Amish’ler Garaj İstanbul’u bastı

Teknolojinin tüm nimetlerini reddedip hâlâ at arabası kullanmaya devam etmek, evde elektrik yerine mum yakmak, 1800’lü yıllardan kalma kıyafetlerle ortalıkta dolanmak ister miydiniz?

Haberin Devamı

Fantezi olarak hoş gözükse de, eminim ömür boyu istemezdiniz.

İki gün sonra sıkılıp msn’e girmek, marka bir kıyafet almak, barlara akıp arkadaşlarla içmek isterdiniz. Ya da sizi bilmem, en azından ben isterdim.

Gelin görün ki, Amerika’nın Pennslyvania, Ohio, Indiana gibi birçok eyaletinde böyle yaşayan insanlar var. Onlara Amish deniyor.

Durup dururkn protestan Amish’leri gündeme getirmemin bir nedeni var elbet. Pazartesi gecesi Garaj İstanbul’dayız arkadaşlarla.

Arka arkaya üç yerli modacının defilesi var.

Önce deri kıyafetleriyle dikkat çeken Simay Bülbül’ün defilesi başlıyor.

Çok beni benden almıyor açıkçası. Sadece bakıyorum. Görmüyorum.

Ardından Hatice Gökçe’nin defilesi geliyor. Türkiye’nin erkek giyimdeki tek kadın modacısı. Dirsekte biten dar ceketlerine ve şalvarımsı pantolonlarına bayılıyorum Hatice’nin.

Bir de erkek mankenlerin “az önce biriyle fena dalaştım” mesajı veren “dayak yemiş” makyajlarına... Hepsi de temiz yüzlü mankenler, bu makyajlarla Vatikan’da tecavüze uğramış rahip adayları gibiydiler.

Ama asıl olay finaldeymiş meğer.

Ümit Ünal, “A Place On Earth / Dünyada Bir Yer” projesiyle karşımıza çıkıyor. Manken olmayan sıradan insanlar (en azından çoğu öyleydi) yazının en başında bahsettiğim Amish’lerin işin içine moda sosu katılmış kıyafetleriyle arz-ı endam ediyorlar.

Yürüyüşleri, tavırları, bakışları da uymuş, tam Amish’ce: ıddiasız, umursamaz, kendi halinde.

Ünal, müziklerle, koreografiyle tam bir Amish köyü yarattı Garaj ıstanbul ortasında o gece.

Açıkçası önce dalga geçtim, “Bu ne ya, Anadolu Amish’i mi bunlar?” diye. Sonra hoşuma gitti, üzerinde düşünmeye, konuşmaya başladık hepimiz.

Peki Ünal’ın bize sunduğu Amish tarzını alır giyer miyim?

Olabilir. Siz de pekala yaratabilirsiniz Amish tarzını.

Hemen dededen kalma bir içlik bulun, üzerine de bir tulum geçirin. Ve modern bir Amish olarak Lucca’lara gelin, latte için...
Etrafa, “Her şeyi reddettim, ama latte’den vazgeçmem” mesajı verin.

Haberin Devamı

Ghetto’da bir Ayça Şen

Pazartesi yazacaktım, sığmadı, bugüne kaldı.

Cuma gecesi Ghetto’da Ayça şen’in performansını izledim bir de.

Ünlü radyocu geçenlerde bir albüm çıkardı biliyorsunuz, adı “Astronot”.

İçeri girer girmez sahnedeki Şebnem Ferah sandım, ne yalan söylemeli.

Çünkü saç makyaj, e bir de sima hayli benziyor. şebo sanmamak elde değil. Ama sadece bu kadarla kalmıyor. Ayça Şen biraz da Şebnem Ferahcılık oynuyor sahnede. Bol bol bağırıyor. Ferah gibi çığlıklar atıyor zaman zaman.

Yani: Ayça başkan sahnede hayal kırıklığına uğrattı, en azından şimdilik...

Haberin Devamı

‘Cesur afiş’in perde arkası

Bu afiş, Mahsun Kırmızıgül’ün filmi “Güneşi Gördüm”ün yurtdışındaki festivaller için yapılan afişi. Türkiye’deki afişten farklı olarak filmin çarpıcı yerlerinden biri, yani Murat Ünalmış’ın travesti kardeşini vurmadan önceki sahnesi afişe çıkarılmış.

Tamam cidden çarpıcı, ama bu sahne filmin bütününü anlatmıyor ki! Hatta bile bile yanlış bir ipucu veriyor.

Peki ama neden özellikle bu sahne seçildi yurtdışı için?

Yurtdışında hayli yankı uyandıran, The Independent gazetesinde bile “Türkiye’de ilk gay namus cinayeti” diye hakkında uzun uzun yazılan Ahmet Yıldız cinayetini hatırlarsınız.

Türk medyası, yurtdışı gazete ve dergilerindeki ısrarlı yazılar sonrası konuya vakıf olmuş ve ilgilenmişti.

Çünkü Urfalı Yıldız’ın, ailesi tarafından “gay olduğu için öldürüldüğü” şeklinde güçlü iddialar vardı. İşte Kırmızıgül ya da ekibi, bu konunun yurtdışında ilgi çektiğini biliyor olmalı ki, filmdeki yan unsurlardan biri olan travesti hikâyesini afişe çekmeyi uygun bulmuş.

Filmin esas mevzusunu bile bile görmezden gelerek...

Birkaç ödül uğruna...

Yazarın Tüm Yazıları