Ötekiler

İstanbul Valisi: “Tabii bütün bunlar olurken kupayı o gece Kadıköy’de vermezsek bu kez de Galatasaray taraftarı Florya’da ortalığı yakıp yıkacaktı. “

Haberin Devamı

Sözlerin ne anlama geldiğini yazayım, sayın vali farkında değil galiba: Galatasaraylılara dokunsak yanardık, Fenerbahçelilere ne yapılsa tepki gelmez. Başım ağrımaz. Sözde huzuru bir tarafı feda ederek sağlamayı düşünürüm..

Evet, aylardır yazdığımız doğrulanmış oluyor: Fenerbahçe hedef.  Fenerbahçeliler hedef.  Fenerbahçeliler harcanabilir.  Fenerbahçelilere her şey mübah. 10 Temmuz’daki yürüyüşte kameralara takıldığı gibi gerekirse mermi bile kullanın. Neden? Siyasi otoriteye biat etmedi. Başkanını 11 aydır satmadı. Direndi. Oyunu bozdu. O halde pes etirmek için geriye tek şey kalıyor: Şiddet.

Bu kadar hayati karşılaşmada 90 dakika boyunca o berbat yönetimine rağmen ne Cüneyt Çakır’a ne Galatasaray’a küfür edildi. Hiç bir saha içi tehdit yoktu. Maç bitti, jet hızıyla çimlere dalan (nedense !) çevik kuvvetin ortasında zıplayan Galatasaray, kimsenin umurunda değildi. Stat sadece Fenerbahçesini alkışlıyordu, çağırıyordu.  Hal böyle iken kale arkası tribünü önündeki tartışmaların parlaması pek “anlık” sayılmazdı (ilk biber gazı engelli taraftarların önünde atıldı). Anlık olsa biber gazı vahşeti maçtan önce başlamazdı. Anlık olsa bileti ve kombinesi ile kapıda kalanlar coplanmazdı. Anlık  olsa Kadıköy sokaklarında, helikopterlerin ışıkları ve biber gazlarıyla insan avına çıkılmazdı. Stat içinde gaz verip dışarı sürülen taraftar, çıkışlarda da gazla karşılanıp sıkıştırılmaz, iki ateş arasında bırakılmazdı. Kurtulmak için sahaya girmek zorunda kalanlara şiddet uygulanmazdı. Yatıştırmak yerine insanlar mahsur bırakılmaz, böcek öldürür gibi biber gazı basılmazdı. 50 bin kişiye toplama kampı muamelesi yapılması vicdan, hukuk ve insanlık dışıdır. İş kazası değildir.  Heysel faciasının eşiğinden dönülmüştür.

Aziz Yıldırım defalarca söyledi. “İçeride kalmam önemli değil. Fenerbahçe için her şeye razıyım”. Bu adamın dayanamayacağı tek şey Fenerbahçesidir, taraftarlarına uygulanacak organize zulümdür. 19 Mayıs’ta adayım dedi, vazgeçmiyorum dedi. Aday olursa zaten ömür boyu men etmek için hüküm giydirecekler.  Kendisi çekilsin diye son kozu, yani taraftarının canını önüne koyuyorlar. Acaba bu hafta Metris’e kimler ziyarete gidecek?

Oysa Fenerbahçelilerin tek derdi  bize karışmayın, başkanımıza-armamıza-kimliğimize dokunmayın idi. Hak, adalet idi.

Ama karşı taraf her şeyi ele geçirmeden, biat ettirmeden rahatlamaz.

11 aydır devirmek istedikleri adama sahip çıkar, diğerleri gibi başkanını kongrede alaşağı etmez isen  coplar iner, biber gazı ile yaşarsın. Sahada ve salonda da takımının emeği gasp edilir.

Oysa bakın Galatasaray’a. Stat yapılır, başkanları köşke çıkar, başbakana telefon açılıp kupa töreni yaptırılır. AKP Kongresi’nin TT Arena’da düzenlenmesi sadece lojistik konu değildir. Başbakan unutmaz. Yuh’landığı yerde şimdi hepsine alkışlatacak.

Tekrar valiye dönersek. Demiş ki “Sayın Başbakan’a telefon edip bilgi verdim. Kendileri güvenliğin sağlandığı taktirde yasa ve yönetmelikler ne gerektiriyorsa onun yapılması gerektiğini söyledi.”

Bunun da ne anlama geldiğini yazalım: Galatasaray’ın kupa alması, onbinlerce insanın canından daha önemliydi. Yani çocuk, kadın, hamile, yaşlı, belki hayatında ilk kez maça gelmişlerden…

Biber gazı bombardımanı ve av saatlerce devam etti. Tabi aynı dakikalarda birileri de kutlama için otoyolu kesiyordu. Müdahale olmadan.

Ya yine kurguyu bozan şok bir gol gelseydi? Geçen sezon Gaziantepspor maçındaki gibi? B Planı neydi? Tahmin etmek bile istemiyorum.

Galiba kimse sayın başbakana o vahşeti anlatmadı.  Haberi olsa onbinlerce insanın canını tehdit altına soktuğu için vali ve emniyete hesap sormak yerine kupa töreni yapılacak emri vermezdi.

Haberi olsa Fenerbahçe takım otobüsünün camlarının indirildiği, silah doğrultulduğu, maçta her türlü futbol şiddetinin yaşandığı Trabzon’da iken,  Kadıköy’de canını kurtarma derdindeki Fenerbahçeli onbinlerce masum insana  “terörü hakim kılmak isteyen zihniyet” demezdi.

 “Terörist” nitelemesine muhatap kitlelerin sayısı artıyor. Şimdi elli bini buldu.  Hatta stat  dışındaki esnaf, maçla işi gücü olmayan vatandaşı sayarsak fazlası.

