Araştırma Dünyasından

Güncelleme Tarihi:

Araştırma Dünyasından
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 05, 2006 00:00

Anne sütü, ağrı kesici gibi

Aşağı yukarı 1000 bebeğin incelenmesine dayanan çeşitli araştırma sonuçlarını değerlendiren Kanadalı bilim adamları, anne sütünün ağrı kesici gibi etkidiğini buldular. Bu nedenle, emzirmenin, doğumdan sonraki gerekli tıbbi müdahalelerin acısız atlatılmasında etkili olabileceği düşünülmekte.

Toronto’daki Mount Sinai Hastanesi’nde Prakeshkumar Shah yönetiminde çalışan araştırmacılar, on bir farklı araştırmanın verilerini değerlendirdikten sonra, kan alma sırasında, anne sütünün, acıyı önemli ölçüde azalttığını buldular. Steril su hiçbir etki yapmazken, çok şekerli su da tıpkı anne sütü gibi etkili olmuş. Ancak emzirmenin ağrı kesici etkisini bilim adamları henüz kesin bir şekilde açıklayamıyorlar. Shah, çok sayıda faktörün sorumlu olabileceğini düşünüyor.

Mesela sütün tatlı tadı ve annenin rahatlatıcı varlığı gibi. Anne sütünün bu özelliği nedeniyle Shah, anne sütünün hastalık sırasında rahatlatıcı ilaç yerine kullanılması önerilmekte. Shah tarafından incelenen veriler, hemen hemen aynı tarihlerde doğan bebeklere aitti. Sonuçlar, özellikle de yenidoğanlar için önemli bulundu.

Çünkü kuvöze konan yenidoğanlar genelde ağrı verici muayenelerden geçiyorlar. Ayrıca yeni doğmuş küçük bedenler strese karşı daha duyarlı. Mesela iğne batmasına karşı yüksek kan basıncı ve yüksek kalp frekansıyla reaksiyon gösteriyorlar. Çok erken doğan bebeklerde ise stres anında, beyin kanaması riski artmakta. Shah bu nedenle anne sütünün etkisi üzerindeki araştırmaların daha ayrıntılı bir şekilde sürdürülmesini önerdi.

Protein molekülleri sayesinde net görüş

Nasırlı tabaka, saydam ve damarsız olduğu zaman gözümüz daha iyi görüyor. Bilim adamları şimdi bunun için bir açıklama getirdiler.

Harvard Tıp Okulu’nda Reza Dana ile çalışan ekip, belli başlı bir reseptörün tüm büyüme faktörlerini yakalayarak, gözümüzü "temiz" tuttuğunu buldu. Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinde yayımlanan kapsamlı araştırma sırasında bu durumdan bir proteinin sorumlu olduğu ortaya çıkmış.

VEGFR-3 reseptörü saydam tabakanın epitelinde bulunmakta. Burada bağışıklık sistemi tarafından salgılanan VEGF faktörleri C ve D ile birleşerek bunları yakalıyor. Böylece bu faktörler VEGFR 2’ye yapışamıyor ve damarlar büyüyemiyor.

Oysa reseptör 3’ün bloke edilmesi haline damarlar büyüyor. Farelerin nasırlı tabakası üzerinde yapılan deneyler sayesinde bilim adamları, VEGFR-3’ün varlığı halinde nasırlı tabakadaki damar üretiminin durduğunu öğrenmişler. Reseptör sisteminin keşfi sayesinde yeni terapilerin geliştirilebilmesi umuluyor. Bilim adamları bundan sonraki çalışmalarında, bulgunun tümör tedavisinde etkili olup olmadığını araştıracaklar.

Ameliyat sırasında unutkanlığa son

’Hastanın karnında makas unutuldu’ ya da ’Ameliyat sırasında unutulan pens yüzünden yeniden ameliyat oldu’ ve buna benzer manşetleri gazetelerde sık sık okuyoruz. Yeni bir gelişme cerrahları unutulan ameliyat aletleri konusunda uyaracak.

Amerika’da gerçekleştirilen araştırmalara göre 10.000 ameliyattan birinde hastanın bedeninde ameliyat araç gereci unutulmakta. Ve bu vakaların üçte birinde unutulan genelde özel ameliyat pamuğu. Bedende kalan bu pamuklar hastaya yıllarca hiçbir zarar vermedikleri gibi bazen kan zehirlenmeleri ve tümörlere de neden olabiliyorlar.

Stanford Üniversitesi’nden Alex Macario şimdi cerrahların unutkanlığını önleyecek RFID çipini test ettiler. Archives of Surgery dergisindeki yazıya göre çipe uygun bir arama aletinin, hastanın karın bölgesindeki pamuğu çip sayesinde sadece üç saniye içinde algılayıp sinyal verdiğinden söz edilmekte.

Macario, ameliyat sırasında içinde çip bulunan pamuk kullanmış. Bununla birlikte çipler pratik bir çözüm gibi görünse de yine de bazı olumsuz yönleri var. Mesela ameliyat enstrümanlarını bozabilirler ve tabii şimdilik çok pahalılar diyor bilim adamları.

Yangınlar jel ile söndürülecek

Özellikle sıcak yaz aylarında meydana gelen yangınlar, insanlar ve doğa için tehlikeli sonuçlar doğurmakta. Yeni geliştirilen bir yangın söndürme jeli, zemine yapıştıktan sonra zemini soğutuyor da.

Almanya’daki Degussa firması tarafından üretilen ’Firesorb’, suyla reaksiyon göstererek sıcaklığı "örten", sıvı bir polimer. Degussa firmasının yöneticisi Ralf Röhlen’in açıklamasına göre jel, sıvı bir örtü gibi havayı keserek yangını boğmakta. Suyun içine %1 oranında katılan polimer yeterli diyor firma.

Jelin olumlu yanı, köpükten farklı olarak duvarlara ve tavanlara yapışması ve soğutucu etkisi olması. Ayrıca jel, yangın yerinden daha yavaş aktığı için etkisi de daha uzun devam ediyor. Bu nedenle plastik endüstrisinde veya geri dönüşüm tesislerindeki yangınlarda da kullanılabileceği tahmin edilmekte.

Yükseklik korkusuna karşı özel başlık

Avustruya’daki Innsbruck Üniversitesi bilim adamları, yükseklik korkusu taşıyan dağcıların terapisine izin veren özel bir basınç başlığı geliştirdiler. Bilim adamları yeni başlığı önümüzdeki günlerde Kırgızistan’daki 7.134m yüksekliğindeki Pik Lenin dağına tırmanırken deneyecekler.

Üniversite kliniğinde Robert Koch yönetiminde çalışan ekip yoğun bakımda kullanılan solunum başlıklarını mobil kullanıma göre uyarladı. Mekanik bir hava pompasına bağlı olan alet, kolayca taşınabilir basınç başlığına dönüşmüş. Araştırmacılar yüksek basınçlı TAR başlığıyla yükseklik korkusunun da tedavi edilebileceğine inanıyorlar.

Kilo kaybı demans habercisi olabilir

Kadınlar, hastalığın ortaya çıkmasından on yıl önce zayıflamaya başlıyorlar.

Mayo Clinic tarafından gerçekleştirilen son bir araştırmaya göre kilo kaybı, kadının gelecekte demans (bunama) hastalığına yakalanacağının habercisi olabilir. Bini aşkın hastayı inceleyen bilim adamları, kadınların hastalığın başlamasından on yıl önce belirgin bir şekilde zayıfladıklarını görmüşler.

Bulgunun, bunama hastalığının erken teşhisinde ve bunamadan etkilenen beyin mekanizmalarının incelenmesinde yararlı olabileceği sanılmakta. Araştırmayı yöneten David Knopman’ın açıklamasına göre kadınlar, ilk semptomların ortaya çıkmasından yıllar önce belirgin bir biçimde zayıflamaya başlıyorlar.

Beyindeki hastalık, belleği ve düşünceyi etkilemeden önce beden ağırlığındaki dengeyi bozuyor. Bu dengenin bozulmasıyla ilgili açıklamalardan biri kadınların kişisel teşebbüslerini yitirdiklerine ve yemek yeme isteğinin azalmasına dayanmakta.

Ayrıca demans tehdidi altındaki hastaların kötü koku ve kötü tat alma gibi duyu algılamaları gelişiyor olabilir. Üçüncü bir açıklama ise hastaların normalden daha önce doymalarıyla ilgili olabilir diyor uzmanlar.

Troya’da kazılara devam

Tübingen Üniversitesi’nden bir araştırma ekibi Temmuz ve Ağustos aylarında Troya’daki kazılara devam edecek. Ekip Anıtlar ve Eski Eserler Dairesi’nden izin aldı. Kazı başkanlığını Prof. Ernst Pernicka üstlendi. Kazı çalışmalarına katılan üyeler daha önceleri de geçen yıl kaybettiğimiz Prof.Manfred O.Korfmann’ın ekibinden. Korfmann, Troya’nın Hitit kaynaklarında sözü edilen Wilusa ile özdeş olduğunu iddia ederek dikkatleri üzerine çekmişti.

Yeni kazıların hedefi, tunç dönemine ait şehir surlarıyla ilgili soruların yanıtlanması ve tunç çağına ait mezarları bulmak. Geçtiğimiz yıllarda kalenin kuzey doğu savunma kulesinde bulunan taş ve kerpiç tuğladan oluşan yapının bir şehir suruna ait olabileceği tahmin edilmişti.

Felaketleri 30 yıl önce tahmin etmek

Japon hükümeti uzun vadeli hava raporu tahminine imkan verecek bir yöntemin geliştirilmesini istiyor. Hedef, doğal afetleri 30 yıl öncesinden tahmin edebilmek.

Japonya, tayfun, kuraklık ve yoğun tipi gibi tehlikeli iklim olaylarını 30 yıl kadar öncesinden önceleyebilme imkanı sunan uzun vadeli bir hava raporu tahmini üzerinde çalışıyor. Hesaplar, dünyanın en hızlı süper bilgisayarı olan Earth Simulator (Yokohama) tarafından yapılacak. 2002 yılında devreye giren 350 milyon dolarlık bilgisayar saniyede 35.6 bilyon işlem yapabiliyor.

İşlemci, hava basıncı, hava /su sıcaklığı ve deniz akıntılarıyla ilgili verileri topluyor. Bunların değerlendirdikten sonra riskli bölgeleri görebiliyor ve ne gibi önlemlerin alınabileceğini düşünüyoruz diyor Japonya bilim bakanlığından Tomonori Otake.

Böylece erken uyarı sayesinde, risk altındaki bölgelere felaketten önce yardım götürülebilecek. Uzun vadeli hava raporu tahmini projesi, bilim bakanlığının önümüzdeki 300 yılın hava sıcaklığının araştırılmasıyla ilgili projenin bir parçası.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!