Amerika’da doktora yapan 3 Türk profili

Sığ politikacıların her gün gaf dolu, incir çekirdeğini doldurmayan atışmaları, bir ülkenin dinamiklerini anlamaya yetmez. Bakacağınız yer yine akademidir.

Haberin Devamı

Institute of International Education’ın kayıtlarına göre bugün Amerika’da 13 bin 263 Türk kökenli öğrenci okuyor. Bunların 6 bin 838’i master ve doktora öğrencisi. Bazısı dönecek, bazısı kalacak. Ancak dönmeyecek olsalar da her halükârda hepsi birden Türkiye’nin entelektüel sınıfını oluşturacak. Çok çeşitliler. Her görüşten, her kesimden örnek var aralarında. Yine de üç ana akımda toplanıyorlar: Gülenciler, memurlar ve liberaller. Diaspora etkisiyle Amerika’da şimdi hepsi arkadaş. Türkiye’ye döndüklerinde değişecekler. Ve alacakları pozisyonla ülkenin geleceğini belirleyecekler.

MEMUR

İstediğiniz kadar ben teknokratım, deyin. Bürokratım sadece işimi yaparım, deyin. Devletin yurtdışına eğitime yolladığı, seçilmiş bir memursanız renginizi bilmek isterler. İktidarda kim olursa olsun... Onlara yakın biri misiniz değil misiniz... Karşı taraftan mısınız değil misiniz...
Geçen yıl, Emniyet Genel Müdürlüğü kadrosundan Amerika’ya gelip eğitim için 8 yıl kalan Emrullah Uslu’yla ilgili haberler çıkmıştı hatırlarsanız. Fethullahçı olduğu, bir komplonun parçası olduğu iddiaları vardı. O dönem Uslu’yla telefonda iki saate yakın konuştuk. Her şeyi sordum. O da mecburmuş gibi her şeye cevap verdi. Bir ara Fethullahçı olmadığına ikna etmek için mezhebini bile söyledi.
Politikayı burada öğrenime gelmek için ne kadar kullanıyorlar?.. Ya da burada yaptıkları çalışmalarda ne kadar donanım kazanıyorlar, çok net değil. Okudukları okullar hep vasat. Aldıkları eğitimler de istisnalar dışında biraz özgeçmiş dolsun diye. Ancak Amerika’da yükseköğrenim yapanlar arasında işi en zor olanlar, kesinlikle memurlar.
İşinde başarılı olacaksın. Dairede politik oyunlardan uzak kalıp bileğinin hakkıyla Amerika’da eğitim hakkını kazanacaksın. Buraya geldiğinde kaşın gözün oynamayacak, çalışacaksın. Seni “şucu” ya da “bucu” diye yaftalamaya çalışacaklardan korunacaksın. Sonra işin bitip döndüğünde, kaldığın yerden devam edeceksin. Hak ettiğin terfileri vermelerini bekleyeceksin.
Emrullah Uslu, büyük bir komplonun parçası bir Fethullahçı mı, derseniz... Öyle olsa benimle 2 saat telefonda niye konuşsun, sorduğum onca soruya niye cevap versin bilmiyorum. Ancak emin olduğum, adını korumaya çalışıyordu. Politikanın tam göbeğinde, başına gelenlere hem kızgın hem de kurduğu birtakım ilişkilerden pişman, tutunmaya çalışıyordu.
Yaşadıkları her tecrübenin Türkiye için bir sonucu olacak. Gerçekten ne düşündüklerini ise ancak yükseldiklerinde öğreneceğiz.

