Amirleri bile

OLAY kapanıyor. Ama benim vicdanım hálá rahatsız.

Kadınlar gününde dayak olaylarının sorumlusu 6 polis açığa alınmış.

Anlaşılan bu açıklamayı yapan İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu bu defteri böylece kapatmış.

Ya zihniyet?

Bugün altı, yarın beş, öbür gün bilmem kaç... Açığa alır işi temizlersin.

Mümkün mü?

Bush Yönetimi’nin, Ebu Garip hapishanesinde insan hakları ihlalleri olayını örtbas ettiği yöntemden pek farkı yok bu anlayışın.

Sistemin en dışındaki insanı cezalandır, sistemi kurtar.

‘Hatalılar cezalandırıldı!’

* * *

BAKANIN
hakkını yemeyelim. Sadece İstanbul’da 8 Mart yürüyüşünde ‘hata’ yapanlar değil, Kızıltepe ve Van’da da halka karşı şiddet kullanan polis memurları açığa alınmışlar. Hatta orada, hatalı bulunan amirler bile aynı biçimde cezalandırılmışlar.

İyi de, bu hatanın neden kaynaklandığı konusunda bir çalışma yapılmış mı? Bir sonuç ortaya çıkmış mı?

Yani hatanın nedenine inilmiş mi yoksa Avrupa Birliği’nden ve kamuoyundan gelen tepkilere yanıt olarak mı harekete geçildi?

Bence ikincisi. Çünkü eğer hatanın nedenine inilseydi bugün İçişleri Bakanı daha farklı bir tavır izliyor olurdu.

Her şeyden önce bakanlığına bağlı bir teşkilatın sorumluluğunu paylaştığını açıklar, nedenlerini sıralar ve sorunu kökten çözmek için hangi önlemlerin alınacağını söylerdi.

Mesela, 8 Mart olayından sonra polise ‘cinsiyetler arası eşitlik eğitimi’ verileceği kararı alınmış olabilirdi pekálá.

Ama böyle şeyler duymadık. Çünkü işin özüne, zihniyet meselesine inilmedi.

Sorumluluğu alt kademelere indikçe ağırlaşan bir yükümlülük olarak gören anlayış, kadına yönelik şiddeti doğal karşılayan feodal zihniyetin, değişik bir noktada ortaya çıkmasından başka bir şey değil aslında.

* * *

İÇİŞLERİ
Bakanı Abdülkadir Aksu, İstanbul’u esir alan suç patlaması konusunda da ortaya bir şey koymuyor.

Son olarak söylediği en somut şey DYP Lideri Mehmet Ağar’ın sunduğu önerilere ‘espri’ demesiydi.

Durumun bütün boyutlarıyla ele alınıp çözümlerin üretileceği bir çalışma komisyonu oluşturmaktan ya da bu sorunu nasıl çözmeyi düşündüğünden haberimiz yok.

Bazı mahalli emniyet amirlikleri, vatandaşların ne yapmaları gerektiğine dair bildiriler dağıtıyorlar.

Ama kendilerinin ne yaptığını pek bilmiyoruz.

* * *

BASIN
özgürlüğüne ağır darbeler indiren yeni ceza yasası tartışılırken, hükümet çevreleri söze ‘ey gazeteciler aklınız neredeydi?’ diye başlıyor. Haklılar haklı olmasına da, bu yaklaşım onların sorumluluğunu azaltmıyor.

Reformlar, ‘Ağlamayan bebeğe meme yok’ yaklaşımı ile mi yapılacak?

Kim ne kadar isterse o kadar. Böyle bir mantık olabilir mi?

Polis şiddetinde de olduğu gibi, basın yasalarında da esas olan zihniyet.

Siz Avrupa Birliği hedefine sahip iseniz eğer, basın yasalarından kadın haklarına, ekonomi politikalarından çevreye kadar her adımda bu vizyona uygun davranırsınız.
Yazarın Tüm Yazıları