Bu sözler üzerine polis mesajı alır. Yaptığını haklı bulur. Bir sonraki randevu çarşambaya Ankara’da  der. Artık polis Fenerbahçelileri sürekli şu sözle karşılıyor:  Aziz kurtarsın sizi
Temmuzdan beri anlatıyoruz. Bu çok amaçlı bir plan. Türkiye’nin kalan son bağımsız gücünü ele geçirip başındaki insanı bitirmenin yanında devlet takımı yaratmak, Fenerbahçe’nin futbola hakimiyetini masa başında bozup o rolü ilk boyun eğen kulübe hediye etmek , tüm kulüpleri ekonomik sorunları kullanarak ele geçirmek, kendi adamlarını başkan ve yönetici yapmak, büyük kulüplerin rantını yurt içi ve yurt dışı sermaye babalarıyla paylaşmak, uluslararası organizasyonları almak, spor üzerinden halk sempatisi ve oylarını toplamak (Trabzon’a aktarılan inanılmaz paralar, seyirci ortalaması binleri geçmeyen ülkeye onlarca yeni stat, vb.)…

Hale bakın ki Fenerbahçe’ye hem iftira atılıyor, hem o iftira PFDK’nın hukuk dışı icraatıyla devam ettiriliyor, başkanı esir ve men ettirilmeye çalışılıyor, takımına saha içinde TFF eziyeti uygulanıyor. Direndiği için taraftarına da şiddet!  Neyin karşılığı olarak? Bunları engelleyebilecek, insanların canının yanmasına dur diyebilecek başbakanın ricasıyla CAS çekiliyor. Fenerbahçe en kritik ve önemli kozunu bir kalemde siliyor. “13 Mayıs’a kadar çekilmeseydi Cüneyt Çakır daha adil yönetirdi miydi? Polis bu müdahaleyi yapar mıydı?” soruları ise ortada kalıyor.

Cumartesi Fenerbahçe takımı ve taraftarı, siyaset-polis-TFF üçgeninde tuzağa düştü.  Artık açık şekilde öteki.

Ama bir şeyin farkında değiller. Spora politik, etnik, ekonomik, sınıfsal ayrımcılığı sokarsanız bu sadece yok etmek istediğiniz kulüp ve taraftarını değil tüm ülkeyi içine alır. O kadar ani ve hızlı yayılır ki hayal edemeyeceğiniz kadar tehlikeli noktalara taşınır. Sırf insanları sindirmek için çıkartılan 6222’ye rağmen önüne geçemezsiniz. Tüm dünyada olduğu gibi genç neslin dünyasını küçültüp pasifleştirirken aslında saf şiddet dolu bireyler yaratıyorsunuz. Amaçsız, kendisini sadece şiddetle ifade edebilecek nesiller geliyor. Futbolda o kapıyı açarsanız ki 3 Temmuz ile açtılar, kontrol edemezsiniz. 11 aydır şike sakızı ile her şey perdelendi. Çok ekmek yendi.  Ama futbolu Fenerbahçe üzerinden böldüler. Ekonomik ve siyasi sorunlar artmaya başladığında gündemi futbol ile karartmak mümkün olmayacak.

Operasyonu yapanların en büyük zafiyeti, spor ve takım kimlikleri konusundaki bilgisizlikleriydi. Ama esas şaşırtan, hayatı boyunca futbolla iç içe yaşamış ve Fenerbahçeli bir başbakan’ın da gerçeklerden uzaklaşması . Ya onu da yanlış yönlendiriyorlar, ya da Aziz Yıldırım’ın varlığı, arka plandaki tabloyu görmeyi engelleyecek kadar öne çıkmış vaziyette.

Medya için söz kalmadı. Fenerbahçe taraftarı şubattaki ilk duruşmaya kadar huzurla mücadelesini veriyordu.  Güvenlik kurumlarının gözünü yaşartacak kadar dirayetli ve sakindi. Kendisine yapılanlara bakıldığında insanüstü sabır sergiledi. Hala sergiliyor. Ama Çağlayan’dan beri sanki Fenerbahçe avı yapılıyor. Medya bunun parçası.  Sansür uyguluyor. Yalan üretiyor. Çağlayan’daki mağduriyete, kuru yanında yanan yaşlara sesini çıkarmıyor. Fotoğraf, video yayınlamıyor. Haberleri manipüle edip çarpıtıyor. Cumartesi günü, kendileri mağdur olduğu  için ilgilerini çekti! Ama o satırlar da vicdandan, omurgadan ve gerçeklerden uzak. Yakında bir avuç kişi veya belirli taraftar gruplarına mal etmek isteyecekler. Sürekli sizi besleyenlere yaranma korkusu taşırsanız, kaleminizden çıkan dönekliğin resmi olur. Gazeteciliğin değil.

En yaralayıcı ve saatlerce düşünsem de içinden çıkamadığım korkunç tablo ise şu:  Galatasaraylıların anası, babası, kardeşi, canından çok sevdiği arkadaşları, hayatının büyük bölümünde beraber olduğu insanlar içinde Fenerbahçeli yok mu? Cumartesi günü 50 bin kişi içinde, aylardır Çağlayan’da biber gazı yiyen, belki canını zor kurtarıp ölümden dönen hiç Fenerbahçeli sevdiği yok mu? İlla ki vardır. Peki o sevdikleri acı içinde yaşarken, ötelenirken ve linç edilirken nasıl vicdan kırıntısı gösteremez? Ona sarılmak yerine, karşısına geçip şike yapsana diyenlerin çokluğudur ülke geleceğini umutsuz kılan.

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları