Ali Kırca’da neyi tartışmalıyız?

Pazar günü kaldığımız yerden devam edelim. Önce "Cem Hakko’nun boşanması ile ilgili olaylar Vakko markasına zarar verir mi?" sorusuna yanıt arıyoruz.

Bence zarar vermez. Olay zaten tatlıya bağlandı, Hakko’lar boşanmak için anlaştı, Cem Hakko "aşkıyla" yaşamayı seçti. Tatlıya bağlanmasaydı da haber kapsamı Vakko’ya, Vakkorama’ya, Power FM’e, Power Turk’e, Power XL’e zarar vermezdi.

Söz konusu markaların hepsi şu anda Cem Hakko’nun kontrolünde olan ya da yarattığı başarılı markalar. Ama marka özlerinde Cem Hakko yok... Zaten markaların yaratılma amacı da bu... Markalar başka kişilikleri, karakterleri çağrıştırsın diye yaratıyorlar.

Gözünüzü kapatın, Vakko’yu düşünün, aklınıza ne geliyor? Belki ince bir kadın, belki eşarp, belki çikolata... Hiç Cem Hakko gelmedi ki... Gelseydi zaten Vakko nasıl marka olabilirdi. Marka kuramına aykırı!

Cem Hakko markası olarak ise kriz başarıyla yönetildi. Anlaşmaya varıldı, çocuklara sahip çıkıldı. Dik duruldu.

Ali Kırca’ya gelirsek... Bu gibi konuları duruma göre değerlendirmek şart. Bu olayda Ali Kırca markanın kendisi, markanın özü... İnternet ortamındaki mahrem görüntüler ise bizi yanıltıyor. Onlar görmememiz gerekenler. Mahreme maruz kalmamız asıl tartışacağımız konuyu bize unutturmamalı.

Bir teknenin üzerinde Ali Kırca ve bir kadını öpüşürken görseydik neyi tartışırdık? "Ali Kırca’nın sevgilisi var" derdik. "Şimdi ne olacak? Taraflar ne yapacak" diye düşünürdük...

Şimdi de düşünülen, tartışılan şey aynı olmalı... Ama olmuyor. Ali Kırca krizi başıboş, sahipsiz.

Dün Cengiz Semercioğlu’na konuşan "partner"in söyledikleri hiç inandırıcı değil örneğin... Yok "şiddet" varmış da, kurtulmak için 18 dakikadan 5 dakikayı montajlamak için internet kafeye gitmiş de, orada bir delikanlı görüntüleri sızdırmış da, onun hiç suçu yokmuş da, mağdurmuş da...

Peki montajlanan görüntülerde "partner"in yüzü niye hiç seçilmiyor acaba? Montajı da kafedeki delikanlı mı yaptı!

Söyleyeyim. Ali Kırca krizi sahipsiz kaldıkça kötüye gidiyor. Bu yüzden de "söylenti" ürüyor. İnternette görüntü yayıldıkça yayılıyor. Görüntüye maruz kalanların sayısı artıkça artıyor. Hiçbir şekilde haberi doğru dürüst "çerçeveleyen" yok! Bu nedenle de Ali Kırca ekrana çıkarsa reyting düşer mi, ATV itibar kaybeder mi, tamamen şansa bağlı...

Oysa iş Cengiz’in dediği gibi zamana bırakılmadan doğru sahiplenilir ve şeffaf bir "çerçeveleme" yapılırsa kriz çok rahatlıkla atlatılabilir.

RTÜK’ün gözdağı...

RTÜK, ATV’ye Mehmet Ali Erbil’in iş kazası nedeniyle 12 yayın durdurma cezası verdi. Bu, bugüne kadar görülmemiş çok ağır bir ceza. Asla da işlenen suçla ceza arasında bir denge kurmayan bir ceza. Çünkü ortada kasıt yok, kaza var. Dolayısıyla RTÜK’ün cezası büyük olasılıkla üst mahkeme tarafından iptal edilecek...

RTÜK, TV kanallarına "cinsel organ göstermeyin" demek istemiyor herhalde.

RTÜK’ün "ayağınızı denk alın, böyle pespaye programlar yaparsanız sizi de durdururum" demek istediği çok açık.

RTÜK’ün bir iş kazasına bu kadar yüklenmesinin nedeni "gözdağı vermek!"

RTÜK de çok iyi biliyor ki TV kanallarında topluma, bir saniye kaza eseri görünen cinsel organdan çok ama çok fazla zarar veren çok sayıda program var.

Onları durduramayıp bir saniyelik bir iş kazasını kullanıp ders vermek aslında biraz komik. Biraz intikam, belki biraz tribünlere oynamak... Ama asla sorun çözücü değil.

Sen ortamı her türlü suçu işlemeye hazır halde bırakacaksın, sonra da herkes aynı suçu işlerken bir iş kazasına 12 yayın durdurma cezası vereceksin.

Olması gereken gerçekten topluma zarar veren programları kanıtlayıp onları süresiz yayından kaldırtmak. Yapabiliyor musunuz?

Bu arada ATV’ye de iki çift lafım var. Böyle bir olayda kendini koruma adına Mehmet Ali Erbil’e, yapımcı şirkete sahip çıkmayıp "itibarımızı düşürdüler, dava açacağız" diye savunma yapmak hukuken doğru olabilir ama ahlaken hiç doğru değil.

Mehmet Ali Erbil ile rating rekorları kıracaksın, sonra bir iş kazasında riskine katlanmayıp sanatçını savunmayacaksın. Mehmet Ali Erbil’i ekrana çıkaran, sululuğuna ve bu sululuğun risklerine de katlanmak zorundaydı. Değil miydi?

Tırtıl

Karınızın doğum gününü her zaman anımsamanın en iyi yolu bir kere unutmaktır! (J.Cossman)

Yazarın Tüm Yazıları