Ah bir klonum olsa daba dibi daba dibi du

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

Damdaki Kemancı'nın ünlü şarkısını çoğumuz hatırlar. ‘‘Ah bir zengin olsam ben’’, diye başlar ve zenginliğin övgüsünü yapar.

Klonlama, işlemi bilim dünyasını işgal ettiğinden beri, benim de kafamı meşgul ediyor.

‘‘Kore'de kopya insan’’, haberini okuyunca, iyimserlik ve kötümserlik kavga çıkardılar.

Acaba, dedim kendi kendime, Narsisizmimin ağır bastığı günler mi kopyalamadan hoşlandım?

Bir kısım insanların da bu işlemi protesto ettiklerini okuyunca, bunların kendilerine hayran olmayan sağlıklı kişiler olduğu kanısına vardım.

Gene de keyifli yanlarını hayal ederseniz, işi birinin sırtına yüklemek açısından, insanın doğasında bulunan tembelliğe yatkınlığı ağır bastı.

Bazan insan kendine katlanamaz, - ben bu duyguyu pek yaşamadım -genellikle çevremdeki insanların sorunu olarak gördüm bunu.

Başkasının sorunlarına burnumu sokmak adetim yoktur. Problemleriyle başbaşa bıraktım.

Ah o aynalar olmasa, kopyalama arzusunun yüksekliğini tahmin edemezsiniz.

İşin bir başka yanı da var. Şimdi olduğunuz gibi masanızda, evinizde sizin kopyanızı görmeye nasıl tahammül edeceksiniz?

Doli'ye evet de, Doligiller'e hayır.

Onun da büyüme sürecini gözleyeceksiniz. Bana ders olur belki, aileme yaptığım kaprisleri onun yapmaması için uyarırım. Karşımda bir özeleştiri anıtı gibi dursun.

Bilim adamlarına sorup ayrıntısını öğreneceğim.

Ben kendimde eleştirdiğim özellikleri, onda düzeltebilecek miyim? Temel soru galiba bu.

*

ÇALIŞMA arkadaşlarım, klonlama konusu açıldığında büyük bir nezaketle, siz bu işle uğraşmayın, diyorlar.

Beni övgüleriyle göklere çıkartıp, bir benzerim olamayacağı konusunda iknaya çalışıyorlar. Övgü sarhoşluğunun hoşuma gideceğini sanıyorlar.

Övmelerinin nedenini biliyorum, Türkiye'de en geçerli yöntemdir.

Çünkü biz iltifattan şüphelenmeyiz, gerçekçi eleştirilerdir canımızı sıkan. Bizi mahveden, meslekte, özel yaşamımızda aldığımız iltifatlardır.

IQ'su yüksek bir arkadaşım, bu klonlama işiyle yakından ilgileniyor.

Üst düzeyde yöneticiliği yüzünden, boş laflara ve boş önerilere muhatap olmaktan bıkmış. Bir kopyasını, bu işleri halletmekle görevlendirmeyi bekliyor.

Tabii yaşamak istediği güzellikleri, hayatında kendisinin seçeceği kişileri anlatınca, hak veriyorum. Katıldığım bu acı gerçekleri burada yazıp da herkesi kopyalama konusunda tahrik etmeyi amaçlamıyorum.

Her insanın ikizi vardır, sözünü bilirsiniz. Böyle bir sözü kim kabul eder? Güzellikte, zekada, akılda eşsizliğine inanıp dururken...

Bir atasözümüz, kopyalama isteğini yok ediyor.

‘‘İnsan, aklını pazara çıkarmış, sonra dönüp gene kendi almış.’’

Ben gidersem dünya yıkılır, ben olmadan bu işler yürümez, diye böbürlenmeye paydos. Arkanızda kopyanız bekliyor. Üstelik kendine özgü sözüne nasıl sığınacağız?

Ya korsan kopyalarla nasıl mücadele edeceğiz? Hologramsızlara inanmayın mı diyeceğiz?

Edebiyatı, müziği sevmeyen, gen dejenerasyonuna, deformasyonuna uğramış bir kopyam, ortalıkta gezip benim yaptığımın, inandıklarımın tersini söylerse...

*

BEN galiba gene de tek olmayı istiyorum. Aynalarla barışığım ve narsist de değilim ama...



Yazarın Tüm Yazıları