GÜLENCİ

Haberin Devamı

Fethullah Gülen’i seviyorlar. Muhafazakâr bir yaşantıları var. Erkeklerin eşleri örtülü. Alyanslar sağ elde ve beyaz. Gülen’e yakın derneklere de sürekli girip çıkıyorlar. Ama sorunca, hiçbiri kabul etmiyor. Üstünde Gülenci etiketi istemiyor.
Konuştuğum, tanıma uyan ancak isminin yazılmasını istemeyen bir akademisyene (Ali X) “Gülenci misiniz” diye sordum. Aynen şöyle cevap verdi: “Hayır değilim. Benim öyle büyük bir egom var ki, Fethullah Gülen’le baş başa olsak ve ikimizden biri bir şeyci olmak zorunda olsa, ben Fethullahçı olmam, o Alici olur.”
Donanımlılar. Okuyorlar. Dünyayı takip ediyorlar. Bir arada oldukları için de aralarında daha sık tartışıyorlar.
Amerika’da sosyoloji doktorası yapan liberal görüşlü bir Türk öğrenci, Gülenci akademisyenler için şöyle bir yorum yaptı. “Arkadaş olarak iyiler. Örneğin Robertlilerin havasına artık tahammülüm kalmadı ama bu insanlar mütevazı ve güvenilir. Asıl sorun, inançlarının bilimsel yaklaşımlarına etkisi. Dogmatik düşünceleri.”
Bazısı Amerika’daki üniversitelerde yükselecek. Çoğu Türkiye’ye dönecek. Sadece cemaate yakın üniversitelerde değil Boğaziçi, ODTÜ, Bilkent gibi yerlerde de çalışmak istiyorlar. Gülenci etiketini de bu yüzden baştan reddediyorlar. Bir de her ne kadar cemaat güvencesi olsa da artık kendilerini de düşünmeye başladılar. Eskiden sayıları azdı çünkü. Şimdi kalabalıklaştılar, sıyrılmak zorundalar.
Tayyip Erdoğan geçen yıl Columbia Üniversitesi’ne konuşma yapmaya geldiğinde üst kattan aşağıda olan biteni izliyordum. Ali X’i fark ettim kalabalıkta. Eşinin elinden tutmuş etrafındakileri yarıp Erdoğan’a ulaşmaya çalışıyordu. En sonunda başardı ve türbanlı karısını bir kartvizit gibi Erdoğan’a gösterdi.
Başbakan sonra hatırlar mı bilmem. Ama Türkiye’ye dönünce Ali X hatırlatacaktır. Hani Columbia’daydık, tanışmıştık, karım da vardı...

LİBERAL

Haberin Devamı

Sosyolog Nilüfer Göle geçen yıl ders vermek için New York’a gelmişti. Bir gün sunumlarından birinde, salondaki Türk öğrencilerle sohbete kaldı. İçeride muhafazakâr da vardı Kürtçü de. Yaklaşık bir saat sonra Göle kendini karşısındaki öğrencilerden ayırdı ve bir tespitte bulundu: “Türkiye’nin en önemli sorunu Kemalist olmayan Atatürkçü bir siyasi hareket. Hepinizin bir partisi var. Ama beni temsil eden bir parti yok.”
Ergenekon’dan yargılanan Albay Dursun Çiçek’in Columbia’da finans eğitimi gören oğlu Deniz Çiçek, o gün salonda olmayan liberallerden. Ancak Göle’nin işaret ettiği profil açısından çok iyi bir örnek.
Kafalarında değişmez kalıplar yok. Hiçbir fikre önyargıyla yaklaşmıyorlar. Belki bazen hoşlarına gitmeyen işler oluyor ama demokrasi neyi gerektiriyorsa öyle davranıyorlar. Tam anlamıyla liberaller. Hem siyasi hem ekonomik açıdan.
Atatürk’e Atatürk diyorlar. Ulu Önder Mustafa Kemal, Gazi Paşa Hazretleri gibi işin kozmetik kısmı lüzumsuz. Ancak öbür yandan, hakkında diktatördü, baskıcıydı gibi yorumlar yapıp anakronik hatalara da düşmüyorlar. Atatürk Türkiye’nin kurucu lideriydi. Projesi de Batı normlarına uygun bir ülke yaratmaktı. Bu kadar...
Avrupa Birliği’ni savunuyorlar. Türkiye’nin kabul edilip edilmemesi çok da önemli değil. AB’yi bir hedef değil bir kriter olarak algılıyorlar.
Hepsi seküler. Dinle ilişkileri sınırlı. Aralarında namaz kılan varsa çok nadir.
Ordunun yeri kışla. Resmi tarih bir aldatmaca. Türkiye’nin ifade özgürlüğü karnesi kötü. Bir de, Orhan Pamuk iyi bir yazar.
Liberaller, eğitimlerini tamamladıktan sonra Türkiye’ye en az oranda dönecek olan grup. Birçoğu Amerika’daki üniversitelerde  kalacak. 
* Birincisi, hiçbiri kendini bir misyonun temsilcisi olarak görmüyor. Yani Türkiye’ye dönüp de gerçekleştirmek istedikleri bir amaç yok. 
* İkincisi, Batı’yla zaten çoktan entegre olmuş durumdalar. Hem mantalite olarak, hem de buradaki Türkler arasında en iyi okullara onlar kabul ediliyor. ? Ancak üçüncüsü ve en önemlisi, Türkiye’ye döndüklerinde yalnız kalmaktan korkuyorlar. Sadece Göle’nin dediği gibi bir siyasi partileri bile olmadığı için değil. Türkiye’yi izledikçe, yaşayacakları sosyal ilişkilerden korkuyorlar.
Ve azaldıkça, bir kısırdöngü gibi her dönem daha az dönüyorlar. Sonra daha az... Sonra daha az...

Yazarın Tüm Yazıları