İzmir’in, 174 sene sonraki kahramanları kimler olacak?

Olten Filarmoni Sezonu açtı... Repertuvardaki eserlerin ilki Mozart’ın; “Saray’dan Kız Kaçırma”. Operanın ilk oynanışı 1782...

Haberin Devamı

 

Keman’da Leticia Moreno’ya eşlik ettikleri ikinci eser, Max Bruch’un 1 numaralı “Keman Konçertosu”; 1866’da ilk kez besteci tarafından yönetilerek dinleyicilerle buluşmuş. Finaldeki, “demir leblebi” ise, Brahms’ın 4 numaralı “Senfoni”si ! Meastro Yazıcı bile, “genel prova dahil, 1 günde 2 kez çalınması”nı, “vahşice” olarak niteliyor ki, eserin prömiyeri 1885’te gerçekleştirilmiş... Uzun lâfın kısası, Çarşamba gecesi AASSM’de dinlediğimiz eserler, (sırasıyla) 236, 152 ve 133 yıl önce bestelenmiş; hâlâ seslendiriliyor... Yani, ortalama 174 yaşındaydı dinlediğimiz seçki... “Bestecileri kahraman sayılırlar mı ?” diye düşündüm; bilemedim. Ceyhan Olten, imdâda yetişti..

Çok gerilere gitmeye gerek yok... Ceyhan Bey’in, daha geçen sene “program kitapçığı”na yazdığı mesajı şöyleydi: “…Homeros’tan bu yana bilindik 4.000 yıllık bir tarih. Sokrates’ten aydınlanma çağına, oradan günümüze, evrensel kütüphanenin raflarında, insan aklını yücelten binlerce kitap. Pygmalion’dan Donatello’ya ve Picasso’ya insanın ruhsal devinimlerinin ve duygusal tepkimelerinin ürünü binlerce resim, binlerce heykel. Montaverdi’den Mozart’a ve Debussy’e insan onuruna yönelmiş milyonlarca nota. Bu evrensel sanat galerisine toplum olarak ne kadar katkı koyabildiğimizi hiç düşündük mü ? Sanat takdir edilmediği yerde durmazmış. Her halde o yüzden, zarafet bir ufuk çizgisi gibi; biz ona yaklaşmaya çalıştıkça, o bizden uzaklaşıyor…”

Haberin Devamı

Bu yıl, çok başka bir “gündem”i vurgulamış: “...Bir toplum için yapılabilecek en büyük iyilik, içinde yaşayan insanların kendilerini yüceltmelerine olanak tanıyacak ortam yaratarak zenginleşmelerini sağlamaktır. Bunu yapabilmenin en birinci yolu, insanları genç yaşlarında sanat ile tanıştırmaktır. Sanatçıların entelektüel seviyeleri, duygusal tepkimeleri ve ruhsal devinimlerinin ürünü eserler ile tanışmak, insanın bireysel özgürlüğünü kazanmasına yardımcı olacaktır. İnsanın gerçek değerini bireysel özgürlüğünün seviyesi belirler. Gerçek değeri yüksek bireylerden oluşan toplumlar, hiçbir zaman kahramanlara ihtiyaç duymazlar. Brecht’in dediği gibi: -Toplumca bize gereken, yeni kahramanlar yaratmak değil, kahramanlara ihtiyaç duyulmayan toplumlar yaratmaktır.-“

Haberin Devamı

“İmdâda yetişti” diyorum, çünkü, “satır araları”nda, bu işleri tesadüfe bırakmayacak bir “mühendislik” var ! Üstünden 1 sene geçmeden; “Sanat”ı hiç örselemeden, hesabı “zarafetini yitiren bir toplum” üzerinden görmek ve bu yitirişi, aslında “bireysel özgürlüğümüzdeki seviye kaybı”nın yarattığı zoraki kahramanları adresleyen bir diyalektiğe bağlamak, az incelik mi ? Başlıktaki sorunun yanıtı, az çok şekillenmiş oluyor böylece: “Kahramanlarımızın kimler olamayacağı, kimin adının bile anılmayacağı belli” hiç değilse...

Solist sanatçıya gelince... Onun için de bir şeyler yazmalıyım, değil mi ? “Yetmez ! ‘Kırmızı’ yetmez, 1762’ye tarihlenen ‘Nicolo Gagliano’ yapımı keman yetmez, arşeyi doğru tutmak yetmez, kemanı farklı taşımak yetmez, yayı bambaşka çekmek yetmez, gözünü kapatmak yetmez, burun deliklerinin açılıp kapanması yetmez... Bis için Yazıcı gibi bir eşlikçi yetmez, Piazzolla yetmez, Oblivion yetmez... Yetmezmiş, yetmiyor, yetmedi...” Sahnede “kalp gibi atmak” gerekiyormuş; dinleyiciyi koltuklarına çivilemek için. İşte aynen böyle yaptı, Leticia Moreno... “Başka diyeceğim yoktur!”

Yazarın Tüm Yazıları