Günlerin Köpüğü

Aylin LİVANELİ
Haberin Devamı

Aşkın kimyası

Bir bakış, bir dokunuş, bir koku bazen deli etmeye yetiyor.

Nedenini anlayamıyorsunuz, açıklayamıyorsunuz ama kendinizi, hızla ilerleyen, kontrolden çıkmış bir trenin vagonunda, oradan oraya savrulurken buluveriyorsunuz.

Mutluluktan uçuyorsunuz.

Dünyaya yepyeni gözlerle bakıyorsunuz.

Altından kalkamayacağınız bir dert yokmuş gibi geliyor.

Peki nedir bütün bunları hissettiren?

Aşk diyeceksiniz, biliyorum.

Ama aşka, özellikle on aşık olmaya yol açan şey ne?

Carl Jung, ‘‘İki kişinin karşılaşması, iki kimyasal maddenin birleşmesi gibidir, eğer bir reaksiyon oluşursa, her ikisi de değişime uğrar’’ demiş.

Bütün suçun aslında PEA, Oxytocin gibi kimyasal enzimlerde olduğunu biliyor muydunuz?

AŞK BAĞIMLISI

‘‘A Natural History of Love’’ (Aşkın Doğal Tarihi), Amerika'da yıllardır çok satanlar listesinden inmeyen bir kitap.

Lisede ve üniversitelerde de okutuluyor.

Yazar Diane Ackerman bu kitapta, aşık olmamızın nedenlerini anlatıyor.

‘‘İki kişi birbirini çekici bulduğunda, sinir hücreleri arasındaki iletişimi hızlandıran bir molekül olan PEA (phenylethylamine) harekete geçiyor’’ diyor Ackerman. PEA, beynin heyecanlanmasını sağlıyor, böylece de duygular gittikçe güçleniyor, aşıklar kendilerini çok mutlu hissediyorlar.

PEA, insana inanılmaz enerji veren ‘‘speed’’ adlı bir uyuşturucu maddeye çok benziyor. Bu nedenle de aynen uyuşturucu gibi bağımlılık yaratabiliyor.

Bazı insanlar hep aşık olur, ya da aşık olduğunu sanır ya...

Sürekli yeni ilişkiler, yeni heyecanlar peşindeler.

İşte bu kişileri bir ilişkiden diğerine koşturan şeyin, PEA bağımlılığından başka bir şey olmadığına inanabiliyor musunuz?

*

PEA bağımlılığı, aynı uyuşturucu bağımlılığı gibi ilaçla tedavi edilebiliyor. Hasta, PEA'yı bastıracak enzimlerin salgılanmasını sağlayan antidepresanlarla kısa bir sürede tedavi ediliyor.

Tedavi sonrasında da daha sakin, kalıcı bir ilişki kurabiliyor.

Peki neden bir kişiye aşık olduğumuzda duyduğumuz heyecan zamanla yok oluyor?

İki kişi tanışıp aşık olduktan, ilişkiye geçip çocuk yaptıktan sonra PEA, yerini morfin benzeri yeni kimyasal salgılara bırakıyor.

Bu salgılar, büyük heyecanlardan, fırtınalardan sonra insana sükunet veriyor.

Daha sakin bir ruh haline geçiyorsunuz.

Huzur ve güven duygusu artıyor.

Eğer eşlerden her ikisi de bu durumdan memnunsa ilişki/evlilik uzun sürüyor.

Ama eğer biri PEA bağımlısıysa ilişkinin bu aşamasından dehşete düşüyor ve yeni heyecanlar, yeni ilişkiler peşinde koşmaya başlıyor.

İşte aldatmalara, boşanmalara, mutsuzluklara, gözyaşlarına hep bu musibet neden oluyor.

ZEVK VE TEHLİKE

Kadınlar, doğum sırasında oxytosin adlı bir madde salgılıyorlar.

Doğumu kolaylaştıran ve emzirmeyi sağlayan bu madde, aynı zamanda bebek ve anne arasındaki sıcaklığı ve sevgiyi de kamçılıyor.

Oxytosin, kadın-erkek ilişkisinde de devreye giriyor ve eşlere sarılma, okşama isteği veriyor.

*

Yapılan araştırmalar, tehlikenin aşkı kamçıladığını gösteriyor.

İnsanların hayatları kolaylaştıkça, refah düzeyi arttıkça, bir tehlike durumu olmadıkça aşk da olmuyor.

Sanırım bu nedenle ailelerin isteği dışında evlenenlere çok rastlanıyor.

Ya da ‘‘Nerede o eski aşklar?’’ diyoruz ya, modern yaşam dünyaya egemen oldukça, rahatımız arttıkça aşık olmamız zorlaşıyor.

ÇAPKIN ADAM, HAFİF KADIN

Tüm bu etkileri biz ‘‘çapkın adam’’, ‘‘hafif kadın’’ ya da ‘‘aile babası’’, ‘‘evinin kadını’’ gibi birtakım kavramlar oluşturarak açıklamaya çalışıyoruz.

Oysa bu kitapta da gördüğümüz gibi hiçbir şey böyle basit değil.

Davranışlarımızı, çok daha derin, hem psikolojik hem de kimyasal etkenler yönlendiriyor.

Tüm bunların da ötesine gidip vücudumuzdaki ve beynimizdeki bu kimyasal alışveriş nereden kaynaklanıyor diye de sorabiliriz.

Bugüne kadar çok merak edilmiş, çok yazılmış, çizilmiş.

Maalesef bu, Ackerman'ın kitabında bilimsel gerçeklik olarak açıklayabildiği etkenlerin çok daha üstünde.

Ama tüm dinlerin ve Freud, Shopenhauer gibi birçok bilimadamı ve filozofun birleştiği nokta şu: Bizi yönlendiren, ilk insandan beri bilinç altımıza yerleşmiş olan çocuk yapabilme, yani türümüzü devam ettirme güdüsü.

Her aşık olduğumuzda ve seviştiğimizde aslında sadece bu amaca hizmet ediyoruz.

Peki ötesi?

Koskocaman bir soru işareti.

Alivaneli@aol.com

Faks: (0212) 262 19 79

Yazarın Tüm Yazıları