Evrensel Temel Gelir (ETG)

1dk okuma

Son birkaç yılda gündemde olan yeni bir sosyoekonomik deney hem ekonomistleri hem de kamu yöneticilerini daha yakından incelemeye ve artısıyla ve eksisiyle araştırmaya yönlendiriyor: Evrensel Temel Gelir (ETG). ETG kısaca her vatandaşın çalışsın ya da çalışmasın devletten aylık, üç aylık ya da yıllık olarak belirlenmiş bir maaş almasıdır.

Haberin Devamı

Nakit transferleriyle yapılan deneyler hem fakir olarak tabir edebileceğimiz ülkelerde hem de oldukça zengin ülkelerde son yıllarda artan bir şekilde devam etmektedir. Örneğin Alaska’da ve birkaç Avrupa ülkelerinin belli bölgelerinde çok kısıtlı olsa uygulanmadır. Ayrıca Afrika ve Asya’da bazı seçilmiş kırsal kesim yerleşkelerinde yapılmış pek çok deneyde oldukça başarılı sonuçlar alınmıştır.

ETG aslında iki ayrı amacın ortak paydasından yola çıkılarak ortaya çıkmış bir kavramdır: fakirliği azaltmak ve çalışma kavramının hayatın en temel öğesi olmaktan çıkartmak. Birinci hedef politik ve pragmatik, ikinci hedef ise etik ve felsefidir.

Sosyal güvenlikle barışık kapitalism çalışanlardan kesilen zoraki sigortaların biriktiği havuzdan hayatları boyu çalışmış bireylerin çalışamayacak durumda oldukları zaman yapılacak ödemelerle bir sosyal güvence ağı oluşturmayı amaçlamaktaydı. Bu ödemeler haliyle çalışmaya herhangi bir alternative değildi. Daha sonra bu ödemelerin kapsamı engelliler ve çocuk büyüten anneler ve diğer özel durumları da kapsayarak genişledi ve finansmanı da genel vergilendirmeyle yapıldı.

ETG’nin hedefi daha önce çalışma ve ondan yapılan kesintilerle yapılan sosyal güvenlik ödemeleriyle sağlanan ve iş güvencesinin kalmadığı ve sosyal güvenlik ağının çok zayıfladığı günümüz ortamında her ikisinin de yerine takviye yapabilecek bir gelir olmayı amaçlıyor. Ayrıca ETG, özellikle dar gelirli ülkelerde yaşayan kadınlar için büyük bir umut olma potansiyelindedir.

ETG’nin etik argümanı biraz daha farklı bir kaynaktan geliyor. Ekonomistlere göre çalışmak hayatı devam edebilmek için bir maliyet ya da bir tür ‘lanet’tir. Ancak teknoloji ilerledikçe ve bazı temel ihtiyaçları karşıladıkça insanlar daha az çalışarak hayatlarını idare edebilmekteler, ‘dinlence’ türü aktivitelere daha fazla zaman ayırabilmekteler. Hayatın çalışmaktan öteye yaşamak için asgari de olsa bir tür garanti gelir insanlara vakitlerini çok daha farklı ve belki de verimli geçirebileceği bir kapı açabilir.

ETG’ye yapılan muhalefetin temelinde çalışmadan para kazanmanın ‘haksız kazanç’ dışında bu geliri alanların çalışma hayatında geri çekileceği yönündedir. Çalışma hayatı dışında gelir sahibi olmanın insanı tembelleştireceği ya da ahlaken yanlış olacağını iddia etmek biraz sığ bir bakış açısı olacaktır, zira 19. Yüzyıl Avrupa aristokrat ve burjuva sınıfı rantiye bir sınıf olduğu halde sanat ve edebiyat bu dönemde ‘zaman bolluğu’ olan bu sınıflarca çok geliştirildi. Robotlar ve yazılımın yaygınlaşması ETG’ye yeni bir önem ve ivme vermekte. Uzmanlara göre önümüzdeki 20 yıl içinde batıdaki işlerin dörtte bir ila üçte biri insansız yapılabilecek duruma gelecektir.

ETG’ye karşı yapılan belki en kuvvetli argüman ise maliyet olarak devleti çok büyük bir külfet altına koyacağı konusundadır. Burada parametrelerin ne şekilde belirleneceği çok önemlidir. Örneğin hangi yaş aralıklarının ETG’den faydalanacağı, bütün diğer sosyal güvencelerin yerine mi geçeceği, sadece vatandaşların mı faydalanacağı, emeklilik ödemelerinin yerine geçip geçmeyeceği gibi unsurlar. Tabii ETG’nin ne sıklıkla ödeneceği ve ne kadar bir meblağ olacağı da önemli bir faktördür. Ama şüphesiz ETG zengin devletlerin bile bütçesini oldukça zorladığı için halen konsensüs görüş uygulamaya geçmesinin çok zor olduğu yönündedir.

Son 30 yılda sağlanan verimlilik kaynaklı kazanımların çok büyük kısmı sermaye sahiplerinin eline geçtiği yönünde çok fazla bulgu vardır. Ancak toplumun en tepedeki 5%’inin çok daha etkin ve kademeli bir şekilde vergilendirilmesi ve birkaç nesildir birikmiş kazanımların daha geniş bir kitleyle yay(dır)ılması durumunda bu tür bir projenin fizibilitesi olabilir.

Haberin Devamı

ETG programı kapsamındaki ödemeler ülkenin milli servetinin büyümesi doğrultusunda artış gösterebilecek şekilde tasarlanabilir. Robotlar ve yazılımın işgücündeki payı arttıkça verimlilik ve karlılıkda artacağından bu karın bir kısmının sermayenin elinden alınıp robotların yeri aldığı işgücüyle bu şekilde paylaşılması önerilmektedir. Çünkü eğer gitgide eşitsizliğin ve gelir adaletsizliğinin arttığı bu sistemde bazı değişiklikler yapılmazsa toplumsal huzursuzlukların önüne geçmek daha zorlaşacaktır. Sermaye verimliliği ile artan bir ETG programı yazılım ve robotların getirdiği kazanımları geniş kitlelere dağıtarak büyük bir sosyal süpap görevi de görür.

Haberin Devamı

Melek Yatırımcı, Girişimci, A.T. Kearney Türkiye eski başkanı

Haberle ilgili daha fazlası: