Aleviler cellatlarına âşık kurbanlar mı?

“CELLAT” CHP imiş, Aleviler de “kurban”...

Çünkü CHP, Dersim’de Alevileri katletmiş, fakat buna karşın Aleviler CHP’den bir türlü vazgeçemiyormuş.

Haberin Devamı

Bu tam da bir “Cellatlarına “âşık kurbanlar” vakası imiş...


Aleviler bir tür “Stockholm Sendromu” yaşıyorlar imiş.


İşte buraya yazıyorum: Bu tez külliyen yanlıştır ve saçmadır.


* * *


Cumhuriyet’i kuranlar, “Türk”, “modern” ve “seküler” bir ulus-devlet kurmaya çalışıyorlardı. Amaç buydu.


Bu amaca ulaşmak için gerekirse göz karartılıyordu.


Çıkan yerel isyanlarda uygulanan ölçüsüz şiddetin gerekçesi buydu.


Cumhuriyet rejimi için Dersim’de meydana gelen kalkışma, bir “Alevi isyanı” falan değildi, yerel bir isyan hareketiydi...


Bu yüzden ne rejimi kollayanlar, ne de Aleviler, Dersim’de yaşanan katliamı “Alevi katliamı” olarak nitelediler.


* * *


Aleviler, cellatlarına âşık kişiler falan değildir.


Onların CHP’li olmalarının nedeni basittir:

Haberin Devamı


Çoğunluğu Sünni olan bir toplumda kendilerini hep tehdit altında hissettikleri için, “Seküler bir Cumhuriyet ideolojisi”ni kurtarıcı olarak gördüler.


Sünni bir toplumda Alevi olarak yaşamanın ne anlama geldiğini gayet iyi biliyorlardı:


“Osmanlı”
da çoğu zaman muzır görüldüler, bazen kılıçtan geçirildiler.


“Sağcı ve muhafazakar anlayış”
, onlara çoğu zaman “sapkın mezhep mensubu” muamelesi çekti.


“Mukaddesatçılar”
, Cumhuriyet ideolojisine sahip çıkmaları nedeniyle Alevileri “rejim bekçisi” diye aşağıladılar.


Yani Alevilerin CHP’li olmaları, marazi nedenlerden kaynaklanmıyor, psikolojik bir bozukluğun eseri falan değil. Sapasağlam gerekçeleri var.


* * *


CHP’li Onur Öymen’in bağışlanamaz hatası şudur:


2009 yılında devletin bir isyan hareketini bastırmak için Dersim’i örnek alması gerektiğini önermesidir.


Buna “ilkel bir anlayış” denilir, “otoriter anlayışa saplanıp kalmış” denilir, “çağı anlamamış” denilir...


Ama olaya “CHP Alevi celladıdır / Aleviler de cellatlarına âşıktır” diye yaklaşılırsa, mevzu külliyen saptırılmış olur...


Böyle “baskın basanındır” ya da “el çabukluğu marifet” propagandalarıyla Alevileri AK Parti’nin kucağına doğru itmeye çalışmak yerine...


AK Parti’nin “Sünni çoğunluğun sesi” olarak, Alevileri “sapkın bir mezhebin mensupları” olarak görmediğini esaslı bir şekilde ortaya koymasını sağlamaya teşvik etmek çok daha anlamlı olur.


Hem böylece birilerinin de çıkıp, “Kardeşim siz de Alevileri kesen Yavuz için ‘Biz Yavuzların torunlarıyız’ diyorsunuz. Ne iş?” demelerine...


Ya da...


“Dersim katliamında başka parti mi vardı? Celal Bayar da CHP’liydi, Adnan Menderes de CHP’liydi”
demelerine karşı söyleyecek bir sözünüz olmaz.

 

Saçmalığın daniskası

 

OKAN Bayülgen kardeşimiz, yaptığı programlarda Serdar Ortaç’la kafa bulamazmış...


“Stüdyoda olmayan biri”
nin arkasından konuşmak yakışık almazmış.


Olmazmış bu...


Kerameti kendinden menkul Yeşim Salkım kesti bu raconu...


Kendisine bir hayret nidası çekmek ve “Hadi ya!” demek isterim...


* * *

Haberin Devamı


Sanki Serdar Ortaç, kendi halinde bir komşu çocuğu...


Adam öyle ya da böyle Türkiye çapında bir “star” yahu...


Şarkı söylüyor, şov yapıyor, demeç patlatıyor, ekranlara çıkıyor, gazetelerde boy gösteriyor...


Abartılı bir şekilde övenleri yok mu?


Hem de nasıl var...


Tamam, o zaman... Abartılı bir şekilde kafa bulanları da çıkacak...


Sen “Serdar Ortaç büyük sanatçıdır” diyeceksin, övgüde aşırıya gideceksin, adamı göklere çıkaracaksın...


Ve bu sonuna kadar serbest olacak...


Biri de çıkıp ufaktan dalgasını geçtiği zaman, “Olmaz... Kendisi burada yok... Dalga geçtirtmem” falan diyeceksin...


Ne oluyor yahu?


Eski köye yeni âdet mi geliyor...


Ben ekranlarda herkeslerin “büyük sanatçı” falan addedilmediği, herkeslerin göklere çıkarılmadığı, ironiye aşinalığın kol gezdiği bir ülkede yaşamak istiyorum.

Haberin Devamı


Okan kardeşim, lütfen bu abuk sabuk yaklaşımlardan zerre kadar etkilenme ve bildiğin yolda devam et...

 

Kral’ın davetlileri

 

ŞU “akreditasyon” denilen illetten çok çekmiş bir gazeteciyim...


Bir ara Anıtkabir’e girmem bile yasaktı...


Uzun bir süre Başbakanlık’tan içeri adımımı atamadım. Çankaya desen hepten kapalıydı kapısı bana.


Sonra “bizimkiler” geldi iktidara...


Bir/iki girdik içeri... Ama yazıya sadakat söz konusu olunca onlar da “şak” diye kapattılar kapıları.


“Abdullah Abi”
Cumhurbaşkanı oldu, ben hâlâ Çankaya’ya adımımı atmış değilim. Başbakanlık falan desen Emre Aköz’lerin elinde...


Hadi hepsini anladık da...


Suudi Kralı
’na ne oluyor yahu? Adam kutsal topraklarda gazeteci ağırlayacak, o da uygulamış akreditasyonunu...

Haberin Devamı


6 gazeteci çağırmış yurdumuzdan... Kurumlar şunlar: Star Gazetesi, TV 24, Kanal 7, Samanyolu TV, Zaman Gazetesi, Yeni Şafak Gazetesi...


Sonuç: Akreditasyon böyledir işte...
Anıtkabir’de de var, Kâbe’de de...

Yazarın Tüm Yazıları