Yola 30 bin nüfusla çıktı

Güncelleme Tarihi:

Yola 30 bin nüfusla çıktı
Oluşturulma Tarihi: Eylül 12, 2015 15:47

Ankara Hürriyet, Mimarlar Odası ve Goethe Enstitüsü işbirliği ile hazırlanan ‘Bir Başkentin Oluşumu’ kitabının sayfalarını, okuyucuları için aralamaya devam ediyor.

Haberin Devamı

‘Ankara, Batı Avrupa örneğinde tasarlanacaktı. Nüfusu o dönemde en fazla 30 bin olan küçük bir taşra kasabasına başkentin taşınması hükümet binaları, idari binalar, üniversiteler, okullar, hastaneler, ulaşım ve sanayi yapıları gibi tüm devlet alt yapısının yeni baştan kurulması anlamına geliyordu.’

Ankara’nın, ülkenin idari merkezi olmasıyla kentin yeniden biçimlendirilmesi, bir mimari kültürün oluşturulması, devrimlerle başlayan sürecin kaçınılmaz bir parçasıydı.
Yeni idari yapılar, tiyatro binası, halkevi, bankalar, kooperatifler ile Ankara, Batı Avrupa örneğinde tasarlanacaktı. Planlanması yapılırken kara yolları ağı ile semtlere, sanayi bölgelerine ve kültürel alanlara bölünmesiyle kısa sürede yeni bir kent kuruldu. Ankara bir model oluşturmak, diğer Türkiye şehirlerine bir kentleşme örneği sunmak üzere, bu amaçla yola çıkıldı. Çünkü başkent olduktan sonra askerler, memurlar ve bürokratlar başta olmak üzere kent, nüfus akınına uğradı. Bu durum öncelikli olarak bir barınma ve konut sorunu yarattı. Yeni kurum ve yapılara, nüfusun ikamet edeceği, yemek yiyeceği, eğitim alacağı, eğlence ve kültür etkinliklerine katılacağı mekânlara gereksinim doğdu. 1920-28 arasında nüfusun dört katın üzerinde artış göstermesi sonucu:
* Belediyelerin yeniden örgütlenmesi ve harcamalar için bütçe görüşmeleri
* Bir şehir planının elde edilmesi
* Kanalizasyon ve su sorununun giderilmesi
* Yol yapımı ve şehir içi ulaşımın düzenlenmesi
* Telefon ağının kurulması konuları gündeme geldi.
Nüfusu o dönemde en fazla 30 bin olan küçük bir taşra kasabasına başkentin taşınması hükümet binaları, idari binalar, üniversiteler, okullar, hastaneler, ulaşım ve sanayi yapıları gibi tüm devlet alt yapısının yeni baştan kurulması anlamına geliyordu. Erken Cumhuriyet Dönemi olarak adlandırılan 1922-26 arasında Osmanlı döneminde eğitim görmüş uzmanlar, mühendisler, mimarlar, bilim adamları ve eğitimcilerin bilgi ve becerisine başvurularak Osmanlıya özgü motif ve yapı unsurlarının kullanılmasıyla bir biçim dili oluşturuldu. 1927’den sonra ise ülkeye yabancı uzmanlar getirildi. Modern mimarlık konusunda hünerlerini geliştirmek için sınıfında başarılı öğrenciler 1928’de Avrupa’ya gönderildiler.

DÖRT ÜLKEDEN 40 MİMAR

Haberin Devamı

Almanya, Avusturya, Fransa ve İsviçre’den gelen toplam 40 mimar ve şehir plancısı ülkede görev yaptı. Sanatçılar önceleri kendi ülkelerindeki atölyelerde çalışıp ürünlerini gemiyle Türkiye’ye gönderiyorlardı. 1933’ten sonra Almanya’da iktidara gelen Nasyonel Sosyalistler’in pek çok sanatçıyı meslekten men etmesiyle ülkelerini terk etmek zorunda kalmış bilim adamlarına, mimarlara, şehir plancılara, yerel yönetim uzmanları ve heykeltıraşlara Yeni Türkiye kucak açmış ve onları ülkeye davet ederek önemli pozisyonlara getirmiştir. İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle ülkelerine dönen Batılı mimarların 1930’larda kentin şehir planlaması üzerine bıraktıkları izler bugün de canlılığını korumaktadır.
Ankara’nın başkent olarak geliştirilmesine paralel olarak modernleşme çabalarının temelinde kuşkusuz ki planlı gelişme, planlı büyüme ve planlı yapılaşma arayışları vardır.

YÖNETİM MAHALLESİ: ÇANKAYA

Haberin Devamı

Bugünkü Kızılay, Sıhhiye, Zafer, Ulus ve Lozan meydanlarını Lörcher İmar Planı’na borçluyuz.

1924-25 Lörcher İmar Planı’na göre:
Carl Christoph Lörcher yeni şehrin, eski şehrin dışında ve onu bozmadan, değiştirmeden kurulmasını öngörmüştür. ‘Güzel Kale’ kavramını ortaya atarak 1917’deki yangında üçte biri yok olan Kale ve çevresini oluşturan eski şehrin, kentsel iyileştirme alanı olarak değerlendirilmesini amaçlamıştır. Kentin büyümekte olan nüfusu için kurulacak yeni şehri de ‘Çankaya’ adıyla bir yönetim mahallesi olarak tasarlamıştır. Parlamento, bakanlıklar, diğer devlet kuruluşlarının yer alacağı ‘Devlet Mahallesi’ ve konut bölgesi gibi... Bugünkü Kızılay, Sıhhiye, Zafer, Ulus ve Lozan meydanlarını bu plana borçluyuz.
1928-32 Jansen İmar Planına göre:
Artan nüfusla birlikte ihtiyaç duyulan bu plan ile 1924’deki ilkeler benimsenmiş ve kenti ‘Bahçe Şehir’ görünümüne kavuşturmak amaçlanmıştır. Tarihi kale etrafına ‘Eski Şehir’ denilerek, ‘Yeni Şehir’ ile birlikte kent ikiye ayrılmıştır. Berlinli şehir plancısı Hermann Jansen Ankara’yı yabancı elçilikler ve diplomatik temsilcilikler semti, üniversiteler semti ve konut bölgelerine ayırmış, kenti çepeçevre kuşatacak yeşil alan için 1930’ların başında bozkıra yüksek miktarda ağaç dikilmiştir. Jansen, büyük kentleri tasarlarken dikkat edilmesi gerekenler arasında şu başlıkları sıralamıştır; iktisat, trafik, sağlık ve estetik. Ankara’yı bu dört ilke doğrultusunda geliştirerek hastaneler, spor, parklar, devlet daireleri, mezarlık, mezbaha, hapishane yapılaşmaları belirlenmiştir. Kızılay, Devlet Mahallesi, Saraçoğlu Mahallesi, Güvenevler, ‘Bahçe Şehir” kavramına ağırlık verilerek geniş bahçeler ve küçük evler olarak tasarlanmış 169 üyeli konut kooperatifi ile Bahçelievler gibi yerleşim planları Jansen eliyle hayata geçmiştir.

Haberin Devamı

YARIN: HER GÜN ÖNÜNDEN GEÇTİĞİMİZ BİNALARIN KİMLİĞİNİ BİLİYOR MUYUZ?

Yola 30 bin nüfusla çıktı
Bir başkentin oluşumu

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!