Aramızda 6 yıl

TERÖR örgütünün başı bundan tam 6 yıl önce, yakalandıktan hemen sonra Türkiye’ye getirildi. Bu süreden beri İmralı Adası’ndaki ‘seçkin’ konuğumuz! Yemesine içmesine, sağlığına dikkat ediyoruz. Başına bir iş gelmesin diye yüzlerce özel eğitimli asker tarafından koruyoruz. Özel doktorları, hatta psikologları var... Çünkü Türkiye’ye getirildikten sonra ölmesi değil, yaşaması gerekiyordu. Bugün de öyle.İdam edilseydi ya da ölseydi, hiç yoktan bir ‘kahraman’ yaratmış olurduk! Dünyanın dört bir yanında heykelleri dikilir, efsane olurdu. Onu iyi tanımadan şimdi bile kahraman olarak görenler yok değil. Kendisini ‘önder’ diye tanımlayanlar da var! ***Onu daha iyi tanımak için biraz geçmişe dönelim. Binlerce insanı ölüme sürükledi. Binlerce Kürt çocuğunun cesetleri dağ başlarında kurtlara kuşlara yem oldu. On binlerce aile ocağını çökertti. Binlerce militanı şu anda bile cezaevlerinde çile dolduruyor. Bunları düşünürken aklıma hep bazı sahneler geliyor. Abdullah Öcalan Şam’daki evinde. Etrafına haremini toplamış, hizmetindeki PKK’lı kızlara ‘aşk nutukları’ atıyor. Ekranda hep birlikte izlediğimiz görüntüleri anımsayın. Bunu yaparken eli göbeğinde, çıplak göbeğini kaşıyor! Binlerce insanı ölüme götürdü, nicelerini sakat bıraktı ve hayatını kaydırdı. Ama o bir gün olsun dağlara sürdüğü insanların yanında olmadı. Hep Şam’da, apartman dairesinde haremiyle birlikte yaşadı. Bir eli yağda, bir eli baldaydı. Terör emirlerini hep oradan verdi...Çünkü yürekli değildi. Dahası, yabancı ülkelerin ülkemize karşı kullandıkları bir terör taşeronu, terör piyonu idi. Ama itiraf edelim, zararı çok büyük oldu. ***Yakalandığı günü anımsayın. Kenya’da uçağa bindirildiği andan itibaren süt dökmüş kedi gibi olmuştu. Uçaktaki görevliler kendisine ‘vatana hoşgeldin’ dediklerinde Türkiye’yi ne kadar sevdiğini anlatıyor, annesinin de ‘Türk’ olduğundan dem vuruyordu. Türk bayrağını öptü. Korkaklığı ilk andan itibaren ortaya çıkmıştı. Öldürüleceğini, hatta uçaktan atılacağını, ya da yere indikleri anda işinin bitirileceğini düşünüyordu. İmralı’ya getirildi. Hem kısa, hem de uzun vadede bütün bildiklerini en küçük ayrıntısına kadar anlattı. İşkence görmedi. Dayak yemedi. Kötü bir davranışla asla karşı karşıya kalmadı. Ama bülbül gibi şakıyordu.Bazı şeyleri kendiliğinden, sorgucuların sormasına bile gerek kalmadan anlatıyordu. Gizlediği bir tek şey bile olmadı.Bütün amacı ölmemekti. Yargılandı, ömür boyu hapis cezası aldı. İmralı’da 6 yıldan beri kuzu kuzu yatıyor. Tek başına radyosundan müzik dinliyor, kitap okuyor, odasının avlusunda geziniyor. Kendisinin hizmetine verilmiş doktorlar tarafından her gün sağlık kontrolünden geçiriliyor. Yaşaması gerekiyor! Sık sık avukatlarıyla görüşüyor. Her seferinde avukatları aracılığı ile dışarıya mesaj gönderiyor. Ağzından çıkan her sözcük bu şahıslar tarafından oracıkta not alınıyor ve PKK’nın Almanya’da yayınlanan gazetesinde yer buluyor. Avukatlar gelmeden önce devlet görevlileri kendisine, ziyaret sırasında ‘dışarıya vermesi gereken mesajları’ anlatıyor. O da kendinden bir şeyler katıp aynen tekrar ediyor. Binlerce insanın uğruna can verdiği, bazılarının halen önder olarak kabul ettiği şahıs işte bu. Bülbül gibi şakıyan, çok sayıda yoldaşını ele veren, kendisinin ve örgütünün bütün sırlarını devlete açıklayan bir Abdullah Öcalan! Önder... Lider!Allah kurtarsın!
Yazarın Tüm Yazıları