Ahmet Hakan: ‘Her dönemin adamı’ değilim her dönemin en kötü adamıyım!

Güncelleme Tarihi:

Ahmet Hakan: ‘Her dönemin adamı’ değilim her dönemin en kötü adamıyım
Oluşturulma Tarihi: Ocak 14, 2017 12:57

CNN Türk’teki ‘Tarafsız Bölge’yi hazırlayıp sunan Hürriyet köşe yazarı Ahmet Hakan, Kanal D Haber Dairesi’nin başkanı oldu, yarından itibaren Kanal D Ana Haber’i sunacak. Yeni görevi öncesi buluştuk; hakkındaki eleştirileri, sosyal medyadan neden uzaklaştığını, Atatürk’le ilgili itiraflarını, Orhan Pamuk ve Melih Gökçek takıntısını, eski ve yeni Türkiye’yi konuştuk.

Haberin Devamı

Özel hayatını sormadan olmazdı tabii ama...

** Röportaj yapılacak kişi Ahmet Hakan olunca haliyle soracak çok sorusu oluyor insanın... Ancak fotoğraf çekimi ve röportaj için toplam 1.5 saatim var. Tam sözleştiğimiz saatte giriyor stüdyodan içeri. Hızlıca başlıyoruz sohbete. Çok yoğun bir programı var. Üstelik önümüzdeki günlerde daha da yoğunlaşacak. Ama eminim her an yanında olan asistanının desteğiyle hepsine yetişecek ve kahve tutkusu sayesinde gayet dinç kalacak.

** Ana haber spikeri oldu diye ona çok yakışan sakallarından vazgeçecek sanmayın. 13 yıl önce, Kanal 7’de anchorman’lik yaptığı dönemde de kesmemişti, şimdi de kesmeyecek.

** Başta epey temkinli... Röportaj yaptığım diğer ünlülerin aksine, söz gündeme, siyasete geldiğinde rahatlıyor ve açılıyor. Şaşırmamak gerek, ne de olsa bu, onun top koşturduğu alan...

Haberin Devamı

** Çapkınlığıyla sık sık magazinin de gündemine dahil olan Ahmet Hakan’a özel hayatını sormamak olmazdı elbette. Ben de sordum... Ama yanıt almak ne yazık ki mümkün olmadı. 

Yarından itibaren anchorman (haber sunucusu) olarak karşımızda olacaksınız.  13 yıl aradan sonra yeniden... Halihazırda bir tartışma programı sunuyor, köşe yazıları yazıyorken neden bu işi kabul ettiniz?

- Artık Türkiye’de büyük bir cepheleşme olduğu için tartışma programlarının pek tadı tuzu kalmadı. Ezberbozma yok, söylenenler belli... Bu cenderenin içinden sıyrılmak istiyordum. Haber sunma teklifi benim için fırsat oldu.

Anchorman’lik için nasıl bir dönem bu?

- Benim yapmak istediğim türde haber anlayışı için daha doğru zaman olamazdı. Reha Muhtar’ı saymıyorum..

Nedir o habercilik anlayışı?

- Türkiye’de bir kutuplaşma ve kutuplaşmaya yol açan birçok etken var. Bu etkenler arasında iktidar ağırlıklı rol oynuyor. Fakat buna rağmen bu cendereden kurtuluşun yolu yok gibi görünüyor. Herkes kendi cephesine çekilmiş, birbirine ateş etmekte. Ben her akşam bu sarmaldan kurtulmaya ve insanların soluk alacakları bir alan oluşturmaya çalışacağım. Burada cepheleşmenin izlerini görmeyeceksiniz. Doğruya doğru, eğriye eğri denen bir alan olacak. Partizanlık, önyargı olmayacak, yaşam tarzlarına saygı olacak...

Haberin Devamı

Ahmet Hakan: ‘Her dönemin adamı’ değilim her dönemin en kötü adamıyım

Basın özgürlüğünün tartışıldığı bu dönemde, karşılaşabileceğiniz zorluk ve baskılar sizi tedirgin etmiyor mu?

