Hafta sonu burada bir baÅŸka güzel: Oylat

Hazır yarıyıl tatili de gelmişken, birkaç günlük bir kaçamakla, ruhu ve bedeninin arınmasını isteyenlere çok da uzak olmayan bir rotadan bahsedeceğim. İstanbul'dan birkaç saat uzaklıktaki Bursa… Önce Uludağ'da kayak deneyimi, sonrasında doğa yürüyüşü ve sıcacık şifalı sular… Uludağ deneyimini bir önceki yazı da kaleme almıştım. Şimdi sıra ikinci aşamada: İnegöl'deki Oylat Mağarası, şelalesi ve kaplıcaları...

Haberin Devamı

Çok uzun zamandır bir kaç sefer gitmek isteyip bir türlü fırsat bulamadığım Oylat Mağarası, şelale ve kaplıcalarına düzenlenen hikingi görünce bu sefer tüm şartları zorladım. Hafta sonu burada bir başka güzel: Oylatİstanbul'dan çıkan bir doğa grubunun buraya gideceğini duyunca, biz de hazır Bursa'dayken yürüyüşe katılıp katılamayacağımı soruyorum. Katılabileceğimi öğrenince de çok seviniyorum. Sabah erken kalkıp İstanbul'dan gelen grupla telefonlaşıyoruz. Onlardan öndeyiz… Yolda biraz kestirmek istiyorum ve gözümü açtığım an her yerin karla kaplı olduğunu görüyorum. Navigasyona ‘Oylat Mağarası’ diye yazmanız yeterli, o sizi götürüyor. Ana yoldan giderken ‘Oylat’ tabelası yok. Karlı yolda sapmamız gereken yerde hızlı olduğumuz için sapamıyoruz. Navigasyon yeni rota belirlese de karla kaplanan köy yoluna girmek imkansız gibi… Sapağı kaçırmamaya çalışın. Biz ilerden dönüp gelinceye kadar İstanbul'dan gelen grup bizi geçiyor ama Oylat Mağarası’nda yakalıyoruz. Onlar gezmeye başlamış. Mağara girişi 7.5 TL.

Hafta sonu burada bir başka güzel: Oylat






 
30 yıllığına kiralayan özel bir şirket işletiyormuş. İnegöl merkezden buraya servisler mevcutmuş. Mağaraları çok sevdiğim için güle oynaya giriyorum. Yürü yürü bitmiyor. O dışarıdan gördüğümüz dağın içi komple mağaraymış. Işıklandırmışlar ve yürüme yolu yapmışlar. Bir ara kendimi ‘Indiana Jones’ filminin içine düşmüş gibi hissediyorum. Tırman tırman bitmiyor, her yerden sarkıtlar sarkıyor.

Hafta sonu burada bir başka güzel: Oylat

Ziyarete açık en uzun üçüncü mağara

Haberin Devamı

Mağara iki bölümden oluşuyor. Birinci galeri daracık, ikinci galeri çok geniş, çökmelerin ve sarkıtların olduğu bölüm…  Ben en çok girişindeki dar koridor gibi yeri sevdim. Oluşumu binlerce yıl süren mağara hâlâ oluşmaya devam ediyor. Mağaranın içinde yarasalar yaşıyormuş ama biz göremedik. Belli bir noktadan sonrasına geçiş izni yok. Ziyarete açık en uzun üçüncü mağara burası…


İçeriden dışarıya, o karlı manzaraya bakmak çok güzel. Dışarıya çıktığımızda yılın ilk karının neşesiyle karlarda yuvarlanıyoruz. Özlemişiz… Mağarayla kaplıcaların olduğu bölge çok uzak değil. Herkes kara hazırlıksız yakalanmış. Bizim lastiklerimiz de yine kar çoraplarımız var ve sorun yok. Araçları kaplıca bölgesindeki otoparka park edip asıl amacımız olan Oylat Şelalesi’ne doğru yürüyüşümüze başlıyoruz.

Hafta sonu burada bir başka güzel: Oylat

Canlı bir tablonun içindeymiş gibi hissedeceksiniz

Haberin Devamı

Parkın içinden geçip ilerlediğinizde şelale yolunu kolayca bulabilirsiniz.  Biz gidiş geliş 7 km’lik kısma katılıp sonrasında termal keyfi yapmak üzere buradayız. Birden bastıran kardan dolayı yürüyüşümüz bir hayli zorlu geçiyor. Karın altını görmediğimiz için önden gidenin adımlarına göre gidiyoruz.  Bir tarafımız dere olduğu için aşağıya yuvarlanmamamız gerekiyor. Bu hava şartlarında böyle bir yolu asla tek başınıza yapmamalısınız. Kaymayan iyi bir ayakkabınız yoksa o yola gitmemelisiniz.

