Adresim Beşiktaş

Güncelleme Tarihi:

Adresim Beşiktaş
Oluşturulma Tarihi: Şubat 16, 2000 00:00

Haberin Devamı

16 yılını Hürriyet’e anlattı:

‘‘Beşiktaş'tan, Akaretler'den hiç kopmayacağım. Spor caddesindeki evimden hiç ayrılmayacağım. Ve Beşiktaş aşkını nefes aldığım sürece bu yorgun yüreğimde taşıyacağım. Seviyorum ve mutluyum...’’

Bir sevgilim oldu. Ve 74 yıl hep onu sevdim.’’ Bu sözler Seba'nın ağzından bir şiir gibi dökülüyordu. Bir kaç gün önce Genel Kurul'da göz yaşlarını tutamayarak söylediği sözleri şimdi yine tekrarlıyor ve bu aşka bir nokta koyuyordu...

‘‘Beşiktaş'tan, Akaretler'den hiç kopmayacağım. Spor caddesindeki evimden hiç ayrılmayacağım. Ve Beşiktaş aşkını nefes aldığım sürece bu yorgun yüreğimde taşıyacağım. Seviyorum ve mutluyum...’’

Seba ile yaklaşık 1.5 saat süren söyleşimizde, sayın başkan her fırsatta bu aşkını dile getirdi. Ve ardından ilginç spotlar, canlı başlıklarla 16 yıllık başkanlık döneminin bir bilançoşunu çıkardı...

VEFASIZ DEĞİLİM

Bakın neler söylüyor Sayın Seba...

- En iyi dönemimi, en huzurlu yıllarımı Gordon Milne'le yaşadım.

- Bana Gestapo dediler. Diktatör dediler. 16 yıllık başkanlık dönemimde kimseye zorla bir iş yaptırmadım. Beni suçlayan insafsızlar, açıp karar defterlerine baksınlar. Orada imzaları var. Hangi yönetici zorla imza atar...

- Bana vefasız da dediler. Dostlarını sattı dediler. Asla vefasız değilim. Hiçbir dostumu satmadım. Bunu söyleyenler işle, dostluğu karıştırdılar. Başkanlığım süresince yönetimde çok adam değiştirdim. İşte bu doğru. Söyledim ya, iş başka dostluk başka. Bunu da zorunlu olarak yaptım. Paralı yönetici gerekliydi. Çünkü, bu gemi başka türlü yüzmüyordu.

HATALARIMIZ OLDU

- Her fırsatta suçlandım. Gün geldi, suçlanmak günlük yaşamımın bir parçası oldu. Diyorlar ki, dış transferlerde hatalar oldu. Evet, itiraf ediyorum, hatalarımız oldu. Hatta, bu konuda diğer arkadaşlarımı da soyutlayabilirim. Onların değil benim hatam oldu. Ancak, tekrar görev alsam, davranışlarımda hiçbir değişiklik olmaz. Ben, yabancı transfer konusunda tercihi teknik direktöre bırakırım. Çünkü, futbolun patronu O'dur. Buna bazı kişiler TESLİMİYET diyorlar. Ne kadar yanılıyorlar. Eğer, böyle bir tercih yaptığım için beni hatalı buluyorlarsa, hiç ses çıkartmam.

Unutmayacağız

1943'te futbola adım attığı Beşiktaş'ta 1945 yılında A takıma yükselen Seba, ay yıldızlı formayı ilk kez 1948 yılında Yunanistan'a karşı giydi. Adı Beşiktaş'la özdeşleşen ve efsaneler arasında yerini alan Seba, hocası Baba Hakkı'dan aldığı yönetim anlayışı ile siyah beyazlı kulübü bugünlere getirdi. Briegel ve futbolcular, ziyaretine gittikleri Seba'ya, ‘‘Seni hiçbir zaman unutmayacağız’’ deyip, başarı sözü verdiler.

- 16 yılda ne günler yaşadım. Mutluluktan uçtuğum anlar oldu. Ama ya çektiğim acılar... Şampiyonluklara inanın çocuklar kadar sevindim. Bunu anlatmaya kelimeler bulamam. Hatırlamak bile istemiyorum, gaspedilen şampiyonluklarımız var ki, hala aklımdan çıkmıyor. Düşündükçe çıldırıyorum. Yine de şunu söyleyebilirim... O şerefli, haysiyetli ikinciliklerimiz var ya, bir şampiyonluk kadar değerli. Ancak, böyle düşündükçe avunabiliyorum. Evet, o şerefli ikincilikler, bir şampiyonluk kadar değerli Beşiktaş için...

GİZLİ KAHRAMAN

- Parasal sıkıntılarımız oldu. Her kulüp gibi bazı zorluklar çektik. Ama, para konusunda verdiğimiz her sözü tuttuk. Bunu herkes bilir. Ne yapıp yapıp, bir yolunu bulduk ve verdiğimiz söze hiç laf getirtmedik. Bu dönemde, bunu başarmak, becermek hiç de kolay değil. Burada ismini söylemek istemediğim bir kişiye teşekkürü borç bilirim. Böylesine zor günlerimde bizden yardımlarını hiç esirgemedi. Çünkü, o da koyu bir Beşiktaşlı...

- Ben nerelerden bugünlere geldim. Ne günler yaşadım, ne olaylara tanık oldum. Eskiden sigara paketlerinin arkasına takım yazıp, teknik direktörün eline tutuşturan yöneticiler gördüm. Kanım donardı. İşte bunları gördüğüm yaşadığım için, benimle çalışan her teknik direktörün arkasında oldum. Elimden gelen yardımı hiç esirgemedim. Ve dereyi geçerken, hiç at değiştirmedim. Bunlar belki önemsiz gibi görünen şeyler ama, bana göre çok değerli...

NE YAPTIM Kİ...

- Bir gün evimden 150 metre uzaktaki Beşiktaş Kulübü'ne polis refakatinde gittim. Beni bir arabaya koydular ve kulübüme götürdüler. Bir olay çıkmasından çekiniyorlardı. Birkaç saniye sürdü bu yolculuk. Ama 74 yılda çekmediğim acının toplamını o bir kaç saniyelik süre içinde yaşadım. Kendi kendime sordum. Ben sevgilime ne yaptım da taraftar bana tepki gösteriyor diye düşündüm. Neyse, bunu hiç hatırlamak istemiyorum... Çok hakarete uğradım.

GÖNLÜM RAHAT

- Niye bu acı günleri tekrar gündeme getiriyorum. Hiç gereği yok. Artık bir kuş gibi hafifim. 16 yıl Beşiktaş'a hizmet ettim. Görevimi tamamladım. Gönlüm rahat, anlım ak. Beşiktaş'tan ayrılma kararını da ben verdim. Hiçbir kişinin etkisinde kalmadım. Ve verdiğim sözün arkasında durdum. Şimdi bir isteğim var. Kim gelecekse, önce kulübün menfaatlerini düşünmeli. Bu düşüncenin önüne başka hiçbir düşünce eyleme geçmemeli. Tekrar ediyorum. Bu sevgiliye kimse ihanet etmemeli.

- Evet, artık ayrılık zamanı geldi. Bana yardımcı olan herkese teşekkür ediyorum. Ve Beşiktaş için yardımlarında beni hiç boş çevirmeyen bürokratlara bir kez daha teşekkürü borç biliyorum. Beşiktaş'ı çok sevdim. Hep seveceğim...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!