Anormal bir 24 saat

Kanat ATKAYA
Haberin Devamı

‘‘NASILSIN?’’ diye sorulduğunda ‘‘Normal’’ diye cevap veren bir arkadaşım var. Kaç gündür bu sorunun bana sorulmasını bekliyorum ama soran yok. Olursa da ‘‘Anormal’’ cevabını vereceğim.

İstemdışı eğlenmek diye bir kavram var mı bilmiyorum. Ama cuma saat 19.00'la, cumartesi 19.00 arasında yaşadıklarım için, sadece ‘‘Anormal’’ diyebilirim.

Her şey Hürriyet Medya Towers'ın barında başladı. Klasik bar kadrosu olarak üç, bilemediniz dört konu başlığımız vardır. Sıralarsak;

1- Gazete içi dedikodu

2- Kediler (Ben beslemeyenlerdenim)

3- Bir klasik olarak ‘‘N'olacak bu memleketin hali?’’

Ben bunca yıldır ağabeylerimden öğrendiğim şekilde, her an herkesi satabiliyorum. Bunu artık öğrendim. Bir gün ‘‘Sokak köpeklerini öldürmek vahşet’’, ertesi gün ‘‘Ama kardeşim yollarda yürünmüyor artık’’ diyebilirim mesela. Korkunç ama, gerçek bu.

***

Neyse masa o akşam normal entelektüel seviyesini bir anda dörde katlayıverdi. Önce Doğan Hızlan, ardından da Oğuz Aral geldi. Böyle bir ortamda insan kendini kavruk hissediyor. Neyse, dağarcıktan bir iki fikir çıkardık ve bir şey çaktırmadık. Konuşmaları detaylı anlatmak isterdim ama aklımda pek detay tutamıyorum.

Sadece şunu bilin, Oğuz Aral ‘‘Huysuz İhtiyar’’ı tiyatro için hazırlıyor. Haliyle tek kişilik olacak oyunda Müşfik Kenter oynayacak.

Gördüğünüz gibi, enformasyonsa enformasyon, geyikse geyik. Hepsinde varız...

Ben öyle ağzım açık bu süper muhabbeti dinlerken saat bir anda abartmış ve 22.00 olmuş. Saattir, yapar dedik ve yeni istikameti belirledik: Arnavutköy.

Arkadaşlar; yazının bundan sonrası giderek grotesk bir hal alacak. İsterseniz okumayın, çocuklara ise hiç okutmayın.

Gazeteden bir arkadaşımız daha o gün Hizbullah'ı çökertmiş, akşam da doğumgününü kutluyor. Ortam bir meyhane. İsim, isim saymak istemem ama gazetemizin en aklı başında insanları kutlama için buluşmuş. Benim yanıma Efsane düştü. Efsane süper bir kadın. Hayatını yazan dansöz olarak da tanınıyor.

Oğuz Aral'dan sonra Efsane'yle oturmak, başlı başına bir paradoks ama hayat da böyle bir şey. Efsane, pantolon ve ceketten oluşan bir takım giymiş. Kızcağız sanıyor ki; ‘‘Bunlar gazeteci, doğum gününde bile ortamı Siyaset Meydanı'na çevirir. Dekolte giyinirsek ortama saygısızlık olur...’’ filan!

Efsane'nin yanıldığını anlaması pek uzun sürmedi. Size şu kadarını söyleyeyim. En son piste çıkan kişi Efsane oldu. Son hatırladığım şey de, asma kattan piste beyaz peçete fırlatıldığı andı.

***

Cumartesiye her cumartesi olduğu gibi ‘‘Artık her şey yeniden başlıyor’’ sloganıyla başladım. Slogan geçerliğini üç saat içinde kaybetti. Üç saat sonra nerede olduğumu söylemek konusunda pek emin değilim ama her neyse: Üç saat sonra bir halay bar'daydım.

Bildiğiniz veya bilmediğiniz halay bar... O gün görüşeceğim bir gazeteci arkadaş, arada başka biriyle daha görüşeceği için programımızın doluluğu gereği (Yalan! dolu filan değildi ayrıca) randevuyu adını hiç duymadığım bir barda verdi. Her delikanlı gibi randevumuza sadık kaldık ve olay mahalline gittik.

Öğlen saatinde insan niye rakı ve şalgam suyu içer. Neden duvardan duvarayla yetinilmeyip, tavandan tabana kilimle kaplı bir yerde halay çeker anlamam mümkün değil. Herkesin eğlencesine saygımız var ama bu kadarı beni aşıyor.

Mavi gömlekli ve sosyal demokrat göbekli adamlar, öfkeli gençler, kalın saç örgülü kızlar nasıl eğleniyorlar anlatamam. İzlemesi ilginçti tabii ama elektrosaz denen şey beni düğümlüyor, sonra da açılamıyorum. Arkadaşı beklemeden çıktım.

***

Genelde önüne bakarak yürüyen ve olur olmaz şeyler düşünen biriyim. Bu yüzden bana ‘‘Kör Kanat’’ diyenler bile var. Kafamı ender kaldırdığım anlardan birinde, yani halay barın akabinde Fitaş'ta ne oynuyor diye afişlere baktım. Bir neon dikkatimi çekti: ‘‘North Shield’’.

‘‘North Shield sonunda layık olduğu yere geldi’’ diyerek pasaja daldım ve yukarı çıktım. Ortam hakikaten süper. Caddeye yukarıdan bakacak şekilde dizilmiş taburelerden birine oturdum ve aşağıyı izlemeye başladım. Tek başına gezmeye antrenmanlı insanlar için bulunması zor bir mekan. Herkes önünüzden akıp geçiyor. Tanıdığınız insanları görüyorsunuz, eğleniyorsunuz filan. Tam altınızda dizili film afişlerine bakan insanların size baktığını düşünerek tatlı bir paranoya yaşamak da cabası.

Halay bar sendromunu böylece aştım. Uyarmadan geçmeyelim. North Shield'in çok hesaplı olduğunu söyleyemem. Bir Guinness'e 4 milyon lira, biraz fazla açıkçası.

Tekrar caddeye indim, yürümeye başladım. Yolda CNN Türk Masası'ndan bir arkadaşa rastladım. Dulcinea'da ‘‘Uyumlama’’ adı altında bir modern dans gösterisi varmış. O'na gidiyormuş. İstersem ben de katılabilirmişim. Son 24 saatim gözümün önünden bir film şeridi gibi geçti ve kısaca ‘‘Asla!’’ dedim.

Haberin Devamı

Sonra adımlarımı sıklaştırdım, içimden ‘‘Gonzo gazeteciliğin yeniden diriltilmesi’’ başlıklı bir konuşma hazırladım ve ‘‘Taksi’’ diye bağırdım. Bağırmasam da duracaktı ama, her şey bir film gibi olsun istedim...

Yazarın Tüm Yazıları