Hafta sonu burada bir başka güzel: Oylat

Normal havada yarım saatte yürünebilen ÅŸelaleye bir buçuk saat gibi bir sürede ulaÅŸabiliyoruz. MuhteÅŸem kar manzaralarından geçiyoruz. Canlı bir tablonun içinde gibiyiz. Dünya siyah beyaz olmuÅŸ ve renkli kalan tek ÅŸey bizlermiÅŸiz gibi. Åželaleye ulaÅŸan ekip ÅŸen ÅŸakrak… Ä°stanbul'dan sabah saat 6’da yola çıktıkları için onların öğle arası… Getirdikleri sandaviçleri ÅŸelaleye karşı yiyorlar. Hepsi 15 km’lik uzun yürüyüş için gelmiÅŸti ama biz geri dönerken bir baktık ekibin çoÄŸu bizimle birlikte. Ekipteki iki liderden biri olan Kamil bey dönenlerin güvenliÄŸi için geri dönüyor. Bir kısım yürüyüşe devam edecek.Â

Hafta sonu burada bir başka güzel: Oylat

Dönüşümüz gidişimizden daha kolay oluyor. Fotoğraf çekmeye doyamıyoruz. Havanın mis gibi kar kokusu, buz gibi havası, manzaranın muhteşemliği hâlâ gözümün önünden gitmiyor. Gelirken, termal kaplıcanın saat 4'te kapanıp temizlik için 7'ye kadar açılmayacağını öğrendiğimizden hızlı hareket ediyoruz. Oylat'daki oteller 3-4 günden aşağı rezervasyon kabul etmiyor. Özellikle hafta sonları dışarıdan müşteri almıyor. Belediyenin işlettiği yerin temizlik sebebiyle uzun saatler kapalı olacak olması, kapanmasına da sadece bir saat kalması hevesimizi kaçırıyor. Belediyenin yeri 5 TL. Kadın erkek ayrı…

Haberin Devamı


Tam bunları sorgularken belediyenin kaplıcasına bitişik, bir otelin aile havuzları olduğunu öğreniyoruz. Orada temizlik ve saat sorunumuz yok. İki kişi normal havuzlu oda iki saati 100, jakuzilisi 125 TL. Daha kalabalık aileler için kişi sayısı arttıkça odasına göre 20-30 TL artıyor.

Kaplıca keyfi

Sauna, buhar odası her şey var. Kredi kartı geçiyor. En sonunda kendimizi sıcak sulara atabileceğiz. Oylat kaplıcasındaki su hiç bir işlemden geçirilmeden içilebiliyormuş. Oylat adını, tekfurun kızını tedavi etmesinden aldığı söyleniyor. Zamanında Tekfur'un kızı amansız bir hastalığa yakalanıyor ve en son buraya getiriliyor. Son günlerini yaşadığına inanarak ‘Ölyat’ diyorlar ama Tekfur'un kızı buradaki şifalı sularda iyileşince bölge ün salıyor ve zamanla adı Olyat'a dönüşüyor. Kaplıcanın şifası saymakla bitmiyor. Ayrıca içme kürleri de yapılıyor.

Hafta sonu burada bir başka güzel: Oylat

Normalde iki saat olan süremiz, hava şartlarından kimsenin olmamasından dolayı esnek. Kimse bize dokunmuyor. Bir gün öncesinden kayakta tutulan kemiklerimin üstüne bir de şelale yürüyüşü ve soğuk eklenince bu sıcacık sular, saunalar, buhar odaları cennet gibi geliyor. Yunanistan'da gittiğim termalden sonra ülkemizde ki termal tesislerin gelişmişliği, hijyeni beni çok mutlu ediyor. Bizden en az bir 20 yıl gerideler. Resepsiyonda sohbet ettiğimiz arkadaşlar Arap turistlerden çok memnun. "Onların suyla işi yok, geliyorlar 15 dakika duş alıp çıkıyorlar. Talepkar değiller ama Avrupalı ya da Türkler sauna vs. her şeyi kullanmak istiyorlar" deyince bizi bir gülme alıyor.

Haberin Devamı


Her ÅŸeyi istemiÅŸim, kullanmışım. "O zaman biz gidelim" diyorum. Sıcacık sulardan çıktık, binanın içi de çok sıcak ve dışarı da kar var. Hasta oluruz diye düşünmeyin. Kafanızı iyi kurutup ÅŸapkanızı taktığınız da o soÄŸuk hava mis gibi geliyor insana. Küçük çarşıda fırından kasaba, bakkala kadar her ÅŸey var. Kaplıcaların olduÄŸu bölgede pideci bile var ama biz hava ÅŸartlarından çok geçe kalmak istemediÄŸimizden fırından kocaman bir ekmek alıyoruz, kasaptan sucuk ve etler.Â

Hayatımda yediğim en güzel sucuk ekmek ve müzikler eşliğinde yola koyuluyoruz. Bir gün kayak, ertesi gün mağara ve şelale yürüyüşü, sonrasında ki termal bizi arınmış bir beden ve kafayla geri yolluyor. Kendi aracıyla gitmeyenler İnögöl'e ulaştıktan sonra, dolmuşlarla 15 dakika da kaplıca bölgesine ulaşabilirler.

Haberin Devamı


Fotoğraf:  Bahar Gündoğdu



Buraları görmeden "Türkiye'de yaşıyorum" demeyin!

 

Yazarın Tüm Yazıları