Alıp başını gitmek... İstanbul’da

YAZIN kışlık yerlerin tutkunuyum. Kışın da yazlık yörelerin. Sait Faik Abasıyanık’ın kışın adaları sevmesi gibi. Terk edilmiş sevgililer gibi, mahzun, yalnız ve teselliye muhtaçtır büyükşehirler.

İstanbul’u yeniden keşfetmenin, bir kahvedeki çınar ağacının gölgesinde -kalmışsa eğer- tembellik yapmanın, hayatın ritmini düşürmenin zamanı.

İstanbul’a dair üç dergi okuyorum, serin odamdan ayrılmamı öğütlüyorlar. Beni kolay kolay baştan çıkaramazlar ama olsun.

Mükellef yemek masalarının fotoğrafları, İstanbul’a birkaç saat mesafede şirin beldeler. Fazla uzağa gitmeyin, İstanbul’un esintisi üzerinizden eksik olmasın. Hissettirsin kendini.

Tarih Vakfı’nın İstanbul Dergisi yeniden yayınlanıyor.

Volkan Aytar’ın yazısını okuyunca, İstanbul’un eğlence haritasını şöyle bir gözden geçirdim. Yazının başlığı bile farkı ortaya koyuyor:

"İstanbul’da eğlenmek - ’Ayrı dünyaların insanları’ mıyız?" Elbette, ben kendimi düşünerek bu sorunun cevabını veriyorum. Türkü barları, caz kulüpleri, birahaneler, meyhaneler, barlar, diskolar... Ahırkapı’da Hıdrellez kutlamalarında Roman müziği...

İstanbul’un ses haritası bu kadar karmaşık.

Pekineller’in İngilizce-Türkçe, iki dilde yayınlanan, "in İstanbul" dergisinde, "İstanbul’u en iyi anlatan müzik" sorusuna yanıtları, zihnimdeki bütün ses karmaşasını netleştirip iyi bir müziğe dönüştürüyor:

Güher Pekinel: Gustav Mahler, 5. Senfoni.

Süher Pekinel: Anton Bruckner, Senfoni No. 8.

BİR
yabancı İstanbul’u bir İstanbulluya, bir İstanbullu da bir yabancıya nasıl anlatırdı?

Bu şehrin prizmatik bütün özelliklerini anlatmakta ikisi de eksik kalırdı? Belki de birbirlerini tamamlayabilirlerdi.

İrlanda’da doğuyor, Amerika’da okuyor, Londra’da Geyvan McMillen ile evlenip, Türk eşinin ısrarı üzerine İstanbul’a gelip yerleşiyor. İstanbul’a sevgisini bir cümlede özetliyor:

"İstanbul’a yerleştim; çünkü zekiyim, yaptığım en zeki iş de budur."

Yaz rehaveti diye bir şey vardır, değil mi? Kimbilir belki de tembelliğin diğer bir adı.

Time Out İstanbul’un ağustos sayısında Tembelİstan(Bul) bölümünü okursanız, siz de tembelliğin zevkini sürebilirsiniz.

Kendinize göre bir mekán seçin. Gene bir uyarıda bulunayım. Yaşınızı unutmayın, zira gençlerin gittiği mekánlara ağırlık veriliyor.

Bir de Verimli Tembeller sütunu var?

Önolog (şarap tadımcılığı) gibi.

İstanbul’u gezerken, genç kuşaktan biri çok para harcamadan da bazı zevkleri tadabilir.

10 Paralık İstanbul bölümünde, bu parayla vaktinizi nasıl değerlendirebileceğiniz konusunda akıl veriliyor.

Tavsiyelerden bazıları:

İstanbul Modern’i, Sakıp Sabancı Müzesi’ni gezebilirsiniz. Daha nice müzeye paranız yeter.

İlle de dolaşacak mısınız? Şöyle bir kitapçıları gezin, bir kitap alıp evinize dönün veya eve gitmek istemiyorsanız, sokak arasındaki sessiz çay bahçelerinden birine oturun.

* * *

İSTANBUL
’da iseniz, alıp başınızı gidebilirsiniz, bu şehrin gizli hazinelerini çoğumuz hálá keşfedemedik.
Yazarın Tüm Yazıları