Yaşananlar






Dursun GÜNDOĞDU
Haberin Devamı

Tarık amca

TARIK Akıltopu telefon ediyor; ‘‘Dursun oğlum, seni çok özledim. Ama, taa uzaklardasın. Ben şehirden oralara nasıl geleyim? Evin şoförü bizim hanımdır, fakat o da, ‘Bulamam' diye getirmiyor.’’

Antalya’nın Tarık amcası, kentin ilk mimarlarından... Önümüzdeki Mart ayında 83 yaşına girecek... Ne zaman yaş meselesini açsa, ‘‘Aman Tarık amca, yaşını söyleme nazar değecek’’ diyorum. Çünkü, o yaşına rağmen, benim diyen gençlere taş çıkaracak güçte, kuvvette... Yine o yaşına rağmen, tüm işi gücü Antalya... Bir yerde çukur mu var, belediyeden önce Tarık amca telaşlanır... ‘‘Sana ne?’’ diyene çok kızar. Cevabı içten, duygusaldır; ‘‘Yahu, biri düşecek diye korkuyorum.’’

Bazen, o çukur yapılana kadar başından ayrılmaz veya gelirken giderken, yapılmış mı diye bakar...

TRAMVAYDA SEÇİM OLSA

İddia ediyorum, tramvaya seçim sandığı konulsa, Tarık amca, bırakın belediye başkanlığını, milletvekilliğini falan parti genel başkanı bile seçilir. En çok oyu o alır. Çünkü, tramvay, Işıklar'dan, Cumhuriyet Meydanı'na gelinceye kadar nutuk atar. Belediye sorunlarını ondan iyi bilen yoktur. Öyle ki, milleti kalbinden fetheder. Hanımlara karşı çok naziktir. O yaşına rağmen, ayakta genç bir hanım görse, kalkar yerini verir. ‘‘Tramvay Parlamentosu’’nun lideridir. Bilinki, ne zaman tramvay yolcuları birini alkışlıyorsa, içeride mutlaka o vardır.

Tarık amcanın son günlerdeki takıntısı cadde ve

sokak isimleri... ‘‘Postacı bile şaşkın’’ diyor anlatırken... Misal olarak Selekler'in önünden Varyant'a uzanan caddeyi veriyor. Diyor ki; ‘‘Önce Konyaaltı Caddesi'ydi adı... Sonra Kenan Evren Bulvarı oldu. Şimdi de Akdeniz... Yarın ne yaparlar bilmem.’’

İSİMLERİ DEĞİŞTİRMEYİN

İkinci misali, Şarampol... Bakın ne diyor Tarık Akıltopu; ‘‘Koskoca 2'nci Abdülhamit'in damgası var orada... Girit'ten gelenleri yerleştirmiş oraya... O tarihten bu yana adı da Şarampol... Geçenlerde sordum buranın adı ne diye... Kazım Özalp Caddesi'ymiş...’’

Tarık amca misalleri çoğaltıyor... Değirmenönü Caddesi'nin adının Recep Peker, Fener Caddesi'nin adının Fevzi Çakmak olduğunu söylüyor.

Kolay değil...

83 yıllık yaşamda sık sık değişen cadde ve sokak isimlerine hemen adapte olmak... Çocuklarının isimleri değiştiriliyormuş gibi geliyor...

Peki, ne yapmak lazım...

Bunun tek yolu; Antalya ile özdeşleşmiş isimleri değiştirmemek... Çünkü, siz istediğiniz kadar değiştirin, hep gönüllerdeki isimler kalıyor. Tıpkı, Şarampol gibi, Konyaaltı Caddesi gibi, Değirmenönü gibi...

Geçenlerde Muratpaşa Belediye Başkanı Süleyman Evcilmen ziyaretime geldi... Her belediye gibi o da kaynak arayışında... Cadde, sokak, park isimlerini satın dedim... Bunu da, Atatürk Caddesi, İnönü Caddesi gibi cumhuriyetle özdeşleşmiş, Şarampol, Konyaaltı, Değirmenönü gibi Antalya denilince akla gelen isimleri hariç tutarak yapın sözünün altını çizerek söyledim...

