Adını gövdeme kazıttım!

Odaya giriyorum, karşımda yarı çıplak bir adam.

Güzel bir adam.

20’lerinde.

Sere serpe uzanmış yatıyor.

Yumruğu sıkılı.

Eyvah, demek ki acıyor!

Şu anda ona dövme yapılıyor.

Zzzzzzzzzzzzzz.

Kasığının üzerindeki boşluğa, bir desen çiziliyor.

* * *

"Acıyor mu?"
diyorum.

"Burası biraz" diyor, "Ama diğer dövmelerimde acı olmadı..."

O zaman fark ediyorum ki, vücudunun bir sürü yerinde dövme var.

Kollarında, omuzlarında, göğsünde...

"Bir kere başladın mı devamı geliyor" diyor.

Ben de "Yakışmış ama" diyorum.

Gerçekten de, bazı dövmeler sahibine yakışıyor.

Demir Demirkan’ınki mesela. Televizyonda bir klipte görmüş, bayılmıştım. Acayip seksi bence. Angelina Jolie’nin ki de öyle, çocuklarının doğduğu enlem ve boylamları yazdırmış koluna. Beni, en çok bu işteki cesaret ve meydan okuma etkiliyor. Geri dönüşü olmayan bir karar veriyorsun. Yaptırıyorsun, ömür boyu orada. Oysa sen, değişiyorsun, yaşın, ruh halin, duyguların, düşüncelerin, hatta hayatının merkezine koyduğu insan bile değişebiliyor, ama adı, hálá kolunda, boynunda, ensende, omzunda.

Gerçi, o durumlarda problem çıktığında, bir takım numaralar çekiliyormuş, bedeninde artık olmasını istemediğin o isim, bir sarmaşık haline getiriliyormuş ya da başka bir şeye dönüştürülüyormuş.

* * *

Bu yılbaşı kararlarımın arasında, bunca yıldır ıskaladığım dövmeyi yaptırmak da vardı.

38 yaşında bu işi heyecan yapmak biraz komik ama ne yapalım.

Bir de Mirey’in boynundaki dövmeyi görünce de "Tamam" dedim, "İşte, ben de bundan istiyorum..."

Bugüne kadar gördüğüm en güzel kaligrafiyle boynunda Kevin yazıyordu.

0.5 kurşun kalemle yazılmış gibi. İncecik.

"Oğlumun ismi" dedi.

Adresi aldım, Özgür’ü buldum.

* * *

İşte buradayım.

Özgür’ün yanında.

Güzel Sanatlar mimarlık öğrencisi, yaratıcı ve yetenekli.

Birden "Sen yanlış hatırlıyorsun, Mirey’in boynuna yaptığım ince küçük bir şey değildi" dedi. "Gerçekten istiyor musun boynunda dana gibi Alya Mey yazmasını?"

Birden içime bir kurt düşüyor.

O ise anlatmaya devam ediyor, "Dövmeyi küçük yaparsan dağılır, iyi durmaz. Ben yaparım ama sonra neden yaptırdın diye dövünme. Gel istersen ben bir kağıda yazayım, boynuna yapıştıralım, nasıl olacağını bir gör..."

Gerçekten de kocaman duruyor.

Üfffff sinir oluyorum.

Hep bir dövmem olsun istemişim, ya cesaret edememişim ya denk düşmemiş, şimdi karar vermişim, yapacak adamı da bulmuşum, adam bana güven de vermiş, gelmişim, ama dövmeyi nereye yaptırmak istediğimi bilmiyorum.

Bir tek şunu biliyorum, özel bir yer olsun istiyorum.

Farklı bir yer.

Nálán’ınki bileğinde, yeğenim Ela’nin ki de öyle.

Selma’nınki poposunda.

Bir sürü insanınki ya kolunda ya boynunda ya sırtında ya da ensesinde.

Bak Arzum Onan’ınki de ayak bileğindeymiş, onu da bizim Özgür yapmış.

Ben nereye yazdırsam?

* * *

Acil bir karar vermek durumda kaldım.

Boynuma yazdırsaydım Alya yazdıracaktım ama küçük iyi durmaz deyince, dövmeden toptan vazgeçmek yerine, başka bir oyun oynamaya karar verdim.

Demek ki bu iş böyle oluyor başka bir niyetle gidiyorsun, bambaşka bir şey yaptırmış olarak çıkıyorsun. En azından bana öyle oldu.

Oda boşaldı, Özgür dövmeyi yaptı, 15 dakika sürdü sürmedi, canım da hiç acımadı.

Bedenimin çok sevdiğim ama görünmeyen bir yerime, sevgilimin adını yazdı.

Kendiliğinden öyle oldu.

Bence çok da güzel oldu.

* * *

Gecenin 4’düydü, Dubai’ye döndüm, duş alıp yatağa girdim.

"Geldin mi aşkım?" dedi sevgilim, öptü, sarıldık uyuduk.

Ertesi sabah...

Güne çığlıkla başladı.

Gövdemin üzerinde bir yerlerde kendi adı yazıyordu.

"İnanmıyorum, inanmıyorum sen delisin!" dedi ama hoşuna gitti, çok hoşuna gitti...

HAMİŞ: Daha fazla bilgi için Özgür’le (Şaşmaz) temas kurabilirsiniz. Web sitesine de bakabilirsiniz: www.tattoobyozgur.com
Yazarın Tüm Yazıları