Güncelleme Tarihi:
VİZELİ SIĞINMA İSTEDİ
Dima’nın bir şartı vardı; kesinlikle ‘yasadışı’ konumuna düşmek istemiyordu. Bu durumunu şöyle anlatıyor: “Türkiye’ye temelli gelirken pasaportumla ülkeye yasal giriş yapmak istedim. Lübnan üzerinden Türkiye’ye gelerek kendim ve oğlum için oturma izni aldım. Eşimin bulunduğu Gaziantep’e geldim. Halep’e benzediği için yabancılık çekmedim. Suriye’de Türkçe dersleri almaya başlamıştım ama yine de dil sorunu zordu. Ayrıca Türk hükümeti Suriyelileri topluma entegre etmek için çalışma yapmadı. Kriz ‘geçici’ görüldüğünden bir başımıza bırakıldık. Hayatım boyunca çalışmıştım. Standardın Suriye’deki gibi olmayacağını biliyordum. Bir okulda sekreter olarak iş buldum. Maaşı çok düşük olmasına rağmen kabul ettim. Sonra bir sivil toplum kuruluşunda koordinatör oldum.”
Zeynep Bilgehan yazdı...
DENİZLERİ AŞIP ALMANYA’YA ULAŞTI
Türkiye’den Avrupa yolunun açık olduğu 2015’te Dima’nın eşi de Almanya’ya gitmeyi kafasına koydu. Dima, Almanya’nın o dönem kendileri için ‘yeni bir hayatın başlangıcı’ demek olduğunu söylüyor: “Tüm Suriyeliler Almanya’ya gitmeye çalışıyordu. O dönemde bir haftada Almanya’ya gidebilen en az 10 arkadaşımız oluyordu. Kocam da beş gün içinde önce Bodrum’a, oradan deniz yoluyla Yunanistan’a, oradan Macaristan’a ve en son Avusturya üzerinden Almanya’ya ulaştı. Gidenlerden birkaç ay içinde oturma izni alınıp aile birleştirme yapıldığını duyuyorduk. Eşim Almanya’ya gidince ben de Türkçe derslerini bırakıp Almanca’ya başladım. 2016’nın sonunda aile birleştirme hakkı çıkınca oğlumla Almanya’ya gittik.” Dima ve ailesi bir kasabaya yerleştirildi. Dokuz yaşındaki oğullarını okula kaydettiler.
YENİ HAYAT BAŞLAYAMIYOR
Ancak Dima, sonrasında bekledikleri ‘yeni hayat’ın bir türlü başlayamadığını anlatıyor:
“Hiçbir iş yapamadan evde oturmaktan sıkıldım. İş bulmak için entegrasyon bürosuna sırf isim yazdırmak bile aylar sürdü. Ben eğitimli ve donanımlı bir Suriyeliydim ama Almanya’da tüm mültecilerle ilgili önyargı vardı. Sürekli bir ‘bekleme’ hali var. Ayrıca sosyal hayat yok. Kimse kimseyle konuşmuyor. Nüfus çok yaşlı. Tüm bürokratik işlemler için mektup yollamanız gerekiyor. Almanya’da yaşayan tüm Suriyeliler mektup bekler vaziyette. Sonunda bu stres beni hasta etti. Hastaneye kaldırıldım ve üç ayın sonunda Türkiye’ye geri dönmeye karar verdim. Almanya’daki ‘mülteci’ statüsünden çıktım. Türkiye’deki ‘oturma izni’mi de yenildim. Eşim, Almanya’daki ‘yeni hayat’ için hayatını tehlikeye atıp denizleri aşmıştı. Bu nedenle Türkiye’ye dönmek istemedi.”
Dima, geçen mart ayında Almanya’yı ve yeni hayatını bırakıp Gaziantep’e geri döndü. O zamandan beri Suriyeli bir kurumda çalışıyor.
DİMA GAZİANTEP’İ SEÇTİ
PEKİ pek çok Suriyeli Almanya’ya gitmeye çalışırken Dima’nın Türkiye’ye geri dönme kararı vermesini etrafı nasıl değerlendirmiş? Gülerek,“Eskiden nasıl ‘Amerikan rüyası’ varsa Suriyelilerin de ‘Almanya rüyası’ var. Alman devleti size her konuda destek oluyor. Savaşta her şeyini kaybetmiş Suriyeliler için bu önemli. Türkiye’deyse kendi kendinize bakmak zorundasınız. Ben özgürce çalışabilmek istedim. Benim gibi memnun olmayan çok ama geri dönmeye korkuyorlar. Her imkân var ama kendiniz olamıyorsunuz. Sürekli birileri tarafından kontrol altındasınız. Suriye’de hayat dayanılmaz olduğundan terk etmek zorundaydım. Türkiye’de kendime iyi bir hayat kurabildim. Öyleyse niye Almanya’ya gideyim? Gaziantep’i Halep’e benzediği için seviyorum.”