KAPANIN ELİNDE KALIR

Kimler oturduğu cadde ve sokağa adını vermek için paraya kıymaz ki... Kimbilir, adının yaşamasını isteyen ne gizli zenginler vardır. Hep Tarık amca değil ya, bu konuda bir misal de ben vereyim... Falez ve Sheraton otellerinin önündeki caddenin ismini bilen var mı?.. İnanın ben bilmiyorum. Bu oteller, o caddeye kendi adlarını vermek için neler yapmaz... Falez Otel, yazışmalarında, ‘‘Sheraton Caddesi/ANTALYA’’ adresini kullanmak ister mi?.. Veya tam tersini düşünün... Cadde, sokak ve park isimleri kapanın elinde kalır...

İşte, size nefis bir kaynak...

Bunu yapın, Tarık amca adına ben söz veriyorum, sesimizi çıkarmayız. Çünkü, işin ucunda belediyeye gelir kaynağı yaratmak varsa, kim ne diyebilir ki?..

Haksız mıyım Tarık amca?..

Film gibi film

Radikal'den film eleştirmeni Tunca Arslan, dünkü yazısında Komser Şekspir filmi için buyurmuş; film gibi bile değil...

Eleştirmen ya... Mutlaka eksik bir yanını bulacak... ‘‘Harika’’ demek eleştirmenlere neden zul gelir anlamıyorum. Oysa, filmler eleştirmenler için değil, halk için yapılıyor. Ben de, bir halk gözüyle gittim izledim. Ve, sonuçta şu karara vardım; Komser Şekspir, Tunca Arslan'ın dediğinin aksine, film gibi film...

Vizontele mi, Komser Şekspir mi?.. En iyisi hangisi derseniz, hiç düşünmeden Komser Şekspir derim.

Fragmanını izlediğim zaman gülmekten kırılacağımızı sanmıştım, aksine ağlamaktan bir hal olduk. Sinan Çetin'in göründüğü sahneden sonra seyirci koptu... Mendil getirmeyenler bin pişmandı. Baştan sonra dram olan filmlerde bile böyle ağlayan seyirci görmedim.

MENDİL DAYANMIYOR

Aslında film, komedi ve dramı birlikte içeriyor. Filmin ilk yarısı tamamen ince esprilerle bezenmiş... Arslan'ın dediği gibi çocukça değil... İkinci yarısından sonra komediden drama ince bir geçiş var. Filmin son 15 dakikası ise tamamen hüngür vaziyetleri...

Helal olsun yönetmen Sinan Çetin'e...

Çetin'in şansızlığı, Komser Şekspir'i, Vizontele gibi sunumu iyi yapılan bir filmden sonra vizyona sokması... Ama, benim gibi seyirciler, kulaktan kulağa reklamını yaparsa, Vizontele'nin gişe rekorlarını kırmasa bile, kalplerde taht kurar.

Bir önemli ayrıntı da, filmi Meltem'deki Megapol'de izledim. Seyirciler çoğunlukla genç ve çocuk yaştaydı. Ancak, film onlara olduğu kadar, ileri yaş gruplarına da hitap eden bir film... Bu da, sinema ve televizyondaki fragmanların yanlışlığından... Hep komedi yönünü tanıtırsan olacağı bu...

Bu filme gidin, gülün ve bol bol ağlayın...

Ağlamaktan büyük zevk aldığını söyleyen Antalya Vali Yardımcısı Tahsin Çiftçioğlu'na hararetle tavsiye ederim.

Ünlü sözler

‘‘İyimser, her felakette bir fırsat, kötümser de her fırsatta bir felaket görür.’’ Anonim

dgundogdu@hurriyet.com.tr

TELEFON: (0242) 340 38 38

Yazarın Tüm Yazıları