Aldatılmış erkeğin itirafı

HİÇ kendinizi, eşi tarafından aldatılmış bir erkeğin yerine koydunuz mu?

Veya bir kadının yerine...

Bir gün itiraflarınızı kaleme alsanız, bunu nasıl yazardınız?

Cumhurbaşkanlığına aday olsaydınız, seçim kampanyanızı "İtiraflar" adlı bir kitapla açar mıydınız?

Hadi açtınız, o kitabın bir bölümünü, eşinizin sizi aldatmasına ayırır mıydınız?

Bugün size işte bunu yapma cesaretine sahip bir siyasetçiyi anlatacağım.

Daha doğrusu onun itiraflarını.

* * *

Nicolas Sarkozy,
önümüzdeki yıl Fransa’da yapılacak cumhurbaşkanlığı seçiminin en kuvvetli adayı.

Geçtiğimiz aylarda, kendisinin adaylık manifestosu sayılabilecek bir kitap yayınladı.

Fransızca orijinal adı "Temoignage" (Tanıklıklar).

Türkçe’ye "İtiraflarım" başlığıyla çevrilmiş.

Sarkozy, evliyken 1980’li yıllarda bir televizyon patronunun eşi olan Cecilia Ciganer-Albeniz’le aşk yaşamaya başladı.

1996’da evlendiler.

Ancak 2005 yılında Cecilia’nın Faslı bir erkekle aşk yaşamaya başladığı iddiası ortaya atıldı.

Aynı sıralarda Sarkozy’nin, evden jogging yapmaya gidiyorum diye çıkıp sevgililerine gittiği, bunlardan birinin de gazeteci bir kadın olduğu dedikoduları yayıldı.

Sonunda çift ayrı yaşamaya başladı.

Ancak geçen haziran ayında sürpriz bir şekilde yine birlikte yaşama kararı aldılar.

Sarkozy, itiraflarının beş sayfasını eşiyle olan bu macerasına ayırmış.

İtiraflarına şöyle başlıyor:

"Aile hayatımda yaşadıklarımı milyonlarca başka insan da yaşamıştır. Bunlar, bir kadınla bir adamın arasında her zaman vuku bulan hikáyeler. İki kişi yaşamanın güçlüğünün hikáyeleri."

Çünkü diyor, "Bir kadınla bir erkek arasındaki her şey karmaşıktır. Modern siyasi hayatın ödettiği en büyük bedel budur".

* * *


Peki aldatılan bir koca, eşini aynı güçlü duygularla sevmeye devam edebilir mi?

Sarkozy bu soruyu şöyle cevaplıyor:

"C...C olarak yazıyorum, çünkü bugün hálá ilk karşılaşmamızdan 20 yıl sonra bile, adını telaffuz etmek beni heyecanlandırıyor. C., Cecilia demek. Cecilia benim eşim. Benim bir parçam. İşte böyle! Kimseye ihanet etmek istemedik ama ne birbirimizden uzaklaşmayı biliriz, ne de bunu başarabiliriz."

* * *

Ya yaşanan bunca ihanet, aldatma? Bunlar hiç iz bırakmaz mı?

Ya gurur? Başkaları ne der, nasıl bakar kábusu?

Cumhurbaşkanı adayı buna da cevap veriyor:

"Böyle bir tecrübenin ne gururla ne de kıskançlıkla bir ilgisi olabilir. Bu, daha derin bir şekilde ya da daha basitçe, kaynaklandığı aşkla ilgili. Atlattığımız sınavda konu gururun incinmesi değildi, biz yokluğu tecrübe ettik."

Arkasından şu espri geliyor:

"Siyasetçilere genellikle ’gerçek hayatı’ tanımayan kişiler olarak bakılır. Eh, benim artık onu biraz tanıdığımı söylemem yanlış olmaz herhalde."

Kitabın bu bölümünü okurken kendi kendime, "Bir erkek, hele hele cumhurbaşkanlığına soyunan bir erkek bu kadar cesur olamaz" dedim.

Ancak bir kadın böyle bir cürete ve cesarete sahip olabilir.

Haksız değilmişim. Kitapta bunun da cevabı var.

Sarkozy’yi bu itirafları yapmaya eşi ikna etmiş.

"İkimizin de iyiliği için bunlardan bahsetmen gerekir" demiş.

Sarkozy itiraflarını şu cümleyle tamamlıyor:

"Herkes gibi, biz de bu hayatta aşka ihtiyaç duyuyoruz. Bugün aşkın korunması gerekecek kadar değerli olduğunu biliyorum... Umarım herkes bunu anlar ve kabul eder."

* * *

Bu kitabı okuduğum gün önüme Fransa’dan bir başka fotoğraf düştü.

Fransa’da sosyalistlerin cumhurbaşkanlığına en kuvvetli adayı olmaya hazırlanan bir kadının, Segolene Royal’in bir fotoğrafı.

Bir mini etek ve cüretli bir şekilde teşhir edilen güzel bacaklar.

Siyaset Akdeniz’de giderek daha renkleniyor, daha insanileşiyor.

Hem de insani hatalarıyla, tecrübeleriyle ve kabullenmişlikleriyle...

(*) Nicolas Sarkozy: "İtiraflarım", Çev: Hasret Banu Bulut, Kara Kutu Yay. 2006, Kasım.
Yazarın Tüm Yazıları