiye’de uygulayabilmek için, şehir şehir gezmiştir ve bunu seyahatnamesinde yayımlamıştır. Arkadaşım da Cemil Topuzlu’nun uğradığı durakları, aynı sıra ve metot ile inceleyerek araştırmasını yapmayı planlamaktadır. Bunun için Türkiye’deki araştırmalarını derinleştirmekte ve ağustos ayı gibi seyahatlerine başlamayı planlamaktadır. Ancak, geçen hafta İTÜ Maslak yerleşkesinde yaşadıklarını duyunca dünyalar başıma yıkıldı. Cemil Topuzlu’nun bu deneyimlerini anlatan Osmanlıca kitap, İTÜ kütüphanesinde bulunmaktadır.

Hatta çok güzel bir uygulamayla, böylesine değerli kitapları kitapsever ve araştırmacıların elinde çok dolaşıp yıpranmasın diye, talep edilmesi halinde dijital ortama kopyalayıp öyle teslim etmektedirler. Buraya kadar her şey şahane. Fakat arkadaşım bu kitabın dijitalleştirilmesini talep ettikten 2 gün sonra almaya gittiğinde kütüphane müdürü bunu vermeyi reddediyor. Gerekçesi, kitabın yayılması!

Arkadaşıma söylediği cümle aynen şu şekilde: ’Şimdi sen bunu alacaksın, çoğaltacaksın, arkadaşlarına vereceksin. Yok olmaz!’ Skolastik çağda mıyız Sayın Hızlan? Hani eskiden halk öğrenmesin, kendini geliştirmesin, bilinçlenmesin de iktidara kafa tutmasın diye matbaa yasakmış ya, bizim kütüphane müdürü de herhalde böyle düşünüyor. Herkes kan ağlıyor, gençler artık kütüphanelere gitmiyor, kitap seven, kitap okuyanların sayısı azalıyor diye... Ama bütün ideali ve görevi, kitap okumayı teşvik edici çalışmalar yapması gereken kütüphane müdürü, devletten araştırma görevlisi olduğu için maaş alan bir öğrenciye kitap vermiyor, yayılır, insanların bu kitaptan haberi olur diye."

* * *

BEN
iki taraf da düşüncelerini, gerekçelerini söyleyebilsin diye bu e-postayı yayımladım.
Yazarın Tüm Yazıları