Anadil eğitimi/anadilde eğitim (III)

İKİ gündür yazıyorum. Anadil eğitimi (anadili formal eğitim içinde öğrenmek) ile anadilde eğitim (tüm eğitimi anadilde yapmak) getireceği sonuçlar açısından çok farklı kavramlar.

Anadilde eğitimin Türk ve Kürt halklarını nasıl birbirinden koparacağını iki yazımda madde madde sıraladım.
Bunun içindir ki Demokratik Toplum Kongresi’nin geçen hafta düzenlediği “Demokratik Özerklik Çalıştayı” sonunda ortaya çıkan taslakta yer alan:
“Kürtçenin kamusal alanda kullanımı önündeki engeller kaldırılarak, anaokulundan üniversiteye kadar eğitim dili haline getirilmesi sağlanmalıdır. Demokratik Özerk Kürdistan’da resmi dil Türkçe ve Kürtçe olmalıdır. Hizmet dili Kürtçe olmalıdır...” cümleleri, dil üzerine cehaleti yansıtmıyorsa, ülke insanını bölmek için en güçlü silahtır.
Ancak, öte yanda anadili öğrenmek ve kullanmak temel insan hakkı!
O halde nasıl bir düzenleme yapmalı?
Benim somut önerilerim şöyle:
* * *
1) Üniversite öncesi eğitimde eğitim dili Türkçedir. Yeteri kadar talebin oluştuğu yerlerde özel ve devlet okulları seçmeli ders olarak anadil öğretimi (Örn: Kürtçe) yapabilirler.
2) İsteyen istediği dilde özel televizyon kurmak, kurs açmakta özgürdür.
3) Sinema filmlerinin, talep oluşan yerlerde, anadile çevrilerek gösterilmesi serbesttir.
* * *
4) Üniversiteler anadilde mesleki eğitim vermek için talep oluşursa bu talebi karşılamakta hürdür. Ancak, sadece anadilde eğitim veren üniversite oluşturulamaz. Örneğin, Türk dilinde ekonomi eğitimi veren bir fakültede yeteri kadar talep oluşur ve bu talebi karşılayabilecek kapasitede öğretim elemanı bulunursa, Türkçe verilen bir ekonomi dersi ayrıca Kürtçe de okutulabilir.
5) Üniversiteler anadiller üzerine istedikleri gibi filoloji eğitimi verebilirler, anadil ve etnisite kültürü üzerine araştırma enstitüleri kurabilirler.
* * *
6) Adları sonradan değiştirilen şehirler resmi olarak iki dilde de adlandırılabilir.
7) Şehir, sokak, meydan vb. konulan tabelalar ihtiyaç dahilinde resmi dil dışında anadilde de adlandırma ve yönlendirme yapabilir.
8) TBMM’nin resmi dili Türkçedir. Milletvekilleri kürsüde sadece Türkçe konuşmak zorundadırlar.
9) Belediyeler, valilikler, resmi dairelerde resmi yazışma dili Türkçedir. Ancak, ihtiyaca göre, daireler, bölümler, yönlendirici tabelalar, açıklamalar, formlar vb. daha genel bir söyleyişle vatandaşı bilgilendiren/ilgilendiren malzeme Türkçe dışında anadilde de yazılabilir.
* * *
10) Türkçe bilmeyen vatandaş için resmi daireler Türkçe-Kürtçe (veya herhangi bir anadil) bilen tercüman bulundurmak zorundadır.
11) Mahkemelerde vatandaşlar kendilerini daha rahat hissettikleri dilde ifade vermek hakkına sahiptirler. Bu ifadelerin anında Türkçeye çevrilmesi için devlet adalet kurumlarında tercüman çalıştırmak zorundadır.
12) Özel sektör tanıtım gereken alanlarda (örneğin lokanta mönüleri, mağaza, dükkân, pazar etiketleri) istediği dili kullanmakta serbesttir.
* * *
Benim hazırladığım liste muhakkak ki eksik dolu. Ancak amacı:
1) Anadilin öğrenme ve kullanma hakkına ve
2) Devletin tek resmi dilinin Türkçe olduğu gerçeğine aynı anda sahip çıkmak,
3) Tek devlet çatısı altında buluşan vatandaşların beraber yaşamanın temel harcı olan tek dil (Türkçe) ile eğitilerek hal-i hamur olmalarını sağlamaktır.
Yazarın Tüm Yazıları