Ah biz erkekler

Geçen yüzyılın son kışı...

Reklam sektöründe ırgatlık ettiğim zamanlar.
Ajansın demirbaşlarından Bedri Abi haftalardır güzel stajyere yazıyor ama netice sıfır. Olay artık biz tıfılların bile dilinde, hafif trajikomik bir hal almış.
Bedri Abi’nin umudu iyice tükenmişken, ajansın kafeteryasında denk geldiler. Güzel stajyer birine Mustafa Sandal’ın son albümünü ne kadar beğendiğini anlatıyordu.
Bedri Abi hışımla bıraktı çay bardağını: “Sen... Şimdi Mustafa Sandal’ı beğeniyorsun, öyle mi?”
“E... Evet...” dedi kızcağız, karşısındakinin yüz ifadesinden hafif tırsmış bir halde: “Şarkıları hoşuma gidiyor.”
“Allah bilir yakışıklı da buluyorsundur!”
Kızın sessizliği Bedri Abi’nin hiddetine engel olmadı. Yarım saat tüm kafeteryaya Mustafa Sandal’ın ne kötü bir şarkıcı ve ne yaramaz bir kişi olduğunu kükreyerek anlattı.
Hatta stajyer kafeteryadan kaçtıktan sonra da son vermedi lanetlemeye. Sanırsınız Mustafa Sandal kızı dün Bedri Abi’nin elinden almış.
İşte o gün anladım ki, biz erkekler aslında göründüğümüzden çok daha alengirli yaratıklarız.
Bedri Abi’nin Mustafa Sandal’la en ufak bir sorunu yoktu. Sadece kendi “başarısızlığı” yüzünden özgüvenini tehdit altında hissetmiş ve faturayı ona kesmişti.
O kadar öfkelenmişti ki, tanımadığı-etmediği birine iftira bile atabilirdi o anda.
Sonuçta muradına eremedi, güzel kızın stajı bitti ve muhtemelen devam etti Mustafa Sandal dinlemeye. İşin kötüsü, aynı günlerde ben de yüz vermeyen bir kıza hayranı olduğu Teoman hakkında ahkâm kesiyordum: “İki seneye kalmaz unutulur, bak görürsün!”
Bedri Abi iyi bir insandı. Şu yaşımda bile ne zaman Teoman konserine gitsem onu hatırlarım.
Biz erkekler böyleyiz işte: Özgüvenimize zeval gelmesin, ne yapacağımız hiç belli olmaz.

Boğulmuş hayatların oyunu

Büyük bir acıdan bahseden “küçük” bir oyun: Sel.
Esin Taşçı yazmış, Ayşe Burcu Eren yönetmiş. 2009’daki selde minibüsün içinde boğulan kadın tekstil işçileri.
Selden çok önce boğulmuşlar aslında. Hayatın, fukaralığın, kadınlık şartlarının içinde nefes alamaz olmuşlar. Hele hayallerinde canlanan Paris defilesi, en acı tebessüm.
İçlerinden birinin sele kapılmadan söyledikleriyse her şeyin özeti: “Hiç hayal kurma kızım, sen Nişantaşı’nda değil Sefaköy’desin. Onlar senin diktiklerini giyer ama hayatını hiç merak etmezler.”
Merak edenler için “Sel”, çarşamba akşamları, Beyoğlu’ndaki Garaj İstanbul’da.

İncir Çekirdeği

Dostlarımızı düşmanlarımızdan daha az hatırlıyoruz.
Yazarın Tüm Yazıları