Agarta’nın merkezi Bodrum’da çıktı

Başımı bıkkınlıkla ters yöne çevirmeyip, herkes gibi atılan havai fişeklere bakıyor olsaydım, benim de gözümden kaçacaktı.

Begonvillerin sık yapraklarının altında, kuytuda kalmış kanalizasyon kapağı kalktı ve seri hareketlerle içinden çıktı. Uzun boyluca ve inceydi. Telaşsız ama hızlı adımlarla yolu geçti, hemen yanımdaki masaya yanaştı ve 70’lik Yeni Rakı’yı kapıp, Bodrum sıcağıyla çelişen uzun, siyah cüppesinin altında bir yerlere tıkıştırdı.

Kapaktan çıktığı anda havada patlayan havai fişeğin kıvılcımları henüz sönmemişken geri dönüp, çıktığı kapaktan gerisin geri kaybolacaktı ki, kolundan yakalayıp durdurdum. Masama buyur ettim.

İsteksizce de olsa, yakalanmış olmanın verdiği mahcubiyetle karşımdaki sandalyeye ilişti.

Üçüncü kadehin ardından çözüldü. Agarta rahiplerinden olduğunu itiraf etti. Agarta’nın tüm dünyayı saran yeraltı tünellerinin yedi çıkışından biri meğer Bodrum’daymış. Bodrum, Agarta’nın başkentiymiş. Bodrum adı da buradan geliyormuş zaten. Başkent olarak seçilmesinin en önemli nedenlerinden biri de yeni nesil Agartalılar’ın rakıya ve eğlenceye olan düşkünlükleriymiş.

Dördüncü rakının ardından, Agarta’nın en büyük sırlarından birini vereceğini söyledi. "Ergenekon, AKP’nin kapatılma davası filan, bunları boşver. Bunlar gelip geçici sorunlar. Sonuçları ne olursa olsun Türkiye üzerindeki etkileri en fazla birkaç yıl sürer".

Asıl önemli sorun İnternet’i sansürleyen AKP yasasıymış. TBD ve TBV gibi Sivil Toplum Kuruluşları’nın (STK) sansürcü yasaya muhalefet etmek yerine, aynı yasa gereğince kurulan hükümete bağlı kurulda kendilerine sus payı olarak verilen koltuklara kurulup, sessiz kalmaları sansürcülerin emellerini daha da kolaylaştırıyormuş.

Agartalı bilim adamı rahip giderken son kaygılarını da aktardı.

Çalışmalarında İnternet’i yoğun olarak kullandıklarından, İnternet altyapısı kendileri için çok önemliymiş. Ancak AKP hükümetinin teknolojideki vizyonsuzluğu sonucu İnternet bağlantı hızlarının çok yavaş kalması ve sansürcü politikalar nedeniyle İnternet’i verimli bir şekilde kullanamıyorlarmış. Bu nedenle başkentlerini Bodrum’dan taşımaya karar vermişler. Nereye taşıyacakları belli olur olmaz bir e.mektup gönderip haberdar edeceğine dair söz verdikten sonra, geldiği kapağı açıp kayboldu.

TBD ve TBV’den İnternet sansürüne destek

Türkiye Bilişim Derneği (TBD) ve Türkiye Bilişim Vakfı (TBV) birer Sivil Toplum Kuruluşu (STK) olduklarını unutup hükümete bağlı bir kurulda kendilerine sus payı olarak verilen koltuklara kurulmanın rahatını sürüyorlar.

Ne Ergenekon, ne AB ne de başka bir şey... YouTube dahil yurtdışı kaynaklı yüzlerce, belki de binlerce sitenin sansürlenmesine yol açan ve daha yüzbinlercesinin sansürlenebilmesine olanak veren AKP yasası, Türkiye’nin geleceğine yönelik en büyük tehdit.

Bu tür politikalarının karşısına dünyanın her yerinde en başta STK’lar dikilir. Ancak Türkiye’de bu çalışmıyor ne yazık ki. Türkiye’nin en büyük bilişim STK’larından ikisi olan TBD ve TBV, hükümete bağlı bir kurulda kendilerine sunulan koltukları kabul ederek Sivil Toplum Kuruluşu olmanın temel şartı olan sivilliklerini, bağımsızlıklarını çiğnetiyorlar.

Hatta TBD Başkanı Turhan Menteş, Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı İnternet Kurulu’nda üye olmakla da yetinmiyor, başkanlığını üstleniyor.

Durum gerçekten trajikomik. TBD Başkanı’nın hükümete bağlı İnternet Kurulu’nun da başkanlığını üstlenmesi, Televizyoncular Derneği Başkanı’nın RTÜK başkanlığını, Bankacılar Birliği Başkanı’nın TMSF veya BDK başkanlığını üstlenmesi gibi bir durum var ortada.

YouTube’u sansürlemek gibi bir zırvalığa imza atan ülkelerden biri olmamız boşa değil. TBD ve TBV gibi STK’larımız oldukça daha beterlerine de hazır olalım.

Soğuk içilebilen en iyi kırmızı

Yaz sıcaklarına rağmen beyaz şarabın serin çağrısına burun kıvıran iflah olmaz kırmızı şarap müdavimlerindenseniz size bir müjdem var. Kavurucu yaz sıcaklarında, beyaz şaraptan bile daha fazla soğutulmuş olarak içebileceğiniz bir kırmızı şarap keşfettim.

Üstelik Türkiye’de üretilen ve dahası 20 YTL’nin altında ekonomik bir şarap. Sevilen Cabernet Sauvignon-Merlot 2006’dan bahsediyorum. Kaliforniya sofra şaraplarını andıran bu şarap, buz gibi soğutulduğunda dahi aromalarını kaybetmiyor.

Bu enteresan kırmızıya ek olarak Türkiye’de üretilen rozelerin de çok kaliteli olduğunu, sıcak yaz günlerinde soğuk soğuk içilebilmeleri nedeniyle kırmızılara alternatif olarak içilebileceklerini ve en azılı kırmızıcıları bile tatmin edeceklerini eklemek gerek. Kavaklıdere’nin, Doluca’nın, Pamukkale’nin ve Sevilen’in rozeleri çok hoş. Bunlara bir de Kayra’nın önümüzdeki günlerde piyasaya süreceği (belki bu arada sürmüştür bile) Kalecik Karası üzümlerinden yapılmış ilk roze şarabını da ekleyebilirsiniz.
Yazarın Tüm Yazıları