Ankara Festivali'nin açılışı neden tenhaydı?

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

Uluslararası Ankara Müzik Festivali, 15 yıldır Ankara'da yapılıyor ve kalitesini koruyor.

Sevda-Cenap And Müzik Vakfı'nın ve Vakıf Başkanı Mehmet Başman'ın başarılı çalışmaları, Ankaralıların büyük desteğini görüyor.

Açılış konserinin düzenlendiği Türk Metal Salonu'nun geçen yılki kalabalığını hatırlayanlar, bu yıl boş koltukları görünce, bazı kavramlar ve kültür politikası, müzik seçimi üzerine düşünme gereği duydular.

Geçen yıl Beethoven'ın Dokuzuncu Senfoni'sinin icrası başlamadan önce Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, o gün, yazılara geçen, kulaktan kulağa aktarılan bir söz söylemişti:

‘‘İşte çağdaş Türkiye.’’

Gerçekten de o açılışa gelenlerin böyle bir dopinge gereksinimi vardı. Dönemin iktidarını protesto eylemine dönüşmüştü konser, alkışlar arasında, ‘‘Türkiye laiktir, laik kalacak’’ sloganları atılıyordu.

Kapıda bekleyenler, giremeyenler, tarihi bir konserin tanıklığını kaçırdıkları için hayıflanıyorlardı.

Konsere giderken, yollarda rastladığım, sırtında çocuklarını taşıyanlar, kutsal bir göreve ulaşmanın coşkusunu yaşıyorlardı.

Yalnız sanat sayfası yöneticileri değil, İstanbul'dan hemen hemen bütün köşe yazarları salondaki bu havadan etkilenmişler, okurlarına da bu atmosferi yansıtmışlardı.

***

Ya bu yıl?

Olağan bir festival açılışıydı, yollar tenhaydı, sanatı aşan siyasal coşku yoktu. Belki de geçen yıl yapılanlar, günün icabıydı, sanatın yapay desteklenişi ya da siyasete alet edilişiydi.

Cumhuriyetin 75. yılı dolayısıyla açılış eseri olarak, Nevit Kodallı'nın, metnini Cahit Külebi'nin yazdığı Atatürk Oratoryosu seçilmişti.

Açılış için anlamlı ama parlak bir seçim değildi. Çok sevdiğim bir eser ama açılış için isabetli sayılmayabilir.

Salondakilerin temperamınını yükseltecek bir müziğe ihtiyaç vardı.

Beni, tenhalık şaşırtmıştı. Festival seyircisinin, sanatı siyasete endekslemesinin açıklamasını yapamadım. Türkiye'ye özgü bir davranıştı.

Sanatın işlevinin, yardımcı bir kavrama ihtiyacı olmamalıyıdı. Böylesine bir suni sentezi doğrusu benimsemedim.

Yetmiş beşinci yıl konserinin programı, Cumhuriyet döneminin çeşitli ses renklerinden bir panorama olabilirdi. 75 yılın içinde dinlenen değişik türlerdeki müzik, görkemli orkestranın icrasıyla etkileyicilik kazanabilirdi. Resmiyetten böylece uzaklaşabilinirdi.

Onuncu Yıl Marşı'ndan türkülere, artık kendini kabul ettirmiş seçkin pop parçalarına kadar bir repertuar yapılabilirdi.

Şuna inanıyorum ki, artık Atatürk, resmiyet zırhını parçaladı, bireysel tercih listesine girdi. Yakalardaki rozetler bile bu iddiayı destekleyecek yeterli bir simge.

Müzik zevki de resmiyeti aştı, biraz zevk serbestliği anlayışını uygulayabiliriz .

Mehmet Başman, televizyonda yaptığı konuşmada, geçen yılın bazı seyirci davranışlarının, bir konserin çerçevesini aştığını söylemişti. Doğrudur bu yargısı, ben de katılıyorum.

***

Uluslararası Ankara Müzik Festivali'nin uzun ömürlü, başarılı olmasını diliyorum.

Çünkü o festival, bozkırda açan bir ses gülüdür, hepimizin görevi de onun solmaması için çaba harcamaktır.













Yazarın Tüm Yazıları