Paylaş
Çarşamba akşamı nefis bir maç izledik.
Futboluyla, golleriyle, atmosferiyle çok keyif verdi.
İlk başlarda FB’nin, Shalke 04’ü kolaylıkla yenebileceğini sandık. Sarı lacivertli takım etkili bir futbol oynuyordu. Nitekim 14 üncü dakikada da galibiyeti buldu. Shalke ikinci yarıda maça asıldı ve bu arada da FB’li futbolcular savurganlık yapıp nice goller kaçırdılar. Hele Nobre’nin kaçırdığı, akıl almaz cinsten bir fırsattı.
Tabii en inanılmaz olanı, kaleci Volkan’ın ıskası sonucu yenilen goldü. İlginçtir, Volkan iyi ancak istikrarsız bir kaleci. Özellikle ileri çıkışlarında ne yapacağı tam kestirilemiyor. İnsana güven vermiyor. Her anbir hata yapabileceği hissi yaratıyor. Ve gerçekten de zaman zaman dev hatalar yapıyor.
FB maçta ektindi. Bir Avrupa takımı gibi oynadı. Gol yiyince bozulmadı. Rakibinin üstüne gitti ve yine gol attı. Maça asıldı. Ancak çok gereksiz kişisel hatalar sonucu istediğini elde edemedi.
Shalke 04 ise, dünkü maçın gerçek galibiydi diyebiliriz. Hiç tanımadığı FB stadının o müthiş atmosferinde, yani rakip sahada berabere kalabilmek galibiyet değildir de nedir?
FB işini zorlaştırdı, ancak yine de ümitsiz bir durum yok.
* * *
SADDAM BU DAVAYI KAZANIR (!)
Yakın tarihimizde, Saddam Hüseyin kadar yanlış politikalar nedeniyle ülkesine böylesine zarar vermiş bir başka lider (Kamboçya’nın Pol Pot’u dışında) herhalde yoktur.
Saddam, Irak gibi yeraltı zenginliği14 milyonluk bir nüfusu defalarca doyuracak, insanlarını mutlu edecek, böylesine güzelim bir ülkeye ve o topraklar üzerinde rahat etmek isteyen insanlarınasadece kan ve istikrarsızlık verdi.
Irak’ı, bir savaştan diğerine taşıdı. Komşularını tehditetti. Bölgeyi birbirine kattı. Sonunda da, adeta göz göre göre ülkesini felakete götürdü. Dış müdahelelere çanakaçtı ve bugünlere getirdi.
Irak’ı bilenler ne demek istediğini çok iyi anlarlar...
İşte bütün bu trajedinin tek sorumlusu olan kişi, mahkeme karşısına çıkıyor.
Irak’ta veya dünya’nın başka köşelerinde olsun, Saddam’ın kadrine uğramış milyonlar, adaletin yerine gelmesini bekliyorlar.
Ancak ne yazık ki, beklediklerini bulamayacaklar.
Saddam ne kadar lanetlenirse lanetlensin, geride bıraktığı Irak’ınbugün içinde bulunduğu durum, tek kelimeyleiçler acısı. Neredeyse her aileden birileri iç savaştaöldü, yaralandı veya kargaşadan zarar gördü. Ülke rahatlayacağına çok daha büyük bir karmaşaya düştü.
İşte böyle bir ortamda Saddam, ilk günden itibaren mahkemeye başkaldıracağını, istilaya meydan okuyacağını gösterdi. Belli ki, bu tutumunu dava ilerledikçe daha da arttıracak. Dün suçlanan lider, yarın direnişin sembolü olacak. Sadece Irak halkı için değil, Arap halklarının Amerika’yabaşkaldırısının sembolü konumuna girecek. Bu mahkemenin tarafsız davranmayacağı da şimdiden bilinsin. Saddam cezaya çarptırılsa dahi milyonların kalbinde beraat edecek. Adeta bir kahraman olacak.
Bu gidişi sadece Irak’ın kısa sürede toparlanması ve iç istikrarın kurulması değiştirebilir ki, bu da son derece güç bir olasılık gibi görünüyor.
ABD galiba bu işi de yüzüne gözüne bulaştıracak.
* * *
YÖK KAVGASI MI, YOKSA REJİM KAVGASI MI?
Toplumun kafası karıştı.
Van rektörüProf. Yücel Aşkın’ın tutuklanması, elleri kelepçelenip adalete sevkedilmesinin gerçek nedeni bir türlü anlaşılamadı.
Gerçekten bir yolsuzluk mu sözkonusu?
Eğer öyle ise, bu soruşturmayı ilk açtıran kişi, yine rektörün ta kendisi, neden kendini hapsettirsin ki...
Yoksa, YÖK Başkanı Prof. Erdoğan Teziç’in dediği gibi, AKP hükümeti YÖK’ü ve Rektörü cezalandırmak için mi bütün bunları yapıyor?
Ben, Teziç’in sözlerine inanırım.
Bakın ne diyor: “Aşkın laikliği korumakiçin bedel ödemek zorunda bırakıldı. Rektöre sahip çıkmak, Cumhuriyet’esahip çıkmaktır.”
Teziç, Van rektörünün dinci gruplara direndiği ve uzun süredir Üniversitenin başından uzaklaştırılmaya çalışıldığını söylüyor.
Öte yandan Adalet Bakanı, kendilerinin hiç ilgileri olmadığını ileri sürüyor ve “ bırakın, adalet incelemesini yapsın ve kararını versin” diyor.
Ortada bir hesaplaşma var.
Dışarıdan edinilen izlenim, Hükümet ile YÖK arasında bir kavganın yaşandığı şeklinde. Sanıyorum bu kavga daha uzun süre gidecek. YÖK, bu olayı rejim sorunu şeklinde ortaya koyacak. Hükümet ise basit bir yolsuzluk olayı şekline dönüştürecek. Böylece, garip bir kriz daha yaşayacağız.
Brüksel’de Türkiye, AB ile bilim ve eğitim taramasına başladığı bugün, kendi bilim ve eğitim dünyası ile kavga ediyor. Galiba önce bizim kendi taramamızı yapmamız, kendimizle barışmamız gerekiyor.
Paylaş