İş Güvenliğinde ‘Kral Çıplak’!

1dk okuma

İş sağlığı ve güvenliği alanında 2012 yılında önce 6331 sayılı Kanun, sonrasında birbiri ardına yeni yönetmelikler yürürlüğe girdi. Bu kararlara paralel olarak yeni meslek alanları ve çalışma sahaları ortaya çıktı.

Haberin Devamı


Sayıları yüzbinlerle ifade edilen A, B ve C sınıfı iş güvenliği uzmanları az tehlikeli, tehlikeli ve çok tehlikeli sektörlerde göreve başladı; onbinlerce işyeri hekimi dakika hesabıyla işyerlerinde hizmetlerini devam ettirdi; şirketler diğer sağlık personeli, tehlikeli madde güvenlik danışmanı (TMGD), ortak sağlık güvenlik birimi (OSGB), isg katip gibi terimlerle tanıştılar.

Yasayla birlikte tüm çalışanların temel iş sağlığı ve güvenliği eğitimi alması, personelin sağlık muayenelerinin yapılması, işletmedeki tüm risklerin periyodik olarak değerlendirilmesi, işyerlerinde acil durum planlarının hazırlanması zorunlu hale getirildi.

Bugünkü tabloya genel olarak bakıldığında, maalesef bu çalışmaların olumlu bir sonuç vermediği, aksine kaza sayılarında son yıllarda artış olduğu görülmektedir. 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu yürürlüğü girdikten sonra yaklaşık olarak 10.000 çalışan işyerlerinde kaza sonucu hayatlarını kaybetti, 2017 yılının ilk 8 ayında en az 1485 çalışan yaşamını yitirdi. Kanun öncesi 6 yılın istatistikleriyle kıyaslandığında bu oran neredeyse 2 katı. Olumsuz durum yalnızca ölümlü kaza sayısından ibaret değil; raporlanan gün kayıplı kaza sayısı, kaza sıklık oranı ve kaza şiddet oranlarında da artış görülmektedir. Hergün en az 5 kişinin iş kazasında hayatını kaybettiği, 6 kişinin de sürekli iş göremez hale geldiği ülkemizde, iş sağlığı ve güvenliği kayıplarının maliyeti yıllık gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 4’ünü bulmaktadır. (İngiliz Hükümeti 2016 yılında iş kazası ve meslek hastalıkları nedenli kayıplarının ülkeye maliyetini 14,9 Milyar Pound olarak açıkladı.)

Mevzuatta işveren sorumlulukları belirtilmesine rağmen, pratikte işyerlerinde önlemleri sağlamak iş güvenliği uzmanının yükümlülüğüymüş gibi düşünülmektedir. Keza hızlıca yetkilendirilen OSGB’ler ve kısa bir eğitim/sınav sonrası belgelendirilen uzmanların yetkinlikleri sorgulanmalıdır. Dünyada ilk ve tek olarak ülkemizde uygulanan (!) yetkilendirme sistemi ile OSGB’lerin yalnızca bulundukları il ve komşu illerde hizmet verebilme şartı, hem gereksiz israf hem de bazı bölgelerde kontrolsüz rant oluşturmaktadır.

Özellikle riskli iş gruplarında yeterince denetim sağlanmamaktadır. Uygunsuzluk ya da kayıplar sonrası uygulanan cezalar caydırıcı boyutta değildir. Toplu ölüm meydana gelen kazaların yargılama sürecindeki belirsizlikler ve kamu vicdanını rahatlatacak sonuçların çıkmayışı hukuki ve idari yaptırımlara inancı zedelemektedir.

Çalışma yaşamına ilişkin iş sağlığı ve güvenliği düzenleme ve uygulamaları köklü bir değişiklikten geçmediği sürece, benzer istatistikleri maalesef konuşuyor olacağız.