- Eğer düzgün bir üslupla, insanları dışlamayan, kucaklayan bir yaklaşım sergilerseniz, size yönelebilecek her türlü baskının üstesinden gelebilirsiniz.

Habere kendi yorumlarını katan sunuculardan mı olacaksınız? Suya sabuna dokunacak mısınız?

- Hem suya hem sabuna dokunmayı düşünüyorum. Önemli olan yöntem. Mevcut tarzın biraz dışında, mevcut altyapının üzerine; yorumlar, konuklar, yeni anlatım imkânları, yeni basitleştirmeler, derinleştirmeler, çerçeveler ve sadeleştirmelerle, başka bir anlatım tarzıyla haberi renklendireceğim. Bunun içinde su da, sabun da, yorum da, dokunma da var...

Haberin Devamı

Sizce en başarılı haber sunucuları kimlerdi?

- Ali Kırca, Uğur Dündar, Mehmet Ali Birand... Hepsinin tarzları farklı. Ortak özellikleri karizmatik olmaları, halka güven vermeleri, haberi özümseyerek sunmaları,  haberin hem başında hem de sunanı olmalarıydı.

Reha Muhtar’ı es geçtiniz?

- Onu saymıyorum. Çünkü o işin biraz daha şov kısmına yönelmiş biriydi. Ama hadi, onu da sayalım, üzülmesin!

O KONUYU GEÇ!

Ahmet Hakan: ‘Her dönemin adamı’ değilim her dönemin en kötü adamıyım

“Ortak özellikleri karizmatik olmaları” dediniz. Sizde o karizma var mı?

- Karizmatik olmanın ilk şartı “Karizmatiğim” dememek. O yüzden bu soruyu sessiz kalarak geçiştireyim.

Hem ana haber,
hem tartışma programı hem de haftanın her günü köşe yazısı... Nasıl yetişeceksiniz hepsine?

Haberin Devamı

- Disiplinli ilerlersem başarabilecekmişim gibi geliyor. Özel hayatımda pek olmasam da iş konusunda disiplinliyim.

Bu karışık gündemde, bu kadar siyasi haberle uğraşırken rahatlamak için yoga, pilates gibi yöntemler deniyor musunuz?

-Delikanlıyı bozacak şeylerle uğraşmıyoruz. Film ve dizi izliyorum.

Bu kadar işten özel hayata vakit kalıyor mu?

- Çok kalmıyor...

Ahmet Hakan: ‘Her dönemin adamı’ değilim her dönemin en kötü adamıyım

Şimdi hayatınızda biri var mı?

- Devlet Bahçeli gibi cevap vereyim: O konuyu geç!

Polemik yaratmayı değil açık konuşmayı severim

Buraya gelmeden önce birçok kişiyle konuştum; herkes siyasi duruşunuz hakkındaki kafa karışıklığından söz ediyor. Nedir siyasi görüşünüz?

Haberin Devamı

- Siyasi kavramlar, bir insanı tek başına anlatmaya her zaman yetmez. Liberalim dersin ama nasıl bir liberalsin? Mehmet Barlas gibi bir liberal misin mesela?

Soruya cevap vermediniz...

- Demokrat, vicdanlı, özgürlükçü ve liberal bir insan olmaya çalışıyorum. Bu tip tanımlarla insanın kendini ifade etmesi zor. Gazeteciliğe başlayalı 20 yıl oldu. İlk yıllarımda o zamanın egemenleri, benim çalıştığım yayın organının karşısındaydı. Sonra benim savunduklarım iktidara geldi, ben yine mevcut iktidarın nimetlerinden yararlanan bir gazeteci olmadım. Tam karşılarında kendimi konumlandırmamış olsam da, -istesem tam yanlarında konumlandırabilecekken- yapmadım. Gazetecilik yaptığım süre içerisinde dört cumhurbaşkanı gördüm. Ama hiçbir zaman Çankaya Köşkü’ne davet edilmedim. Dolayısıyla ben her dönemin adamı değilim. Her dönemin en kötü adamıyım!

Size ‘polemiklerin prensi’ deniyor... Dikkat çekmeyi seviyor musunuz?

