Ahmet Tezcan, bu yazıyı Başbakan’a okut

EREĞLİ Demir Çelik Fabrikaları’nın yarıya yakın bölümü ‘blok satış’ yöntemiyle özelleştirilecek. Bu fabrikalar grubu, yıllardır Türkiye’nin en önemli varlıklarından biri. Ve giderek değer kazanıyor.

Gelin size önce Ereğli Demir Çelik’i anlatayım.

Ereğli Demir Çelik, kurulduğu günden beri kárlı, iyi iş yapan, verimli bir kuruluş.

Birkaç yıl önce ‘batık’ durumda olan İSDEMİR de Ereğli Demir Çelik’e bağlandı.

Son yıllarda dünya demir çelik piyasasında meydana gelen gelişmeler ve Çin’in çelik yiyen bir canavar gibi tüketime başlaması nedenleriyle Ereğli Demir Çelik birdenbire büyük önem kazandı.

Şu anda dünyadaki trend de Ereğli Demir Çelik’in lehine gelişiyor. Sektör önem kazanıyor.

Başarılı bir yönetim altında çalışan Ereğli Demir Çelik, bu trendi iyi değerlendiriyor. Yeni yatırımlar yapıyor, kapasitesini artırıyor, kendine özel liman bile satın aldı. Şu anda 3.5 milyon ton olan yıllık kapasitesini artırmak için de büyük hamle başlattı.

Yönetimin başarısı sayesinde daha önce büyük zararda olan İSDEMİR de Ereğli’ye bağlandıktan sonra kára geçti. Şimdi yeni kapasite artırımı yatırımıyla yakında çok daha verimli olacak ve toplam kapasite yıllık 7 milyon tona yaklaşacak. Yani ikiye katlanacak.

Ereğli’de daha bütün bunlar olmazdan önce tesisin değeri 1.9 milyar dolar olarak belirlenmiş ve Ereğli satışa çıkarılmıştı. Ancak o dönemde yabancılar burayı ucuza kapatabilmek için Ereğli’ye ilgi göstermemişlerdi.

Ancak Ereğli bugün o Ereğli değil. Ürünleri yok satan, Çin’in malını baştan kapattığı, gelişen Türk otomotiv endüstrisinin en büyük girdisi yassı mamulleri üreten, geçen yıl 600 milyon dolar kár ederek yüzde 14 temettü dağıtan, bedelli sermaye artırımlarına bütün ortakların itirazsız katıldığı ve 300 milyon dolar toplayabilen, kendi gelişimini finanse edebilen ‘pırlanta’ değerinde bir şirket.

Bütün bu gelişmelerin yanı sıra şimdi satış süreci yeniden başladı.

Ancak bütün bu ‘olumlu’ gelişmelere ve şirketin değer kazanmasına rağmen, satış için ‘biçilen değer’de bir artış yok.

Ereğli’yi ‘ucuza kapatmaya’ çalışan yabancılar, Türkiye’nin bu en önemli sanayi kuruluşunu 2 milyar dolardan ‘kapmaya’ çalışıyorlar.

Bunun adı resmen ‘kapkaççılık’ veya ‘dolandırıcılık’tır.

Çünkü bugün Ereğli için uzmanların öngördüğü değer 3 milyar dolardan fazla. 4 milyar dolar bile ‘olabilir’ bir rakam. Ancak ‘düzmece’ raporlarla bu şirketin değeri olduğundan düşük gösterilmek isteniyor.

‘Satalım da ne alırsak kárdır’ diyen bazı kabine üyeleri de bu oyunu görmüyorlar ya da görmek istemiyorlar.

Düzgün bir stratejiyle Ereğli, ülkeye müthiş bir katkı sağlayabilir.

Başbakan Erdoğan’ın bu konuya yakın ilgi göstermesi ve kendisine gerekli bilgileri anlatabilecek kişileri dinlemesi şart. Yoksa bir daha yerine koymamız mümkün olmayan bir değer ucuza kapatılacak.

Ve yazık olacak.

Soran milletvekiline soruyorum

NAZLI Ilıcak’ın eski eşi, Meclis’e AKP’den giren ama şimdi bağımsız olarak siyasi yaşamını sürdüren milletvekili Emin Şirin ilginç bir milletvekili. Geçmişte adı İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yapılan büyük miktardaki çiçek ve ağaç satışlarıyla gündeme gelmişti.

Sonra bir dönem Karamehmet’in Çukurova Grubu’yla yakın oldu. Milletvekili olarak da hemen her konuda verdiği sayısız soru önergesiyle gündemde.

Öyle ki, devletin bazı kurumlarında Emin Şirin’in soru önergelerine yanıt hazırlamak için ‘özel birimler’ oluşturuldu ve sadece bununla uğraşıyorlar. Her konuda soru sormayı çok seven Emin Şirin’e benim de bir sorum olacak.

‘Emin Bey, acaba son zamanlarda Uzan Ailesi ile bir yakınlık içinde misiniz? Uzan Ailesi lehine TMSF’ye ve BDDK’ya gidip görüşmelerde ve taleplerde bulunuyor musunuz? Bulunuyorsanız bunları amatör bir heyecanla mı yapıyorsunuz? Bu sorularımın yanıtlarını alabilirsem çok sevineceğim.’

PKK kampını bombalayın Türk-Amerikan dostluğu yeniden başlasın

BAŞKANLAR
ve başbakanlar her ne kadar aksini söylemeye çalışsa da Türk-Amerikan ilişkilerinde sıkıntılar bulunduğu bir gerçek.

ABD, Türkiye’nin Suriye politikasını eleştiriyor. Bunda haklılık payı da yok değil. Dün savaşın eşiğine geldiğimiz, PKK destekçisi Suriye ile ‘yakın dost’ olmamız ne mümkün, ne de doğru.

Diğer yandan ABD de Kuzey Irak’ta PKK’ya karşı kılını kıpırdatmıyor, bizim kıpırdatmamızı da engelliyor. Orada da onlar Türkiye’nin hassasiyetini anlayamıyorlar.

İki taraf da tavrından geri adım atmayınca ilişkiler de bir türlü düzelmiyor.

Oysa çözüm basit.

ABD yarın sabah PKK kamplarını bombalamaya başlasa, karadan bir operasyonla çok değil 100 PKK militanını yakalayıp Türkiye’ye temsil etse bak bakalım Türkiye’de Amerikan karşıtlığı olarak bilinen ‘Bush karşıtlığından’ eser kalıyor mu?

ABD tavrını bu şekilde netleştirdikten sonra bakalım Türkiye aynı Ortadoğu politikasını sürdürebiliyor mu, sürdürürse kamuoyundan destek alabiliyor mu?

Şimdilik karşılıklı inatlaşıyoruz. Bence doğru da yapıyoruz.

Ama birisi bir adım atarsa, gerisi gelecek.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Normal akışına bırakılan suyun denize ulaşan en doğru yolu bulduğunu unutmadığımız zaman.
Yazarın Tüm Yazıları