AKP türbülansa girince

AB zirvesinden tam üyelik müzakerelerini başlatma kararını aldığı 17 Aralık 2004 tarihi, Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakan olarak siyasi gücünün tavan yaptığı günü gösteriyordu.Başbakan, iki yıldır bütün siyasi önceliklerini kurguladığı bu temel hedefine ulaşarak muazzam bir zemin kazanmıştı. Erdoğan’ın buradan elde ettiği siyasi gücü iç politikada kolaylıkla başka kazanımlara tahvil edebileceği, AKP’nin ikinci dönemi garantilediği gibi değerlendirmeler birden ortalığı kaplamıştı.Aradan yaklaşık iki buçuk ay geçti. Başbakan’ın bugün üzerinde durduğu siyasi zemine baktığımızda, bu iyimser değerlendirmelerin yavaş yavaş gölgelenmeye yüz tuttuğunu görüyoruz. Zemin kaybının gerisinde ne yatıyor? İktidar rehaveti mi, yoksa her iktidarın başına gelen kaçınılmaz yıpranma sürecinin başlamış olması mı? AB VE IMF KARŞISINDA KARARSIZLIKBir kere, AB ile ilişkiler başlığında AKP’nin son iki yılına damgasını vuran enerjik halin birden kesildiği aşikár. Hükümetin hálá bir baş müzakereci atayamamış olması, AB hedefindeki samimiyetinin sorgulanmasına bile yol açıyor. Hükümetin AB gibi duraklamaya girdiği bir başka alan, IMF ile ilişkiler. Hükümetin, IMF ile yeni bir istikrar programı yapabilmek için önkoşul olarak A) Gelir İdaresi Kanunu, B) Sosyal Güvenlik Reformu ve C) yeni Bankacılık Kanunu’nu bir an önce TBMM’den geçirmesi gerekiyor. Ancak, AKP hükümeti, bu başlıklarda tam bir kararsızlık görüntüsü çiziyor. Üstelik, IMF programı ile AB platformu birbirlerini tamamlayan unsurlar. Tam üyelik sürecinde yol alınabilmesi, ekonomik istikrara bakıyor. AB ise ekonomik istikrarı görebilmek için Türkiye’nin IMF ile bir mutabakat çerçevesi içinde hareket ettiğini görmek ister. Keza, AB ve IMF örneklerinde olduğu gibi, ABD ile ilişkilerin idaresinde de ciddi bir odaklanma sorunu yaşanıyor. Washington ile ilişkiler, her gün biraz daha sıkıntılı bir görüntü kazanıyor. ABD yönetiminin IMF üzerindeki nüfuzu dikkate alındığında, bütün bu ilişkilerin karmaşık bir şekilde iç içe geçtiğini görüyoruz. AKP, ANAYASA’YI DEĞİŞTİRME GÜCÜNÜ YİTİRİNCE Tam bu noktada Erkan Mumcu’nun istifası ile AKP’de çözülme süreci tetiklenmiş bulunuyor. Bu istifa, kuşkusuz, AKP’nin merkeze yerleşme, liberal kesimlerin desteğini yanına alma iddiasının inandırıcılığını zedeleyecektir. Ayrıca, Mumcu’nun yerine muhafazakár bir ismin tercih edilmiş olması, hükümetin yörüngesindeki bir kayma gibi algılanıyor. Daha önemlisi, birbiri ardına gelen istifalarla AKP’nin önümüzdeki dönemde biraz daha fire vereceğinin anlaşılmış olmasıdır. Bu durum AKP içindeki unsurların kaynaşamadığına ve Milli Görüş dışındaki unsurların çözülme sürecine girdiğine işaret ediyor. Oysa AKP, sistem karşısında en büyük gücünü, TBMM’de Anayasa’yı referanduma sunmadan tek başına değiştirebilecek eşikte (367 ve üstü) durmasından alıyordu. Son çözülmelerle AKP bu eşiğin altına düşmüştür (364) ve bu eşiği bir kez daha yakalayabilmesi pek gerçekçi gözükmüyor. ETİYOPYA’DA ÖNCELİKLERİ ŞAŞIRMAK Son haftaların AKP’nin görüntüsüne taşıdığı bir başka hasar, Enerji Bakanlığı ekseninde ortaya çıkan ciddi boyutlardaki yolsuzluk iddialarıdır.Geçmiş dönemlere özgü rant dağıtma ve paylaşma yöntemlerinin AKP kadroları ve bürokrasisinin en azından bir kesimine bulaştığının ortaya çıkması, bu partinin ‘ak’ olma iddiasının üzerine bir is izi gibi düşmüştür.Bu gelişmeler yaşanırken, Başbakan Erdoğan sinirli tepkiler vermekte ve her vesileyle basına çatmaktadır. Cezalandırılan kedi karikatürü, AKP liderinin eleştiriye tahammülsüzlüğünün simgesi olarak bir döneme damgasını vuracağa benziyor.İşte bu sırada Etiyopya’yı da kapsayan bir Afrika gezisine çıkacak olması, galiba Başbakan’ın önceliklerini de karıştırmaya başladığını gösteriyor.
Yazarın Tüm Yazıları