- Ben polemik seven biri değilim. Sadece açık konuşmayı severim. Bu işler yapaylıkla olmaz.

Yükselen kariyeriniz sırasında ego patlamaları yaşadığınız zamanlar oldu mu?

- Olmadı hiç.

“Hiç egom yok” demek başlı başına bir ego belirtisi değil mi?

- Birçok açıdan çok eksiğim var ama bu noktada kendimi mükemmel olmasam da iyi görüyorum.

GİZLİ DÜNYASI

Ahmet Hakan: ‘Her dönemin adamı’ değilim her dönemin en kötü adamıyım

** Güne sabah 06.00’da başlıyorum. 22.30’da yatıyorum.

** Okuduğum her kitap, izlediğim her film, yaptığım her sohbet, bana yazacağım yazıyla ilgili çeşitli perspektifler sunuyor. Onları not alıyorum. Sabah notlarıma ve gelişmelere bakarak neleri yazacağımı belirliyorum. Bütün gazeteleri ve internet sitelerini tarıyor, dış basın yorumlarını okuyorum. İnsanlarla sohbet ediyorum. Haftasonu ekleri en çok okuduklarım... Magazin de beni besliyor.

** Nişantaşı önce abartıldı, sanki orada başka bir hayat yaşanıyor gibi gösterildi ama öyle bir şey yoktu zaten. Şimdi herkes orada. Harcıâlem bir yer oldu. Ben hâlâ aynı evdeyim. Sokağa çıkıp iki adım atıp bir kafede oturuyorum.

** Dizi izlemeyi seviyorum. En son, ‘House of Cards’, ‘Narcos’, ‘Bates Motel’ ve ‘Stranger Things’i izledim.

** Yerli dizilerden ‘Vatanım Sensin’e bakıyorum. Bazı oyuncuların başarı grafiklerini takip ediyorum. Halit Ergenç-Bergüzar Korel çiftini ve Kıvanç Tatlıtuğ’u beğeniyorum.

 

 TARAFGİR ANLAMDA BİR RENGİM YOK

Ahmet Hakan: ‘Her dönemin adamı’ değilim her dönemin en kötü adamıyım

 

Gündeme dair canınızı en çok sıkan şey ne?

- İnsanların birbirlerine sağır olması, diyalog kurulamaması, sözün karşı tarafa ulaşamaması... “Bu adam burada haksız ya da haklı” deyince hemen “Rengini belli et” deniyor. Sanki hepimiz bir renk olacağız ve militan olup taraflarımıza çekileceğiz...

O halde ben de size sorayım; sizin renginiz ne?

- Tarafgir anlamda bir rengim yok. CHP’yi de, MHP’yi de beğenmiyorum. HDP’yi terörle arasına mesafe koymadığı için eleştiriyorum. İktidarın yaptıkları zaten tamamen eleştirilecek şeylerden ibaret. Ne yapabilirim? Hangisini, niye seçeyim? Seçmek zorunda da değilim. Biz gazeteci ve gözlemciyiz.

Peki bir gözlemci olarak toplumun sosyolojik değişimini nasıl yorumluyorsunuz?

- Toplumun yüzde yüz bir dönüşüm geçirdiğine katılmıyorum. Türk toplumunun bütün dejenerasyon çabaları ve sosyal mühendislik gayretlerine rağmen eski, bildiğimiz nüvesini koruduğunu, bugünkü değişimin geçici olduğunu düşünüyorum.

Neler dahil o nüveye?

- Yardımlaşma, Kurtuluş Savaşı heyecanı... Atatürk konusunda mutabakat, cumhuriyet konusunda da aynı şekilde...

Siz ‘biz’ olduğumuzdan bahsediyorsunuz ama bir kesim tam aksini düşünüyor, ‘Yeniden biz olalım’ çağrıları yapıyor...

- Biz olamamak konusunda sıkıntılar olduğunu kabul ediyorum. Ama bunun gelip geçici olduğunu düşünüyorum. Kötümser değilim. Hâlâ birlik ruhunun derinliklerimizde var olduğuna, bu geçici cepheleştirme politikalarının gündemden düşmesi halinde yeniden o ruha
kavuşacağımıza inanıyorum.

