Amaca uygun yaratıcılık satış getirir!

GEÇEN hafta Pazar Günü Hürriyet'te Çarşı'nın ‘‘Bu yaz preosuz dolaşmak istiyorum’’ başlıklı reklamını gördünüz mü? Süperdi! Çarşı'dan bir köşe..

Selülit kremleri, eşofmanlar, kondisyon aletleri.. Sıkılaşmayı ve zayıflamayı çağrıştıracak ne varsa görselde! Daha doğrusu kadınların vicdanı ayna gibi görsele yansıtılmış! Sonuç: Bir önceki haftaya göre Çarşı'nın reklamdaki reyonlarında satışlar % 35 artmış. Gördüğünüz gibi reklamın sadece dikkat çekmesi, beğenilmesi bir şey ifade etmiyor, bir de damardan gereksinimlerle örtüşmesi ve uyarması lazım. Reklam cahillerine duyurulur.

(Reklam Ajansı: Rafineri, Raing: * * * * *)

KISA bir süre önce Matrix filminden bir esinti Selpak Havlu reklamındaki duvarlara tırmanan anne ile karşımızda idi. Şimdi ise Koçbank Kredi Kartı reklamıyla karşımızda. Baştan söyleyeyim karateci Matrix ajanlarını ve reklamı sevdim. Hele de reklamın yayını Tüketici Kanunu'ndaki kredi kartlarına yönelik değişiklikle çakışınca ballı börek oldu. Ne yapıyor burada Koçbank? Önce ‘‘1,2,3..’’ diye sorunu sıralıyor, dikkat çekmek ve saldırganlığın sevimsizliğinden kurtulmak için de mizahın gücünden yararlanıyor. Eğer Türketici Kanunu çıkmasa Türkiye'deki evlerin yarısı yangın yerine dönmeyecek miydi? İşte bu reklam bu gündemi gıdıklayıp çözüm olarak da Koçbank Kredi Kartı'na yönlendiriyor. Filmin sonundaki ‘‘Koçbank Kredi Kartı’’ ve ‘‘İtfaiyeci Kurtarma Brandası’’ özdeşleştirmesi esprisi de ‘‘cuk’’ oturmuş.

(Reklam Ajansı: TBWA,

Rating: * * * * *)

GEÇEN hafta Turkcell'in ‘‘Selo-Bingöl’’ reklamının yıldızlarını birisi yemiş. Beş yıldız olacaktı, üç olmuş, özür dileriz. Bu arada son 11 yıldır yürütmekte olduğum TİAK (AGB) ve BİAK (TNS PİAR) denetçiliklerinden ayrıldım. TİAK, BİAK ve Uluslararası Reklamcılar Derneği'ndeki dostlarıma 11 yıllık işbirliği için teşekkürler. Artık bu köşede daha fazla ‘‘medya’’ üzerine yazabileceğiz, müjdemi isterim.

ATIF Hoca ile Reklam ve Rekabet, yarın gece 23.05'te CNN/Türk'te.. Konuğum, Koton markasının yaratıcılarından Yılmaz Yılmaz. Yılmaz Bey deniz subaylığından ayrılmış, eşi öğretmenlikten, şimdi 50 milyon dolarlık bir markaya hükmediyorlar. Nasıl mı becermişler? Yanıt yarın gece...


Olips reklamı Doroti Teyzemi anımsattı


KENT
, Tofita'yı halletti şimdi geldi sıra Olips'e... Temamız çok ilginç ‘‘Annelerin onayladığı şeker’’. Ben bu temayı Woody Allen'in bir filminden anımsıyorum ama, neydi filmin ismi ya? Neydi, neydi? Esas oğlan da hiç yabancı gelmiyor? ‘‘Koçum Benim’’de oynamamış mıydı bu yakışıklı? Adı Yunus.. Yunus.. Valla soyadı dilimin ucunda. Günçe galiba. Hatta Olips reklamını görünce Suna Pekuysal'ı, Özkan'ı, onun ‘‘Yeter Anne’’ deyişini bile anımsadım. Bir de Altın Kızlar'daki ‘‘Doroti Teyzem’’ geldi aklıma. Ne çok şey anımsatıyor bu reklam bana...

