Türkiye içine kapandıkça dış politikada zemin kaybediyor

Türkiye içine kapandıkça dış politikada zemin kaybediyor ve bunu dışarıda bir siyasi faaliyete katıldığınız anda hissetmeye başlıyorsunuz.

Haberin Devamı

Dün, New York'taki Reza Zarrab'ın mahkeme salonuna mahkum kıyafetiyle değil sivil kıyafetle geldiği haberinin Türk medyasına düştüğü sıralarda Roma önemli bir uluslararası toplantı başlamıştı.

Üçüncüsü 30 Kasım-2 Aralık tarihlerinde yapılan Akdeniz Diyalogu forumu 56 hükümet ve 80 düşünce kuruluşu ve uluslararası kuruluşum yanısıra siyasi konularla ilgili bine yakın davetliyi bir araya getirmişti.

Akdeniz Diyalogunun bu yılki konu başlığı "Kargaşanın Ardından, Olumlu Gündem" olarak belirlenmişti.

Yıl başında Şubat ayında Münih Güvenlik Konferansında Avrupa ve dünyayı bekleyen kriz ihtimallerini konuştuktan sonra yıl biterken Roma'da Avrupa'daki geleceğe iyimserlikle bakma ihtiyacını gözlemek ilginçti.

Ekonomik krizin etkilerini atlatmaya başlasa da Avrupa -kökü Orta Doğu'da- terörizm, mülteci sorunu, İngiltere'nin kopuş kararı, yani Brexit ve Rusya ike yaşadığı Ukrayna-Baltık zıtlaşması sorunlarıyla karşı karşıya.

Haberin Devamı

Tabii Avrupa Akdeniz'in yalnızca kuzeyi, bir de güneyi var ve zaten güneyindeki kargaşanın yansıması Avrupa'yı geleceği düşünmeye zorluyor.

Belki de bu yüzden, uzun dönemli senaryoları düşünmek için Akdeniz-dışı güçleri de dinlemek ihtiyacı öne çıkmış.

Rusya, Çin, Hindistan, Suudi Arabistan, İran gibi Akdeniz-dışı ülkeler Akdeniz Diyalogu konferansında dışişleri bakanı düzeyinde temsil ediliyor.

Bu düzeydeki katılımcılar panellerin yanısıra tek başına konuşma yapma ve dertlerini anlatma imkanı da buluyor.

Forumda Türkiye'yi Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Ahmet Yıldız temsil ediyor. Yıldız deneyimli, yetenekli bir diplomat, Türkiye'nin mesajlarını duyurmak konusunda bir eksikliği olmaz. Ama Yıldız "Güvenlik Paylaşımı, Ortak Stratejiler" panelini izleyenlere o çerçevede yansıtacak Ankara'nın tutumunu. Maalesef bu toplantılara siyasi katılım düzeyi de önem taşıyor.

Kastım hükümet düzeyinde siyasi katılımdır.

Örneğin Yıldız'ın yanısıra Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu olmasa da AB İşleri Bakanı Ömer Çelik, ya da son zamanlarda diplomatik temaslarda öne çıkan Enerji Bakanı Berat Albayrak katılmış olsa, konuşmalar yapılırken harıl harıl not alan izleyicilere Türkiye'yi daha fazla anlatmak mümkün olurdu.

Haberin Devamı

Burada Türkiye'nin dediklerine kulaklarını kapatma gibi bir hava yok çünkü. Örneğin Gaziantep Belediye Başkanı Fatma Şahin, mülteciler panelinde konuşmacı ve bu konudaki çabaları üzerine bu yılki Minerva ödülü verildi kendisine.

Öte yandan Türkiye'nin bu toplantılarda verdiği siyasi mesajlar giderek sertleşmeye ve birbirini kelime kelime tekrar etmeye başladı. Diyeceksiniz ki Türkiye müttefiklerinden beklediği desteği göremediği müddetçe çiçeklerden böceklerden mi bahsedecek? Doğrudur, siyasi tezlerde ısrarcı olmak, diplomasinin temellerinden birisidir; Lozan, Montrö, Hatay ve İkinci Dünya Savaşından kaçınma bunun başarılı örnekleridir tarihimizde. Ama söyleminizi somut örnekler ekleyerek yenilemeyediğiniz ve "İşte söylüyorum ya, yetmez mi?" çizgisinde devam ettiğiniz müddetçe muhataplarınızın dikkatini kaybedebilirsiniz.

Korkarım bu oluyor.

Haberin Devamı

Türk dış politikasının bugün iki temel tezi kalmış gibi görünüyor -belki Zarrab vakasını da katarsak iki buçuk diyebiliriz. İki tezi kaldı demiyorum, bu izlenimi veriyor diyorum, arada fark var.

Dışlarından bakılınca bugün Türk diplomasisi tamamıyla "PKK ve FETÖ" sorunlarıyla meşgul görüntü veriyor.

Haklısınız gerek PKK'nın Suriye krizinde ABD ile işbirliği sayesinde yeni bir can bulması ve engellenmemesi, Fethullan Gülen'in yasadışı örgütünü ABD'den yönetmeye devam etmesi ve AB ülkelerinde engellenmemesi, dış bağlantıları olmasına karşın bizim iç sorunlarımız.

İç sorunlarımızın diplomasinin asli teması haline gelmesine izin verdikçe, Türk dış politikasının maalesef zemin kaybetmeye başladığını görmek durumundayız.

Haberin Devamı

Böyle toplantılarda sizin Türkiye'den geldiğinizi bilenler, ya da yeni öğrenenlerden "Zarrab itirafı kimlere kadar gider?", ya da "Hükümet ne yapacak?" ayrıntısındaki sorulara muhatap olmak emin olun hoş değil. Verecek yanıtımız olmadığından değil,  bugün Türkiye denince maalesef bu tatsız meseleye muhatap olmamız yüzünden.

Sebep olanlar sıkılacağına biz sıkıntı çekiyoruz.

Yazarın Tüm Yazıları