Ahmet Hakan: ‘Her dönemin adamı’ değilim her dönemin en kötü adamıyım

REFERANDUMDAN GEÇSE BİLE BU DEĞİŞİKLİĞİN KALICI OLMAYACAĞINA İNANIYORUM 

Sizce nereye gidiyoruz?

- Büyük bir dönüm noktasına... Yeni sistem değişiminin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği anlamında derin kuşkularım var. Referandumdan geçse bile bu değişikliğin kalıcı olmayacağına inanıyorum.

Elde ettikleri güçten neden feragat etsinler?

- Çünkü yürümez. Kuvvetler ayrılığının olmadığı, Meclis’i yok sayan bir sistem olmaz. Bugünün dünyasında mümkün şey değil.

Peki bu sistem geleceğimizi nasıl etkiler?

- Zaten mevcut durumda da boşluklar nedeniyle sistem, getirilmek istenen sistem gibi işletiliyor. Kâğıt üzerinde öyle olmasa bile... Dolayısıyla artık kâğıt üzerinde de öyle olacak. Ama birçok probleme de yol açacak. Erdoğan’ı biliyoruz; nereye kadar gidebileceğini, ne kadar esneyebileceğini, geri çekilebileceğini, yöntemini, nelerden vazgeçebileceğini, tarzını... Esas problem ondan sonra başlayacak. Bilmediğimiz biri gelecek! Ve onun bu sistemle ne yapacağını kestiremeyeceğiz. O noktada büyük problemler çıkacak ama o noktaya bile gelinmeden çeşitli komplikasyonlar görüleceğini ve nerede hata yaptık diye düzenlemeler yapılacağını düşünüyorum.

Ahmet Hakan: ‘Her dönemin adamı’ değilim her dönemin en kötü adamıyım

ATATÜRK’ÜN DEĞERİNİN ANLAŞILMASINI SAĞLAYACAK GELİŞMELER YAŞANIYOR

Atatürk’le ilgili yazdığınız yazı çok tartışıldı. “Senin ülkeye getirdiğin laiklik ilkesine epey laf saydırmışlığım vardır. Bugün geldiğimiz şu noktada ‘İyi ki laiklik ilkesini hayata geçirmişsin’ diyorum, başka da bir şey demiyorum” dediniz. Bunları söylemeyi neden şimdi tercih ettiniz?

- İçinde yetiştiğim aile ortamı ve kültürel atmosferde hep Atatürk ve cumhuriyetle ilgili birtakım küçük kuşkular ve mesafe duygusu vardı. Bunun nedenlerini anlayabiliyorum ama burada detaylara girmeyelim. Diyorum ki; bugün 15 Temmuz, Ortadoğu’daki gelişmeler... Bütün bunlara baktığımız zaman Atatürk’le ilgili bu eleştirel bakışımı yeniden gözden geçirmek durumundayım. Çünkü 15 Temmuz’da din kisvesi altındaki bir cemaatin bu kadar hunhar bir darbe girişiminde bulunması, bu kadar insanı katletmesi, Ortadoğu’da her türlü mezhebin birbirinin gözünü oyması, bunlar Atatürk’ün eskiden eleştirdiğimiz yönlerini unutturuyor, çok da güzel bir iş yapmış duygusu uyandırıyor.

Fenerbahçe’nin maçlarında İzmir Marşı söyleniyor. Bir yanda da Atatürk heykelleri kaldırılıyor... Yeni anlayışınızla birlikte bu gelişmeleri nasıl yorumluyorsunuz?

- Eskiden Türkiye’de Atatürk ve Atatürkçülük üzerinden toplumun bir kesimine baskı yapılırdı. İnsanların hayat tarzlarına müdahale edildi, “Niye karışıyorsun” diyenlere “Bu Atatürk Türkiye’sine yakışmıyor” denirdi.

Peki şimdi...

