O pencere açık ama sonsuza kadar değil

1dk okuma

Her toplumda yaz mevsiminin gelişini müjdeleyen belli başlı işaretler vardır. Bizdeyse açan yaz çiçekleri, suya daldırılan ayaktan gelen “cemre düştü” müjdesi, kışlıkların evin görünmeyen yerine kaldırılması gibi emare ve eylemler yazın gelişinin geleneksel habercileridir.

Haberin Devamı

Pencerelerin de önemli bir yeri vardır mevsim değişimlerinde. Yaz sıcağının olanca kavuruculuğuyla kendisini hissettirdiği günlerde, bir nebze olsa serinlik hissetmek için evdeki tüm pencereleri açıyoruz. Çoğunu kışın kapalı tuttuğumuz pencereleri... Sembolik olarak dünyayı görme aracı olarak kullandığımız pencerelerin birçoğunu aslında dönemsel olarak kullandığımızı fark ediyoruz yaz geldiğinde.

Oysa mevsimden, mimariden ya da her türlü sebepten bağımsız olarak sürekli açık olarak bekleyen bir penceremiz var. Her zaman ışık sızdırmadığından fark edemeyebiliyoruz, her zaman serinlik yaratmadığından varlığını unutabiliyoruz. Girişimciler olarak bu pencereye “fırsat penceresi” diyoruz.

O pencere bugün itibarıyla açık. Özellikle de olağanüstü değişimler yaşadığımız bu dönemde ardına kadar açık. Peki biz bu pencerenin ne kadar farkındayız?

Dünya'nın çeşitli ülkelerinde geleceğin toplumuna yönelik hazırlıklar sürerken, biz hala siyasal tabanlı kısır döngülerle uğraşıyoruz. Bugün yapacağımız bir yatırımın, ancak seneler sonra bizlere dönüşü oluyor. Bugün geleceğimize yatırım yapmadığımızda, ileride durum daha vahim olacak.

Fakat kim ne derse desin, Türkiye’nin önündeki fırsat penceresi halen ardına kadar açık. Seçimimiz çok basit. Ya kendimiz için bu fırsatı nasıl aktif yönlendireceğimizi belirleyeceğiz ya da teknolojinin önünde rüzgâr gibi sürüklenen bir toplum olacağız. Bu fırsatı kaçırırsak, bir daha yeniden böyle bir fırsat penceresi ne zaman açılır, bilemiyorum.

Yapmamız gerekenler düşünüldüğü kadar zor değil.

Bir sonraki yazımda hepsine ayrıntısıyla değineceğim ancak unutulmaması gereken bir şey var.

Fırsat penceresini görmek, ancak zihniyet devrimiyle mümkün. Bu devrim de girişimciliği bir iktisadi operasyon ya da yalnızca bir iş fikri olarak değil, uçtan uca bir kültür olarak görmekle başlıyor.

Önümüzdeki haftalarda, bu köşede girişimcilik kültürünün hem felsefi hem de pratik yönlerine dair düşüncelerimi sizlerle paylaşacağım.

Şimdilik şu gerçekle kapatalım: Fırsat penceresi Türkiye için açık, ancak sonsuza kadar değil.