Arap Baharı’ndan Kürdistan çıkmayınca

HAVA sakin, hava sessiz, hatta havada barış protokolleri bile uçuşuyor. PKK’nın dağdaki lider kadrosu, bu havaya uygun, “silahla çözüm olmaz” mesajları iletiyor. Bir ay önce.

Haberin Devamı

Tam o sırada Silvan’da 13 şehit veriyoruz. Ekranlara bir yandan şehit haberleri düşerken, öte yandan DTK demokratik özerklik ilan ediyor. DTK’nın başkanı kim? Kandil’in bir numarası Murat Karayılan.
Silvan ve demokratik özerklik ilanı savaşın yeniden başladığını bildiriyor. Silvan’dan bugüne kadar kırkı aşkın şehit veriyoruz. PKK neden yine azgınlaşıyor? Ve önceki günkü katliam, neden?
1- Öcalan kendisine daha rahat bir ortam sağlanacağı, örneğin eve çıkacağına ilişkin umudunu koruyor ama, bu gerçekleşmiyor. “Ben artık devreden çıkıyorum” diyor. Kürtler bölünüyor.
2- Bununla eş zamanlı olarak Suriye’de rejimin çökeceği inancı ortadan kalkıyor. Beşşar Esad onlarca uyarı ardından nihayet reformlara yöneleceğini ilan ediyor. PKK için kritik eşik burada.
Esad rejimi çökerse, büyük Kürdistan hayaline bir adım kalıyor. Ama, Esad kendini yenileyeceği sözünü verince, Kürdistan hayali çöküyor, PKK savaşı yeniden başlatıyor.
Türkiye’nin bütün dikkatini Suriye’ye vermesinin, Suriye’deki rejim değişimini, kendi iç sorunu olarak görmesinin altında bu gerçek yatıyor.
‘BURASI BİZİM’
Seçimden önce bir kaç kez gittiğim Güneydoğu’dan hep aynı izlenimlerle dönüyorum. Orada belli bir kesim aynı sözü söylüyor:
“Burası bizim.”
Bunda PKK’nın büyük katkısı var. Bir yandan yeni insanları dağda eğitiyor, diğer yandan halkı ikna etmeye çalışıyor. İkna, halkı korkutma ile birlikte yürüyor.
Buna rağmen, AKP seçimden bu bölgede ciddi oy alıyor. Bundan sonrası için, hükümetin en önemli kozlarından biri bu olsa gerek.
Ama, bu kozu nasıl kullanacak? Mesele burada.
HER ŞEYİ KONUŞMAK
Şu anda sanki başa dönüyoruz gibi, 90’lı yıllara. Şehit cenazelerindeki çığlıklar kulaklarımızdan gitmiyor. Savaşın bir süre bütün şiddetiyle devam edeceği ortada.
Yine de, sonunda savaş dışında, makul bir çözüm bulunmasından başka çare yok. Eğer 90’lı yıllara dönmek istemiyorsak, orada çözüm olmadığını hep birlikte yaşadık, her seçeneği çekinmeden konuşmak gerek.
Bugün değil ama, belli süre sonra bunları konuşacağımızı umut ediyorum.

Haberin Devamı

‘Kak Mesut’ değil ‘Kalk Mesut’

Haberin Devamı

KUZEY Irak Özerk Bölgesi lideri Mesut Barzani geçmişte zaman zaman olduğu gibi, son yıllarda Türkiye’ye ne zaman gelse, iyi karşılanıyor, itibar görüyor, hatta Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu  medyanın önünde kendisine iltifat ederek, Kürtçe “Kak Mesut” diye kucaklıyor, “Mesut Amca”. Ona değer verildiğini vurgulayan Kürtçe söylem.
İyi de, “Kak Mesut”, resmi görüşmelerinde söz verdiğinin tersine, kendi bölgesi Kandil’de PKK’nın barınmasına hala göz yumuyor. Yıllarca Suriye’nin yaptığı gibi, “Kak Mesut” da PKK’nın Kandil’deki rahatına dokunmuyor.
Bunca terörden sonra, “Kak Mesut” yerine, artık “kalk Mesut, biraz ne olup bittiğine bir bak” demenin zamanı çoktan gelmiş de, geçiyor.

Haberin Devamı

114 yıldır değişmiyor

BUNDAN 114 yıl önce, 18 Şubat 1897’de Umumi Müfettiş Şakir Paşa’nın Güneydoğu için yazdığı rapordan bir bölüm:
“Şiddete dayalı tedbirler, bir çok insanın ölümüne sebep olacağı ve yüksek maliyetler getireceği için öncekilerden farklı bir sonuç vermeyecektir. Doğuda eşkiyalığın sebebi zaruri ihtiyaçların temini ve fakirliktir. Batıl inanç ve itikatlar gereği ahalinin bu soygunları meşru ve mubah görmesi eşkiyalığın yayılmasının en temel sebebidir. Önce, mumumi ihtiyaçların giderilmesi, akabinde tabii kaynaklardan yararlanmaları ve milli gelirden pay almaları için bölge halkına kapı açılması lazımdır. Bunun için yolların inşa edilmesi, halka şefkatle muamele edilmesi, nasihatla ikna edilmesi gerekir.” (Mahmut Akyürekli, Dersim Kürt Tedibi, s.45).
Sanki bugün yazılmış gibi. O sırada eşkiyalık, günümüzde terör, nedenleri ve çözüm yolları 114 yıldır yazılıp çiziliyor, fakat değişen bir şey yok.
Osmanlı’dan günümüze, 114 yılda buna benzer dünya kadar rapor var. Hatta, Başbakanların (Başbakan İsmet İnönü, Başbakan Celal Bayar) benzer raporları var. Ama, geldiğimiz yer işte burası.

Haberin Devamı

Yunanlı tamircinin sorusu

ÇOK taze, daha bir kaç hafta önce yaşanmış bir olay.
Yunan adalarında tura çıkan bir Türk teknesi Girit’te bozuluyor. Motorda arıza var. Tekneye Yunanlı bir usta geliyor. 70’ni aşmış görünen, ama dinç kalmış bir usta. Motoru onarıyor, teknedekilerin Türk olduğunu görünce, onlara soruyor:
“Siz Kapetano Kemal’i tanır mısınız?”
Teknedekiler şaşkın, motor ustası Mihri Belli’yi soruyor. “Elbette tanırız, Mihri Belli” deyince, inanmak zor ama, Yunanlı usta devam ediyor:
“Ben onunla bizim dağlarda savaştım, benim komutanım oldu, iyi komutandır, iyi de militandır ha...”
Mihri Belli’nin ruhu bir kez daha şad olsun.

Yazarın Tüm Yazıları