- Şimdi yeni yaranma duyguları ve yeni başka değerler üzerinden insanların hayatlarına karışılıyor. Atatürk gitti, yerine başka istismar alanları geldi. Şimdi Atatürk’ün savunulması, maçlarda Atatürk sloganlarının atılması, marşlarının dinlenmesi beni hiç rahatsız etmiyor. Çünkü Atatürk demenin imtiyaz sağladığı dönem bitti. Hatta Atatürk demek çok da makbul bir durum değil devlet katlarında. Dolayısıyla şimdi Atatürk diyenler bütün samimiyetleriyle söylüyor. Ayrıca Atatürk’ün değerinin anlaşılmasını sağlayacak gelişmeler yaşanıyor. Heykel kaldırma gibi şeyler de ilkel davranışlar. Bunun bir gereğinin ve anlamının olmadığını düşünüyorum.

İslamcı kesimden bu aydınlanmayı yaşayan çok kişi var mı?

- Benim kadar net bir şekilde ifade etmeseler de orada da benzer bir yaklaşımı gözlemliyorum. Bağımsız düşünme yeteneklerini ve şartlarını kaybetmemiş olup da cumhuriyet projesine yönelik ağır eleştiriler yapanlarda bir yumuşama gözlemliyorum.

Ahmet Hakan: ‘Her dönemin adamı’ değilim her dönemin en kötü adamıyım

‘ESKİ TÜRKİYE’ DE ASLINDA ÇOK MATAH DEĞİLDİ

‘Eski Türkiye’yi özlüyor musunuz?

- Özlemiyorum. Çünkü eski Türkiye de aslında çok matah bir Türkiye değildi. Hiçbir sorumluluğu olmayan, ellerinde sadece silah gücü bulunduran bürokratlar bizim seçimle işbaşına getirdiğimiz iktidarları perde arkasından yönlendirirdi. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Eski Türkiye’de de iktidarları gazetelerin falan sert biçimde eleştirmesi söz konusu olmazdı. Asker eleştirilemezdi. Genelkurmay Başkanını eleştirmek mümkün değildi. Tayyip Erdoğan’ı eleştirmekten daha zordu.

Peki vatandaş açısından bakınca... Röportaj yaptığım pek çok kadın oyuncu artık sokakta istediği gibi giyinemediğini söylüyor. Şort giydiği için otobüste bir kadın tekmeleniyor, alkol ekranda buzlanıyor, öpüşme sahnesi bile sakıncalı görülüyor...

- İsmet Özel bir şiirinde der ki; “İnsanlar hangi dünyaya kulak kesilmişse öbürüne sağır”. Eski Türkiye’de olup bitenlerden şikâayetçi olan insanlar vardı. Kendilerini mutlu mesut hissedenler onların şikâyetlerini değersiz ve abartılı bulurlardı. Bugün de anlattığınız gibi bazı sanatçılar olup bitenlerden rahatsız oluyor, kendi hayat tarzlarına müdahale edildiğini düşünüyor. Fakat iktidarı oluşturan kitleler onların bu şikâyetlerini abartılı ve yersiz buluyor. Hatta duymazdan geliyor. O zamanlar başörtüsü dendiğinde, “Abartmayın efendim, üç-beş kız öğrenci” deniliyordu. Şimdi de “Bir hemşireye tekme atılmış” deniyor. Kısaca eski ve yeni Türkiye arasında çok fark yok. Sadece eski Türkiye’nin ezen aktörleriyle ezilen aktörleri yer değiştirdi.

Peki ezildiğini söylediğiniz kesim, yaşadıklarından şikâyet ederek geldiği noktada neden daha duyarlı davranmıyor?

- En acı tarafı bu. Sana yapılanların benzerini başkalarına yapmak feci bir şey!

Bu durumda umutlu ve mutlu olmak için ne yapmalı?

- Yakınmaktan vazgeçip herkesin elini taşın altına koyması lazım. Siyasi yapılardan memnuniyet duyulmuyorsa yeni bir siyasi yapının ortaya çıkması lazım.

Siz siyasete atılır mısınız?

- Bu benim işim değil. Ben kendimi öyle konumlandırmadım.

