Ankara kökenlilerin fırsat penceresi

Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

TÜSİAD Başkanı Muharrem Kayhan, önümüzdeki günlerde görevini bırakıyor. TÜSİAD'ı izleyen arkadaşlarımıza göre, özel ilgi alanı olan arkeolojiye daha fazla zaman ayıracakmış.

Bu geçiş, Türkiye'nin yetişmiş insan gücünün hayat felsefesinin de nasıl değiştiğini gösteren en umut verici örneklerden birisi.

Muharrem Kayhan, bundan öncekilere göre farklı bir TÜSİAD Başkanlığı yaptı.

GÜNLÜK SİYASET

Kuruluşu, günlük siyasetin tartışmalı alanlarından uzaklaştırdı.

Ama buna karşılık onu Türkiye'nin temel meselelerine daha yakın bir alana soktu.

TÜSİAD, Muharrem Kayhan'dan önce de temel meseleler konusunda çok ciddi araştırmalar yaptırmaya başlamıştı.

Ama kuruluş, siyaset yapmaktan uzaklaştıkça daha etkili bir konuma gelebilir.

Kayahan bu ekolün temsilcilerindendi.

Kamuoyuna yansıyandan çok daha etkili ve yoğun bir çalışma yaptı.

O nedenle TÜSİAD'ın kısa tarihine, farklı bir başkan olarak geçecek.

TÜSİAD, önceki akşam bir yemekle son çalışmasını kamuoyuna duyurdu.

Çalışmanın ayrıntılarını bugün Hürriyet'te okuyacaksınız.

Ben bir başka ayrıntısına değineyim.

Çalışmayı yapan beş kişilik akademik kadronun ilginç bir yelpazesi var.

Cem Behar, Paris Üniversitesi'nde doktora yapmış.

Sema Erder, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu. Murat Güvenç, Oğuz Işık ve Hakan Ercan ise ODTÜ kökenli.

Yani beş kişinin dördü, Ankara'nın daha çok solcu fikirleri ile tanınmış okullarından mezunlar.

YAŞ ANALİZİ

Üçünün yaşları 68 kuşağına yakın. Öteki ikisi ise 80'li yıllarda mezun olmuşlar.

O bakımdan bu analizleri ilgiyle okudum.

Bu çalışma, daha önce DPT Müsteşarı Orhan Güvenen'in bana söylediği bir tezi doğruluyor.

Türkiye nüfusu hiçbir zaman 100 milyon gibi psikolojik ve kritik bir eşiği geçmeyecek.

Yani Bangladeşleşme sendromundan uzaklaşıyoruz.

Onun yerine gelişmiş ülkeler trendine giriyoruz.

KRİTİK NOKTA

Raporun en çarpıcı sonuçlarından birisi şu:

Ankara ve İzmir'in nüfus artışı durmuş.

Demek ki sıra İstanbul'da.

Bu da Türkiye'de, hayat kalitesinin yükselme sürecinin başlaması anlamına geliyor.

TÜSİAD bu gelişmeyi ‘‘fırsat penceresi’’ olarak değerlendiriyor.

Ve Türkiye'nin bu fırsatı mutlaka değerlendirmesi gerektiğini söylüyor.

Bu tezler bana hiç yabancı değil.

Türkiye'nin dinamizmi, son 15 yıldaki performansı bana hep umut vaat etti.

Ancak rapora göre şimdi kritik bir noktaya geldik.

Artık tercihlerimizi çok iyi yapmak zorundayız.

Raporun giriş bölümündeki şu cümle de, yapmamız gereken tercihlerin ne olduğunu açıkça ortaya koyuyor:

‘‘Rapor özellikle önümüzdeki 10 yıllık sürenin çok kritik olduğunu göstermektedir. Mevcut eğilimlerin ve politikaların devam etmesi halinde, 2010 yılında işsizlik en yüksek düzeye çıkarken, sosyal güvenlik sisteminin sorunları ve bölgesel dengesizlik de olağan koşullar altında sürdürülemez bir noktaya ulaşacaktır. Ancak aynı zamanda bu dönem, sorunların çözümü için de elverişli koşullar sunmaktadır.’’

Buradaki anahtar kelimeler şunlardır:

‘‘Mevcut eğilimler ve politikalar.’’

Tabii bunu sorumluluk sahibi kişiler açısından şahsileştirerek okursak da şöyle bir tablo ortaya çıkıyor:

‘‘Mevcut siyasetleri sürdürenler.’’

HASTA ADAM

Bu raporun yayınlandığı gün, Almanya'nın en ciddi gazetelerinden biri olan Die Welt'te de Türkiye ile ilgili şöyle bir değerlendirme çıkıyordu:

‘‘Boğazlar'daki hasta adam siyasi açıdan ölüyor. Bunun nedeni, küçük bir grup egoist iktidar canlısının kariyerlerini ülke çıkarlarının önünde tutmasıdır.’’

İşte bir TÜSİAD raporu ve bir gazete makalesinin fotoğrafı.



Yazarın Tüm Yazıları