Şekere anne onayı gerektiği doğru ama Yunuscuk buraya biraz ‘‘ergen’’ kaçmamış mı? ‘‘Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla mı yapacağız’’ yani.. Anneleri de böye C vitamini Ğ vitamini ayakları ile şeker konusunda nasıl ikna ederiz bilmem! Hani diş çürüğü falan...

Yoo, kabul edelim hoş reklam, 13-19 yaş bu reklama bayılır, Olips de kısa sürede moda olur. Ama anneler, kendilerini ‘‘öteki dünyadan’’ çocuklarına seslenirken görmekten ne kadar hoşlanırlar onu bilemem. Olips'in ev dışı tüketimde şanşı var da evin içine girince biraz zorlanır gibime geliyor.

(Reklam Ajansı: Güzel Sanatlar,

Rating: * * * *)



Anasonla Anasol'un anlamlı ilişkisi!


GEÇEN
hafta Hürriyet Pazar'da Savaş Özbey'in Türkiye'de içki tüketiminin haritasını çıkaran çok güzel bir haberi vardı. Habere göre geçen yıl kişi başına 18 duble rakı 33 bardak bira 3 şişe de şarap içmişiz..

Özbey haberde bir de Tekel'in illere göre 2002 yılı bayi satış rakamlarını (litre olarak) almış, bir litre rakının 20 duble olduğundan yola çıkarak, her ilde geçen yıl kişi başına düşen rakı tüketimini hesaplamış.

Haberi okur okumaz aklıma 3 Kasım 2002 seçimlerinde partilerin aldıkları oy oranları ile her ilde kişi başına düşen rakı tüketimini ilişkilendirmek aklıma geldi. Pazartesi sabahı erkenden asistanım Mine Şen'e ‘‘Şu rakamların yanına partilerin her ilde aldıkları oy yüzdelerini koy ve ayrı ayrı korelasyon (ilişki) analizi yap, ne çıkacak bakalım’’ dedim.

Muğla, Çanakkale, Balıkesir, Antalya ve Aydın'ı turistik iller oldukları için, Kırklareli, Tekirdağ'ı ise içki fabrikalarına yakın oldukları için analiz dışı bıraktık. Mine gitti, iki saat sonra geldi ‘‘Hocam, galiba bu anasonla, Anasol arasında arasında bir ilişki var’’ dedi.

Sonuçlara baktım. Gerçekten de anason giren ile Anasol da giriyordu! CHP, Genç Parti ve DSP'nin illerde aldıkları oy oranları ile ilere göre kişi başına rakı tüketimi arasında orta düzeyde anlamlı bir ilişki vardı. CHP'de bu ilişki % 60, Genç Parti'de % 54, DSP'de ise % 40. Yani bir ilde rakı tüketimi arttıkça bu partilerin oy oranları da artış gösteriyor.

İşin daha ilginci AKP, DYP, MHP ve ANAP'ta ise böyle ya da tam tersine anlamlı bir ilişki yok. AKP'yi ele alalım. Önyargıyla, bir ilde rakı tüketimi düştüğünde AKP oylarının yükseldiğini varsayanlar çoktur değil mi? Analiz öyle göstermiyor ama. Sanki AKP'ye rakı içinler de oy vermiş içmeyenler de. Ah, şu önyargılar! Şu önyargılarımızı, gerçeğe ilişkin verilerle karşılaştırıp test etmeyi bir öğrenebilsek, Türkiye adam olacak ama ben görür müyüm emin değilim!

İnşallah bu yüzyılda olur..


Çekirgelik


İnsanlar yalnızca anladıkları konularda konuşsalardı dünyadaki sessizlik dayanılmaz olurdu.

(Max Lemer)
Yazarın Tüm Yazıları