Ahmet Hakan: ‘Her dönemin adamı’ değilim her dönemin en kötü adamıyım

MELİH GÖKÇEK TWITTER’A GİRDİ VE HER ŞEYİ MAHVETTİ

Twitter’ı etkin bir şekilde kullanıyordunuz. Ama son dönemde sosyal medyayla aranıza mesafe girdi. Neden?

- Twitter çok bozuldu. “Allah bir” desen itirazlar geliyor. Eğlencesini kaybetti. İnsanların politik olarak lobi yaptıkları, kimsenin kimseyi dinlemeyip reaksiyon gösterdiği bir kampanya alanı haline geldi. Oysa eskiden neşeliydi. Bir de Melih Gökçek girdi ve her şeyi mahvetti. Twitter’ın oluşturucularından bile daha fazla kullanıyor bu alanı.

Instagram...

- Orası daha iyi. Ama Melih Gökçek duymasın! Henüz oralara ulaşamadı.

Böyle diyorsunuz ama Gökçek’e sık sık cevap vermeden de duramıyorsunuz...

- Bir tek ona cevap veriyorum zaten. Eğlenceli geliyor bana...

 

ORHAN PAMUK SÖZ SÖYLEMESİ GEREKTİĞİ ZAMANLARDA KONUŞMAKTAN KAÇINDI, KAÇINDI, KAÇINDI...

En büyük takıntınız neye ya da kime?

- Takıntılı biri değilim.

Peki son dönemde yazılarınızda sıkça bahsettiğiniz Orhan Pamuk...

- Evet, ona takıntılıyım...

Nedir onunla derdiniz?

- Orhan Pamuk aslında bugün içinde bulunduğumuz sorunlara hâkim; bu sorunları anlayan, bunlarla ilgili söyleyecek sözü olan bir isimdi. Fakat söz söylemesi gerektiği zamanlarda konuşmaktan kaçındı, kaçındı, kaçındı...

Bilerek mi?

- Evet, bilerek, isteyerek, taammüden... Artık herkesin avaz avaz bağırdığı bir günde, o da çıkıp kısık sesle bir şeyler söylüyor. İşte buna sinir oluyorum. O herkesin sustuğu dönemde konuşmalıydı. Çünkü bilmiyor değildi, biliyordu... Anlamıyor değildi, anlıyordu...

Acaba siz, iki erkek aydın arasında bir rekabet mi var?

- Estağfurullah, Orhan Pamuk çok büyük bir romancı, edebiyatçı... Alanlarımız farklı. Başarısı tartışılmaz. Bu söylediklerim de onun başarısını reddetmek
anlamına gelmiyor.

Yaşadığınız darp olayından sonra korkup hükümete yakın bir tutum takınmakla suçlandınız...

- Bunu daha net anlatmak için zaman çizelgesi yapmak lazım ama çok üşeniyorum. Mesela 7 Haziran’dan önce “HDP’yi önemsiyorum” dedim. Yüksek oy alsınlar, PKK’dan kendilerini ayırsınlar diye düşünüyordum. 7 Haziran’dan sonra PKK durup dururken terör eylemlerine başladı. Biz de HDP’ye “Bunlara bir şey deyin” dedik. HDP’li troller yumuşamakla suçladı. Ne yapsaydım yani? Ne güzel öldürüyorsunuz mu deseydim?

Saldırı sonrası hayatınızda neler değişti peki gerçekten?

- Bir saldırıya uğramak başka bir saldırıya uğramayacağınız anlamına gelmiyor. Bundan kaçış yok. Ben de güvenlik önlemlerimi biraz daha artırdım. Arabam biraz daha güvenli hale geldi...

KRAVATLI MI KRAVATSIZ MI KARARI SİZ VERİN AMA KUTUPLAŞMAYIN!

Ahmet Hakan, dünkü yazısında haberleri sunarken kravat takıp takmamaya bir türlü karar veremediğinden söz etti. Yakınlarının bu konudaki görüşlerine yer verdi. Topu okurlarına attı. Bakalım hangi tarafın görüşü kazanacak?

Kanal D Ana Haber hafta içi her gün 19.00’da...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!